❄ 12. BÖLÜM ❄
"Kendini öldürmek mi istiyorsun sen?!"
Cevap vermeye tenezzül etmeyen Mehir, yeni yeni kendine geliyordu. Oyuncu, Mehir'in başını yerden yavaşça kaldırdığı sırada ellerini genç kızın saçlarına götürdü ve terden alnına yapışan kaküllerini geriye taradı. Alnı biraz olsun açıldığında ne kadar terlemiş olduğunu fark ediyordu. Elleri Mehir'in yanakları üzerinde, hiç istifini kaybetmeden bir kez daha bağırdı.
"İntihar mı etmeye çalışıyordun? Cevap ver!"
Mehir yüzünü Oyuncu'dan kurtararak güç bela ayağa kalktı ve yatağa oturdu. Oyuncu'nun ne söylediğini duymuyordu bile. Az önce yaşadığı olay gözlerinin önünden gitmiyordu.
Oyuncu ellerini siyah saçlarına daldırdı, öfkeli birkaç tutamı sinirle geriye taradı. Mavi gözleri alev alevdi. Üzerindeki tişört sinirinden neredeyse duman olup uçacaktı. Oysa Mehir bunları umursamıyor, elleri yatağın üzerinde, çarşafı sıkıyordu. Sanki bir şeyler söylemek istiyor da kendini zor tutuyor gibiydi. Korkak mıydı, deli miydi, psikopat mıydı? Bu kız nasıl bir değişikti çözemiyordu. Ancak üzerine giderse konuşturacağını sezmişti. Bu düşünceden yola çıkarak kızı paylamaya devam etti.
"Gecenin bir vakti neden boğmaya çalıyordun kendini?"
Mehir cevap vermedi.
"Cevap ver dedim!"
Susmayı seçti.
"Dışarıdaki bekçilerde küçük cehennemini yaşamak cazip mi geliyor?! O halde bırakalım da şu boş ve işe yaramaz kafanla geber git!"
Mehir sanki farklı bir evrende gibiydi. Oyuncu bir ara onu sarsıp sarsmamak arasında kaldı.
"Susmaya devam mı edeceksin?" Derin bir nefes aldı Oyuncu. "Emin ol, dediğimi yaparım. Bu yüzden beni daha fazla sinirlendirmeden anlat her şeyi."
Şüpheli mavi gözler, yere bakan genç kızda bir süreliğine daha gezindi. Sabrı taşıyordu ki, Mehir yorgunca konuştu.
"Anlatamam..."
Oyuncu kaşlarını çattı. Sesi yorgun çıkmıştı.
"Öyle mi?" dedi, genç eğitmen. Sinirleri gerilirken Mehir'i kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı ve bir kez daha bağırdı. "O halde, sana şaka yapmadığımı göstermenin vakti geldi."
Mehir içinde kalan son irade kırıntıları ile yalvardı.
"Yapamam lütfen..."
"Kapa çeneni!"
Genç kız daha ne olduğunu anlamadan kapıya doğru sürüklenirken yine aynı şey oldu. Zaman durdu. Gözleri koyulaşmış, bedeni beyaza çalmış ve tıpkı bir ruhu andırıyordu. Çok geçmeden elini kaldırdı ve kolunu tutan adamı duvara fırlattı. Saniyeler içerisinde Oyuncu'nun boğazına yapıştığında ise kendinde olmadığı ortadaydı.
Oyuncu, cümlesinin devamını getiremeden boğazındaki baskı ile olduğu yerde kalakalmıştı. Az önce kendi bedenini sıkan elleri şimdi bir başkasının, eğitmeninin boğazında ölümü çağırıyordu ve ciddi anlamda boğuyordu. Ellerini Mehir'in ellerinin üzerine koyup çekeceği sırada Mehir, koyuya çalmış yeşil gözlerindeki nefretle adeta tısladı.
"Bir daha, sakın bana emir vereyim deme ucube."
Oyuncu, karşısındaki bücürün bu ani çıkışına şaşırsa mı, kızsa mı, sevinse mi bilemedi. Sabahtan bu yana kendisinde, hatta herkeste korkak ve asalak profili çizen kızın içinden resmen şeytan fırlamıştı. Ağzı gibi sivri olan dişlerinin arasından ürkütücü tonda, kafa karıştırıcı son bir cümleyi daha telaffuz edip akıl almaz bir sakinlikle yerine geçmeye çalıştı.
"Yoksa seni de gebertirim."
Ellerini bilerek kızın ellerinden çekmeyen Oyuncu kendisinden uzaklaşmaya çalışan Mehir'i az önceki yakınlığından cesaret alarak fevri bir hareketle döndürdü ve arkasındaki duvara yasladı. Kızın şaşırmasını, çığlık atmasını beklerken Mehir, kendisine öldürücü bir sessizlikle bakıyordu. Bakışları dahi, yüzü gibi buz gibiydi. Bu engele aldırmadan kıza biraz daha yaklaştı. Yaklaştığı soğukluk yerini sıcaklığa bırakıyordu. Çünkü Mehir'in tenine nazaran nefesi sıcacıktı.
"Öldürürsün öyle mi?"
Mehir başını kaldırdı. Oyuncu'ya baktı ancak konuşmadı. Bakışlarındaki kin, yerini derin bir duygusuzluğa bırakırken gözlerini usulca kaçırdı.
"Öldürürsün?"
Kontrolünden ne zaman çıktığını fark edemeyen Oyuncu, Mehir'e istemsiz olarak daha çok yaklaşıyordu.
İki eli ile kıskacına aldığı küçük bedene başını eğerek baksa da göğsüne çarpan ılıklık, ardında yatan kalbi insafsızca dövmeye başlamıştı. Kalbindeki ritm Mehir'in duygusuz, sıcacık nefesinde tarifsiz bir melodiye dönüştüğü sırada Oyuncu sert çehresini yumuşatıp kızın bakışlarını bir eli ile kendisine çekti. Bu hareketin ardından mavilerine karışan yeşili içine katmak istercesine izlemeye koyuldu ve kendi iradesi dışındaki o ilk cümleyi kurdu.
Bu cümle, belki de her şeyin başlangıcı olacaktı.
"Belki de Medusa'nın zihninde çoktan can çekişiyorumdur."
Mehir'in gözleri irileşti. Bakışları hızla Oyuncu'nun mavi gözlerine yöneldi. Sorgu dolu değil, korku doluydu gözleri. Aralık dudaklarından gün yüzüne çıkan nefesi hızlanmıştı.
Oyuncu, Mehir'in yüzünde yakaladığı ifade ile ne yaptığının farkına ancak varabildi. Öfke kanından usul usul gezinirken yumruk olan sağ elini duvara geçirdi. Bu hareketinin, iki kolunun arasında ufacık kalan Mehir'i ürküteceğini düşünmüştü ancak Mehir, kendisine şimdi de düşünceler içinde bakıyordu. Yaptığı aptallık çenesinin daha da sertleşmesine ve mavi gözlerinin ateş saçmasına sebep oldu.
Kendine kızması gerekirken hıncını yine etrafındakilerden çıkarıyordu. Mehir'e bir böcekmiş gibi baktı bir zamandan sonra, ardından da söylenerek odadan çıktı.
"Birileri, birilerini öldürür... Birisi kendini boğmaya çalışır. Kimisi saçma sapan bir oyun tezgahlar... Hangi birinizle uğraşayım lan?!"
Mehir dışarı çıkan siyah giysili eğitmeninin ardından öylece bakakaldı. Buraya geldiğinden bu yana ilk defa birisine karşı bir şeyler hissetmişti. O da şüphesiz karanlıklar lordunu andıran bu tuhaf adamdan nefret ettiğiydi.
Mehir bu adam hakkında daha fazla düşünmek istemedi. Yaşadığı şokun, üzerinde yarattığı yorgunluk ile birlikte kendisini yavaş adımlarla yatağa bıraktı. Ardından derin bir nefes alarak odayı inceledi.
Bıraktığından binlerce kat daha düzenli ve temiz olan odaya.
Sonuçta her seferinde böyle oluyordu. Mary'nin canını aldığı bedenlerin ruhları Mehir'in boğazına yapışıp hesap soruyordu. Çünkü Mary, suçlarını Mehir'in bedeninde işliyordu. Mehir kendine geldiğinde ise ya her şey çok normale dönüyor ya da herkes onun, canına teşebbüs ettiğini düşünüyordu.
Belki de gerçekten akıl sağlığı bozuktu.
Bugün de bilerek anlatmamıştı olanları. Saçmaladığını düşünecekti, o anlayışsız adam. Bu ise Mehir'in hiç de işine gelmiyordu.
Öğrenilmiş çaresizlik deneyinin insan haliydi Mehir. Bir küçük balık ile bir büyük balığın hikayesiydi bu. Önce büyük bir akvaryum bulup bu akvaryumu iki eş parçaya bölüyorlardı. Sonrasında ise bir bölüme büyük balığı, bir bölüme de küçük balığı yerleştiriyorlardı. Büyük balık aç olduğu için durmadan küçük balığın yanına yaklaşmaya çalışıyor ancak her defasında aralarında bulunan camdan engele çarparak kendisini yaralıyordu. Bu olay bir süre devam etmiş ve büyük balık her şeye rağmen pes etmemişti. Acıları fazla olsa dahi açlığını konuşturuyordu. Ancak bunca açlığına rağmen bir süre sonra büyük balık pes etmiş ve artık küçük balığa yaklaşmamaya başlamıştı. Deneyin diğer aşamasında ise aradaki engeli kaldırdılar fakat büyük balık yine yaklaşmıyordu. Çünkü artık bir şeyden emindi.
Yaklaşırsa canı yanardı.
Mehir de derdini defalarca anlatmıştı. "Ben yapmıyorum. Mary yapıyor." demişti. Bir değil, bin kere hem de... Ancak her seferinde alay edilmiş ve suçlu bulunmuştu. Çünkü o ne anlatırsa anlatsın, ne konuşursa konuşsun... Haksızdı. Haklı olan insanlardı elbette. Mehir bir deli olduğunu istemeye istemeye kabul etmişti. Dünyaya karşı bu kabulleniş, lal etmişti genç kızı. Bu yüzdendir ki, düşündüğü kadar konuşmazdı hiçbir zaman.
Ancak bugün bir duvar yıkılmış, bir duvar yeniden örülmüştü. Mehir felaketin burnunun dibinde olduğunun farkındaydı. Çünkü bugün yapmaması gereken bir şeyi yapmış, yeni hayatındaki ilk cinayetini işlemişti. Bugün karşısına çıkan ruhu şüphesiz parçalayarak öldürmüştü.
Aklında dolanan tilkileri def etmeye çalışarak yatağına uzandı ve gözlerini kapadı genç kız. Şimdilik yapabileceği tek şey, çevresindeki herkese karşı yine asalak rolünü takınmaktı. Tabii kişiliğini çözmeye çalışan iki erkekten de bir o kadar uzak durarak. Uzun zaman sonra alayla kıvrılan dudakları, içerideki kana susayan Mary'i keyiflendirirken nedendir bilinmez, Mehir can almak için sabırsızlanıyordu.
Belki de Mary, çoktan yeni bir oyun kurgulamıştı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro