Seni bana yar ederler mi?
Sabahın ilk saatlerinde uyandığımda Kerem'in yanından onu uyandırmamaya çalışarak kalktım.
İçimdeki huzursuzluk uyumama engel oluyordu, yatak odasından çıkıp mutfağa gittim. Camdan dışarı bakarken işleri nasıl yoluna koyacağımı düşünüyordum. Begüm'e bir özür borçluydum, bunun özrü olursa tabii. 'Hey Begüm, hayatın boyunca aşık olduğun adam bana aşık oldu ama çok üzülme diye Kayra'yı sana bıraktım.' diyecek halim yok ya.
Kerem'in sürprizine sevinecek fırsatım bile olmamıştı. Ev harikaydı, az eşyalı, ferah ve güzel dizayn edilmiş bir çatı katıydı. Üst katta yatak odası, misafir odası ve banyo vardı. Altta ise mutfak, salon ve spor odası vardı.
Eve girdiğimizde, gözümün içine bakıp, "Bak Derin, içinde bulunduğumuz durum zor ama insanlar ikna olacaklar, sana ne kadar aşık olduğumu gördüklerinde, onlar da inanacaklar." demişti.
İnanacaklar mıydı, Begüm tekrar bana sevgiyle bakacak mıydı ya da Arda?
Bunca olaya rağmen, yaşananları düşündüğümde; yine olsa yine yaparım, diyordum. Tek bir anından bile pişman olmadım, nasıl aşık olduysam aynı öyle, en baştan en derinden aşık olabilirdim tekrar Kerem'e.
Sessizce odaya döndüğümde Kerem, tek kolunu yataktan sarkıtmış uyumaya devam ediyordu. Yatağın boş kısmına oturup bağdaş kurdum, başımı eğip nasıl bu kadar güzel göründüğüne hayret ederken onu izlemeye devam ettim.
"Gördüğünüzden memnun kaldınız mı Fesleğen hanım?"
"Memnun kalmak da ne demek?" Sırıtırken elimi tutup dudaklarına götürdü, küçük öpücükler konduruyordu. "Bir dakika, sen az önce bana ne dedin?"
"Fesleğen dedim." Kaşlarımı çatıp anlamaya çalışarak baktığımda devam etti. "Fesleğen olmak istiyordun ya, ben de seni terfi ettirdim. Yeni evimizde artık bir fesleğensin."
Yanına uzanıp boynuna sarıldığımda sırttım. "Tam bir şapşalsın."
Tek hamleyle beni döndürüp üzerime çıktığında dudağıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Öyle bile olsam bu seninle aramızda bir sır."
Küçük bir kahkaha atıp biraz önce onun yaptığı gibi dudağına küçük bir öpücük kondurdum.
~
Kahvaltı sofrasını toplarken astığım suratıma dikkatle bakıp elimi tuttu.
"Aklın Begüm'de mi?"
Onu başımla onaylarken gülümsemeye çalıştım, kendini suçlu hissetmesini istemiyordum.
"Biraz zaman ver, sakinleşsin konuşursun."
"Kayra'ya mesaj attım, bugün onu görmeye gidecem."
"Tamam ben seni bırakırım oradan da şirkete geçerim."
~
Spor merkezine girdikten sonra güvenlikten öğrendiğim Kayra’nın odasına doğru yürümeye başladım.
Beni görür görmez yanıma gelip sarıldı.
“Hey Derincik, nasıl gidiyor?” Ona mahcup ve ağladı ağlayacak halimle bakınca beni göğsüne biraz daha bastırdı.
“Geç otur hadi.” Tekli koltuğa yerleşince önümdeki sehpaya oturup ellerimi avuçlarının arasına aldı.
Bir süre gözlerine baktıktan sonra yutkundum. “Begüm nasıl?”
“Sakin” Yanağımdan süzülen bir damla yaşı tebessüm ederek sildi. “Ondan beklenmeyecek kadar sakin, ağlamadı, sinir krizi geçirmedi, sadece bir kufa çay içip dışarıyı seyretti.”
Gülmeye başladım, küçük kıkırtım giderek büyük bir kahkaha haline geldi. Kayra bana şaşkın gözlerle baktığından acıkma gereği duydum.
“Her şeyin çözümü bir kupa çayla başlar teorim ona da bulaşmış desene.” Kayra da gülmeye başlayınca tekrar kendimi kahkahama bıraktım, sinirim boşalırken sabahkinden daha iyi hissediyordum.
“Onunla konuşmak istiyorum.” dediğimde gülen suratı ciddi bir hal aldı.
“Bence biraz zaman ver.”
Başımı hayır anlamında salladım. “Zaman her şeyi daha kötü hale getirir, ben onun dün sabah kahvaltı yaptığı ev arkadaşım bugün ama zaman geçerse ona yalan söyleyen arkasından iş çeviren ve çocukluğundan beri aşık olduğu adamı elinden alan kıza dönüşücem zihninde.”
“Ne dersem diyim vazgeçmeyeceksin de mi?”
Başımı sallarken telefonunu çıkarttı.
“Begüm, canım neredesin?”
“İşteyim ben hala, birkaç saate dönmüş olurum.”
“Tamam görüşürüz.”
Meraklı gözlerle ondan gelecek cümleyi beklerken bana döndü. “Evdeymiş.”
Yerimden kalkıp boynuna sarıldım. “Sen benim kurtarıcımsın.”
“Kalbini koru, Derin. Arkadaşlıklar önemlidir ama önce kendi kalbini koru.”
Ona bir kez daha sarılıp spor merkezinden çıkıp ilk geçen taksiye bindim.
Apartmanın önüne ulaştığımda on kez nefes alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
Anahtarımın olduğunu göz ardı edip zile basarken Begüm’ün yalnız olmasını diledim.
Kapı açıldığında Begüm şaşkın gözlerle beni süzüyordu.
“Cesaretli bir adım olmuş Derincik.”
Omuz silktim. “Burada olduğumu bilen insanlar var.”
Histerik bir gülüş ardından beni arkasında bırakarak salona yürüdü.
Tedirgin adımlarla ardından ilerleyip camın önündeki tekli koltuğa geçip tam karşısına oturdum.
“Beni masum olduğuna ikna etmeye mi geldin?” Kollarını göğsünde bağlayıp bacak bacak üstüne attığında yüzünde daha önce görmediğim kibirli bir gülümseme vardı.
“Hayır, seni aşık olduğuma ikna etmeye geldim.”
Begüm’ün kahkahası evde yankılanırken koltuğa daha da yerleştim.
“Hadi bakalım, nasıl ikna edeceksin görelim.”
“Begüm umurunda değilmiş gibi davranmana gerek yok, kızgın ve kırgın olduğunu biliyorum.”
“Umurumda değil çünkü bu iş yürümeyecek, kendini kandırma Derin, üzülen sen olursun.”
Kaşlarımı çattığımda öne doğru eğip sol avcunu çenesine dayarken yüzünde aynı gülümseme vardı.
“Kerem sana aşık olduğunu sanıyor ya da aşık hiç fark etmez, Sayer’den bahsediyoruz, her türlü senin canın yanacak. Neden biliyor musun? Bir sabah uyandığında onu yanında bulamayacaksın.”
“Bu benim sorunum, Kerem’le ilişkimin ilerleyişini konuşmaya gelmedim Begüm, bizim arkadaşlığımızı konuşmaya geldim.”
Begüm başını arkaya yatırıp kahkaha atarken rahatsızlıkla kıpırdandım. “Arkadaşlık?” Kahkahası odada tekrar yankılandı.
“Arkadaşlar, birbirlerinin arkasından iş çevirmezler Derin, arkadaşlar birbirlerine yalan söylemezler.”
“Bak çok üzgünüm, ben böyle olsun istemedim.”
“Bunun başka yolu yok, anlamıyorsun de mi? Konu Kerem’se başka yolu yok, sen hep en doğrusunu yapmaya çalışırsın ama o tek bir gülüşüyle seni en yanlışına sürükler.”
Gözlerim dolarken dudaklarımı birbirine bastırdım. “Hep mi?” diye fısıldadım.
“Hep. Bak ben dün Kerem’in sana nasıl baktığını gördüm, o bakış için ben on yıl bekledim, o bakış hiç benim olmadı ve ben buna rağmen çok yanlış yaptım. Kerem sana öyle bakarken sen de ona benzersin, ona dönüşürsün.”
“Bundan vazgeçemem Begüm, sen de diyorsun bak, o bana öyle bakarken neye dönüştüğümün bir önemi yok ki.” Dudağımın kenarını ısırırken gözümden düşen bir damla yaşı elimin tersiyle sildim.
“Benden nefret ediyor musun?”
Begüm geldiğimden beri ilk kez gerçekten gülerken arkasına yaslandı.
“Etmiyorum, senin yerinde kim olsaydı nefret ederdim ama senden etmiyorum. Senin en büyük cezan bu olacak zaten, Kerem’e aşık olmuşsun Derin, daha fazla gelemez başına.”
Dudaklarımdan küçük bir kahkaha dökülürken bir daha eskisi gibi samimi olabilir miyiz diye düşünmeden edemedim.
“Begüm özür dilerim.” Kaşlarını kaldırdığında ona en içten halimle baktım. “Kerem’e aşık olduğum için değil, sana yalan söylediğim için.”
“Sana en çok Arda için kızgınım, ben bir şekilde atlatırım.”
Arda, o tamamen aklımdan çıkmıştı, gözlerimi kısa bir an için kapatıp nefes verdim.
“Begüm benim kontrolümde değildi, yani en azından en başında.”
“Biliyorum.” Belli belirsiz gülümsedi.
“Beni en iyi senin anlaman lazım.”
Omuz silkerken gülümsedi. “Ben seni anlayamam ki, benim gözlerim ne zaman Kerem’e dönse onunkiler en uzak noktaya baktı.”
“Üzgünüm.”
“Ben de öyle, Derin benim biraz zamana ihtiyacım var, sen bana ihanet ettin, konu artık Kerem değil.”
“Biliyorum.” “Üzgünüm.”
“Ben de öyle, Derin benim biraz zamana ihtiyacım var, sen bana ihanet ettin, konu artık Kerem değil.”
“Biliyorum.” Yerimden kalktım. “Umarım bir gün beni affedebilirsin.”
Begüm bakışlarını pencereye çevirdiğinde kapıya doğru ilerleyip çıktım.
~
Eve döneli birkaç saat olmuştu, duştan çıkıp üzerime Kerem’in tişörtlerinden birini giydim, eve uğramama rağmen eşyalarımı toplamak aklıma gelmemişti. Begüm’ü tekrar rahatsız etmek istemediğimden Kayra’ya mesaj atıp eşyalarımın bir kısmını getirmesini istedim.
Çalan zille kapıyı açtığımda Kayra yerine Ece’yle karşılaştım. Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar büyürken ağzım açık kala kalmıştım.
Umursamaz bir tavırla gülerken içeri girmek için bir hamle yaptı.
Kapıdan çekildiğimde içeri girip salona yürüdü.
“Senin burada ne işin var?” Sorum cevapsız kalırken arkasından salona ilerledim. “Daha önemlisi evi nereden biliyorsun?”
Ece sinir bozucu kahkahasını atarken koltuğa yerleşip bacak bacak üstüne atarken saçlarını boynunun kenarına aldı.
“Ben Sayer’in attığı her adımı bilirim canım.”
Sayer’miş, pis sarışın ne olacak. Ne yani Kerem mi vermişti adresi? Kaşlarımı çatıp tam karşısında ayakta dikilirken yüzüme bakıp tekrar bir kahkaha attı.
“Tatlım otursana, ayakta kaldın.”
Başımı hayret edercesine sallarken karşısındaki koltuğa oturup üzerimdeki tişörtü çekiştirdim, keşke altıma da Kerem’in eşofmanlarından giyseydim.
“Ne istiyorsun Ece?”
“Bir kahve iyi olur, şekersiz sütlü.”
Ne kahvesi ya, bu kız insanı çileden çıkartır.
“Ee hadi tatlım, hiç misafirperver değilsin.”
Yerimden huzursuzlukla kalkıp mutfağa geçtim, su ısıtıcısında kaynattığım suyla hızlı birer kahve yapıp salona döndüğümde Ece etrafı karıştırmakla meşguldü.
“Birlikte mi döşediniz, az eşya var ama kullanışlı bir ev olmuş.” Bunu her zamanki tavrının aksine içten söylemişti.
“Hayır, Kerem düzenlemiş her şeyi.”
“Sayer farkı tabii, her zamanki gibi kusursuz.”
Burnumdan solurken uzattığım kupayı alıp alaycı bir gülüşle biraz önce oturduğu koltuğa yerleşti.
Kahvesinden bir yudum alıp tekrar bana döndü.
“Benim aksime sen Kerem’e aşık oldun demek ki, ilginç.”
Ne yani, oturup Kerem ve Arda’yı mı çekiştirelim istiyor bu kız?
Kaşlarımı çatıp huzursuz bir bakış attığımda küçük bir kahkaha döküldü dudaklarından.
“Sen bu utangaç halinle nasıl oldu da bizimkilerin arkasından iş çevirip Kerem’le birlikte oldun.”
Gözlerimi devirip nefes verdiğimde yine kahkaha attı.
“Peki peki, zaten hangisini seçersen seç sonunda kaybeden sen oluyorsun.” Bakışlarımı ona çevirdiğimde ne diyeceğini merak ettiğimi anlamış olacak ki arkasına yaslanıp gizli bir sır açıklayacakmış gibi gülümsedi.
“Bak sana benden bir tavsiye, bencil ol, çünkü o üçü asla ayrılmaz, asla gerçekten kopmazlar, en ufak durumda da dördüncü olanı harcarlar.”
Bana kısa bir bakış atıp kahvesinden bir yudum daha aldı.
“Kerem bana aşık nasıl olsa diyorsun biliyorum, Kerem benim için her şeyi yapardı ama söz konusu Arda olduğunda bırakıp gitti. Birbirlerine kızarlar ederler ama asla zarar vermezler.”
“Bu iyi bir şey Ece, ayrıca seninle ben aynı tarafta değiliz.”
Ece’nin kahkahası kulaklarımı tırmalarken sırtımı dikleştirdim, ona karşı güçsüz görünmek istemiyordum.
“Yanılıyorsun, seninle ben tam olarak aynı taraftayız.”
Kahvemden bir yudum alırken gözlerimi devirdim, söylediklerinde haklılık payı olma ihtimali sinirimi bozuyordu.
“Sana demiştim hatırlarsın, ikisiyle de olmak eşsizdir, hele ikisinin de sana hayran olması, hoş sen bunu zaten biliyorsun?”
“Ece benim istediğim sadece Kerem, başka bir amacım yok.”
“O belli oluyor ama Arda da sana aşık, ona aşık bir kadın bunu anlar.”
“Ben Arda’yı üzme-“
“İstemedin evet, biliyorum biliyorum. Bak ben Arda’yı iyileştiririm, onun gözlerinin bana yeniden aşkla bakmasını sağlarım, o hep bana döner zaten ben de ona. Sen Arda’yı kafana takma, sen kendi aşkına sahip çık çünkü inan Kerem’i sana bırakmazlar.”
Bir süre sessiz oturduktan sonra Ece aklına bir şey gelmişçesine güldü.
“Ee söylesene hangisi daha iyiydi?”
Ne dediğini anlamadığımdan yüzüne bir süre boş boş bakıyorum. “Tabii Kerem daha iyidir ama ben Arda’nın tek dokunuşuyla eridiğimden objektif olamıyorum.”
“Ece neden bahsediyorsun?” Kaşlarımı kaldırıp anlam veremeyen bir ifadeyle baktığımda odada yankılanan bir kahkaha attı.
“Bir dakika bir dakika.” Kahkahası şiddetlendi. “Sen ikisiyle de birlikte olmadın mı?”
“Ne?” Gözlerim hayretle açılırken Ece yerinden kalktı.
“Sayer şimdi beni gerçekten şaşırttı.”
Kapıya doğru yürürken sakin olmaya çalışarak arkasından ilerledim.
Kapıdan tam çıkarken bana doğru dönüp her zamanki üsten bakan tavrıyla gülümsedi.
“Hoş artık aynı evdesiniz Sayer’in daha fazla bekleyeceğini sanmıyorum. O yüzden dikkat et de hamile kalma, ondan gizli aldırmak çok zor oluyor, ülke değiştirmen gerekiyor falan.”
Son bir kez zafer kazanmış bir edayla gülerken merdivenlere yöneldi, ardından şaşkın ve aklı durmuş bir halde baka kaldım.
Bir saat boyunca camın önüne çöküp dizlerimi karnıma çekmiş halde oturdum. Kerem’in Ece yüzünden döndüğünü biliyordum ama hamile olması ve çocuk aldırması, bunlar hakkında ne düşünmem gerekiyordu, nasıl davranmalıydım.
Kapının kilidinin açılmasını duymamla gözlerimden akan yaşları sildim, sahi ne zaman ağlamaya başlamıştım.
Kerem salonun kapısında belirdiğinde bir an için afallayıp ardından yanıma koştu.
“Derin ne oldu?”
Yeşil gözleri endişeyle üzerimde gezinirken boğazımdan bir hıçkırık sesi yükseldi, ardından göz yaşlarım beni ele geçirdi. Kollarını etrafımda dolayıp beni göğsüne iyice bastırdı. Ellerim kollarını sıkı sıkıya tutarken burnumu boynuna doğru kaydırdı.
“Ece’yle senin bir bebeği-“ Hıçkırıklarım beni sustururken Kerem beni kendine döndürdü, yüzündeki endişe artmıştı.
“Ece mi buradaydı, öldürücem o kızı artık.”
“Tamam.” Ona daha da sarılırken ağlamam biraz daha durulmuştu.
Sakinleştiğimde ellerini omuzlarıma yerleştirip yüzüme dikkatle baktı.
“Özür dilerim, sana söylemem lazımdı.” diye mırıldandı.
“Ben sadece, ben sizin çocuğunuz nasıl olur diye düşündüm, sonra onun sana dokunmasını falan.” Kerem bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. “Ben, ben biraz kıskandım galiba.”
Kerem gözlerini kırpıştırarak şaşkın şaşkın bakmaya devam etti. “Sen bana kızmadın yani?”
Başımı iki yana sallarken ağlamamdan utanıp gülümsedim.
“Derin, benim hayatımda birçok kadın oldu, ne sayısını ne de isimlerini hatırlarım ama ben hayatımda ilk kez bir kadına aşık oldum, o da sensin.”
Ona bakarken hüzünle gülümsedim. Çok eski bir şarkı çalmaya başladı zihnimde, burnumu boynuna gömüp sarıldım aşık olduğum adama.
"Yanıma korlar mı adam seni,
Koparıp acıtmazlar mı beni?
Nafile yanar elim dudağım,
seni bana yar ederler mi,
seni bana yar ederler mi?"
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro