Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Hazırlıklar

Sıkıntılı ve kaskatı olmuş bir halde duruyordum. Kollarım iki yana açıktı ve terziler hızlı hızlı ölçülerimi alıyorlardı. Ariana yan tarafımda hevesle ince kumaşlara bakıyordu. Onun heyecanı iyice bunaltmıştı beni. Keşke Cecilia yanımızda olsaydı. Onun varlığıyla, Ariana'nın boğuculuğu çekilebiliyordu.

"Ah, Bayan Regina! Bu çok güzel bir kumaş."

"En nadir ipek kumaşım, prensesim. Yumuşaklığına, duruşundaki zarifliğe, rengindeki asalete bir bakın!"

Kumaşa göz ucuyla baktım. Gerçekten de muhteşem gözüküyordu. Parlak altın sarısıydı ve su gibi parmaklarından akıyordu insanın. Ariana'nın esmer bedenine tuttu boydan boyunca. "Bakın esmer teninize nasıl hoş bir ışıltı verdi! Gözlerinizin yeşilliği ortaya çıkacak! Omzunuzdan, yakut bir halkayla bağladık mı tamamdır! Başka hiçbir şeye gerek yok! İnsanlar gözlerini sizden alamayacak!"

Ariana büyülenmiş gibi aynadaki yansımasına dikmişti. "Bunu istiyorum Regina." diye mırıldandı rüyada gibi. "Sana güveniyorum."

Yaşlı kadın bilgece gülümseyerek kumaşı geri aldı. Parmaklarından kayan ipeğe hasretle bakan prensese göz devirdim. Bayan Regina görmüş geçirmiş birinin deneyimleriyle kumaşları çıkarıyordu. "Peki siz prensesim?" diye sordu hızla bana. "Şöyle bir güzelliğe ne dersiniz?"

Leylak rengi şifon kumaşı gösteriyordu. Gözlerim yığınların arasında parlayan kumaşı ayırt etti. "Şunu istiyorum." dedim gece gibi koyu siyahı göstererek. Kadın gülümsedi.

"Çok şakacısınız majesteleri. O kumaş dul bir bayana ait. Bayan Smith'i bilirsiniz hanımım." dedi Ariana'ya. Ariana gözlerini kocaman açtı.

"Kara dul deriz ona. Kocası öleli neredeyse on yıl oldu ama hala yasını tutuyor."

Onların bunu dünyanın en anormal şeyi diye algılamalarına burun kıvırdım. "Ne var ki bunda? Kocasını çok seviyormuş demek ki!"

Yüzleri buruştu. "Bay Smith pek sevilecek bir adam değildi."

"Bayan Smith seninle aynı görüşte değil demek ki."

Devam edemeden kapı çaldı. İçeriye mat mavi elbisesi ve ince kemeriyle ufak tefek, zayıf bir kız girdi. Bembeyaz bir teni, koyu renkli kocaman gözleri vardı. Parlak kahverengi saçları dikkatlice topuz edilmişti. Ariana'a eğildi önce. Ardından benim önümde eğildi. Çıplak ayaklarına bakmamak için gözlerimi kaçırdım.

"Efendim, Prenses Asha'ya bir hediye gönderdi." dedi ince bir sesle. Titreyen elleriyle kadife bir kese uzattı. O sırada gördüm, ince şeffaf bileklerindeki çürükleri. Alacalı mordu her ikisi de. İçimde bir şeyler isyan ederken onun ürkek ve güzel yüzüne baktım. Ama o bana değil, yere bakıyordu.

"Seni kim gönderdi?" dedim keseyi ellerinden alırken.

"O Chris'in kölesi." diye mırıldandı Ariana. "Nisha." Yüzü bembeyazdı ve gözleri benim gördüğüm şeyi, kızın bileklerine sabit kalmıştı.

Titreyen elleriyle tuttuğu keseyi aldım. İçinden çok şık bir bileklik çıktı. Pırlantalar ile işlenmişti. Odadaki bütün kadınların nefesini tuttuğunu fark ettim. Ardından bilekliği yeniden keseye yerleştirdim. "Pekala, Nisha." diye başladım yumuşak bir sesle. "Efendine hediyesini kabul etmediğimi iletirsin."

Genç kızın gözleri büyüdü, diğerleri de şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı. Onları umursamadan kumaş yığınına bakmaya devam ettim. Elbise diktirmek kadar sıkıcı bir şey yoktu.

"Hazır, dikilmiş bir elbisen yok mu, rica ederim?" dedim bıkkınlıkla Bayan Regina'ya.

Regina afallasa da hemen toparladı. "T..tabiki prensesim. Şöyle bir modelim var." diyerek su yeşili, ipek ve şifon karışımı bir elbise çıkardı.

"Tamam, deneyelim bakalım." dedim. Nedimem Bella'ya sırtımı döndüm. Hemen elbisemi çıkarmama yardım etmeye başladı. Fakat Nisha hala olduğu yerde duruyor, ağzı bir karış beni izliyordu.

"Gidebilirsin Nisha." dedim nazik bir şekilde. Gözleri bir an Ariana'ya kaydı ama Ariana sıkıntıyla yüzünü buruşturmaktan başka bir şey yapmadı. Genç kız dudaklarını kemirerek odadan çıktı.

Kimse konuşmuyordu şimdi. Sanki olacaklardan korkuyor gibiydiler ama benim umrumda değildi. Chris bana kur yapıyordu ama hoşlandığı için değil. Sadece yeni bir eğlenceydim ben onun için.

Elbisemi çıkardığım gibi Regina'nın verdiği elbiseyi giydim. Göğüs kısmı ipektendi. Göğüslerimin arasından göbeğime kadar küçük, su mavisi çiçeklerle bezeliydi. Yumuşak kumaş belime kadar uzanıyor, eteği şifon kumaştan hafif kabarık duruyordu. Belinde yine su mavisi ince bir kemer bağlıydı. Regina hayranlıkla bana bol gelen elbisenin belini arkadan çekti. "Öyle güzel oldunuz ki!" deyiverdi. Ben de beğenmiştim. Aslında nişan için öyle zahmetli bir hazırlığa girmek istemiyordum ama nedense güzel olmak istiyordum. Ariana'dan güzel olmak. Belki de onu vazgeçirecek kadar. Bu uğursuz düşüncelerle gözlerimi kırpıştırdım. Erik'in fikrinin bir elbiseyle değişeceğini hiç sanmıyordum.

"Pekala, bu olsun." dedim düşünceli düşünceli. Regina çalışanlarına bir el hareketi yaptı. Kızlar hemen elbiseyi ölçülerime göre hazırlamaya başladılar. Dikkatli bir şekilde iğneliyorlardı.

Aynı şekilde Ariana'da istediği modeli anlatarak kumaşın ölçüsünü aldırıyordu. O sırada içeriye yeniden Nisha girdi. Titriyordu ve yüzü kıpkırmızıydı. Elleri ilk geldiğinden daha beter titreyerek kadife bir kutu uzattı bu sefer. "Efendimden, Prenses Asha'ya hediye."

Kutuda bu sefer bilekliğin eşi, pırlanta kolye de mevcuttu. İçinde bir de not vardı. "Hediyemi yetersiz buldunuz sanırım prenses. Umarım kendimi affettirmişimdir."

Şimdi hepsi kuşkuyla beni izliyorlardı. Vereceğim cevabı merakla bekliyorlardı. Kutuyu kapattım ve yeniden Nisha'ya uzattım. Genç kız iyice şaşırsa da başını eğdi ve bu sefer bekleme gereği duymadan gitti. Odadaki sessizlik iyice artmıştı. Yorum yapan olmadı ve harıl harıl çalışmaya devam ettiler.

Bu sıkıcı işlem bittiğinde terziler iğnelenmiş elbiseyi dikkatle üzerimden çıkardılar. Sadece iç elbisemle kalmıştım. Ariana hala birkaç rötuş yaptırıyordu. O kadar yorulmuş ve terlemiştim ki giyinmeden önce biraz serinlemek istemiştim. Bella bir kupada su verdi. Suyumu içmiştim ki kapı aniden açıldı. Kadınlar çığlık atmaya, terziler toparlanmaya başladı. Odaya böyle terbiyesizce dalan tabiki Chris'ten başkası değildi. Yarı çıplaktım. İç elbisem şeffaf ve kısaydı. Bacaklarım tamamen ortadaydı. Bir kırmızılık boynumdan yüzüme doğru yayılırken öfkeden köpürüyordum. O sırada arkasında sessiz gözyaşları döken Nisha'yı gördüm. Bir gözü kızarmıştı.

Chris'in yüzünde oldukça küstahça ve öfkeli bir ifade olsa da beni iç elbisemle görünce bir an duraksadı. Gözleri boynumdan, göğüslerime oradan da bacaklarıma kayarken yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Ancak konuşmasına fırsat vermedim.

"Ona ne yaptın?" diye soludum derin bir nefretle. Benden böyle bir tepki beklemediği belliydi. Kaşları hayretle havaya kalktı. İlgisizce omzunun üzerinden Nisha'ya baktı.

"Kölemden mi bahsediyorsun?"

"Nisha'dan!"

Kaşlarını çattı. Kıza baktı yeniden. Kız korkuyla titremeye başladı. Gözyaşları anında durmuştu. "Adın Nisha mı?" diye dudak büktü. "Adın olduğu bilmiyordum."

Ardından söylediğimi duymazdan gelerek konuyu değiştirdi. Elinde kadife kutuyu tutuyordu. "Hediyelerimi neden geri çevirdiğini merak ettim."

"Chris..." diye araya girdi Ariana yavaşça. "Şu an Asha müsait değil."

Chris'in delici gözleri prensese döndü. "Ah, sen müsaitin anlamını benden iyi biliyorsun değil mi? Her müsait bulduğun zamanlarda Erik'in koynundasın."

Sözleri irkilmeme neden olsa da duruşumu bozmadım. "Hediyelerini istemiyorum. Benden uzak dur yeter." dedim dişlerimin arasından. "Senin yeni oyuncağın değilim."

Neşeyle güldü. "Ah tatlı prenses. Böyle bir güzellikten nasıl uzak durabilirim ki?" dedi beni işaret ederek. Söyledikleriyle iyice utandım ve öfkeyle çığlık attım.

"Bella, bana bir şey ver çabuk!"

Bella bir kumaş yığınına gidiyordu ki Chris, genç nedimemin kolunu tuttu. Bella korkuyla sıçradı. "Beni böyle bir güzellikten mahrum bırakmayın rica ederim."

"Chris, lütfen. Yaptığın çok ayıp." diye araya girdi yeniden Ariana.

"Ayıp!" diye kıkırdadı Chris. "Sevgili kuzenim bana ayıbı öğretiyor. Her gece prensi odasına sokan kuzenim. Biliyor musun Ari, hep terbiyeden bahsedenler asıl terbiyesizdirler."

Ariana morarmıştı. Hiçbir şey demeden başını yere eğdi. Demek her gece Erik'i odasına alıyordu. Yoksa evlenmeden önce? Midem bulanmıştı. Erik bunu yapmamıştır diye düşünüyordum. Evliliklerini garantiye almak için mi olmuştu? Hayır, hayır! Chris yalan söylüyordu! Peki Ariana neden yalanlamıyordu onu?

"Neler oluyor burada?"

Erik burnundan soluyarak odaya girdiğinde beni görmüştü. Ben Chris'in dediklerinin dehşetine düşmüşken üzerime bir şey almayı unutmuştum. Erik'in kararan bakışları öyle alev almıştı ki bir an ürktüm.

"Bu halin ne senin?" diye hırladı. Hızla yanıma geldi ve kumaş toplarından birini alarak ipek kumaşı ortadan ikiye ayırdı. Beni neredeyse tartaklayarak kumaşla sardı. "Prensese neden kimse bir örtü vermedi?" diye böğürdü ardından odaya. Herkes olduğu yere sinmişti.

"Onlara ben engel oldum. Böyle enfes bir güzelliğin kumaşlara sarılması tamamen ziyan. Prensesin onlarsız daha güzel olacağından eminim." dedi gevşekçe Chris. Sesindeki arzu elle tutulur cinsteydi.Dedikleriyle ufaldım, ufaldım. Yerin dibine girmek istiyordum. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Öfkeden kapkara bir yüzle titreyen Erik'e yutkunarak baktım.

Erik yavaş hareketlerle Chris'in karşısına geçti. Ardından öyle bir yumruk attı ki Chris kumaş parçaları ve iğnelerle dolu masaya düştü. Masa Chris'in ağırlığıyla kırıldı. Erik hızla yakasından tutarak kaldırdı ve odada yankılanan bir sesle kafa attı. Chris boğuk bir ses çıkararak yeniden yere yığıldı. "Seni.Öldürürüm!" diye böğürdü hiddetle. "Seni. Kimse. Elimden. Alamaz!"

Ayak sesleri işitildi. Köleler Chris'i, Erik'ten uzak tutuyorlardı. İkisinin arasına girmişlerdi. Erik'i tutmuyorlardı ama Chris'e siper olmuşlardı. O sırada erler de odaya daldı. Erik'i tutan onlar oldu. Chris'in ağzından ve burnundan kan geliyordu. Saçları dağılmıştı ama yüzündeki o gevşek sırıtış hala yerindeydi. Sanki dayak yemekten haz alıyordu. Onu delirtmekten keyif alıyordu.

"Tehditlerinizi dikkate alacağım majesteleri." dedi baştan savma bir reveransla. Ardından bana döndü ve muzipçe göz kırptı. "Bu gece rüyalarımı süsleyeceksiniz prensesim."

Utançla inledim. Erik ise kükrüyordu. Onu zor zapt ediyorlardı. Chris köleleriyle birlikte odadan çıktığında korkudan yerimde büzüşmüştüm. Çünkü Erik'in yeni hedefinin kim olduğunu biliyordum.

Bir boğa gibi üzerime yürüdü. "Erik, Asha'nın bir suçu yok. Chris bilerek yapıyor. Onun eline koz verme." diye yalvardı birden Ariana. Hınçla ona baktım. Onun korumasına ihtiyacım yoktu. Nitekim Erik onu dinlemedi ve bileğime yapışarak sertçe ardından sürükledi beni. Ayaklarım birbirine dolanarak hızına uymaya çalıştım. Batı kanadına, odasına gittik hızla. Beni içeriye itti ve kapıyı öyle sert çarptı ki menteşelerinden acı dolu bir feryat geldi.

"Ne halt yediğini sanıyorsun sen?" diye kükredi. "Yarı çıplak onun karşısında nasıl durursun?"

"Birden girdi odaya!" diye bağırdım ben de. "Benimle düzgün konuş! Aptal nişanın için kıyafet diktiriyorduk. Ve sana ilginç bir tüyo vereyim. Kıyafet diktirirken kadınlar genelde çıplak olurlar!"

"Karşısında dikleneceğine üzerine bir şey geçirmek aklına gelmedi mi?" diye böğürdü yeniden. Hiçbir şekilde sakinleşmeyecekti.

"Ah, tabiki hayır! Onu ayartmak hoşuma gittiği için öyle kalmayı tercih ettim!"

Erik giysi dolabına öyle bir yumruk attı ki tahtalar içe göçtü. Yerimde zıpladım. "Kapat çeneni!"

İkimizde öfkeyle solurken sessiz kaldık. Parmak boğumlarındaki çizikleri ve kıymıkları görebiliyordum. Ama ona acımadım. "Bana karışamazsın." dedim sakin bir şekilde. "Bana bu şekilde bağıramazsın. Senin benim üzerimde hiçbir hakkın yok."

"Öyle bir hakkım var ki aklın durur!" diye kükredi yeniden.

"İkiyüzlüsün!" diye haykırdım. "Köşelerde, bulduğun her yerde Ariana'yı kucağına alıyorsun. Geceleri odasından çıkmıyorsun ve bana adap öğretmeye kalkıyorsun!"

"Sen...Ne?" diyebildi sabırsızca. "Ne saçmalıyorsun?"

"Sakın inkar etme! Sakın!" Gözlerim dolmuştu. Chris'in içime akıttığı zehir öfke olmuş damarlarımda çağlıyordu. "Onun odasındaymışsın her gece." dedim sesim titreyerek. "Beni aptal yerine koyma artık! Benimle oynamayı kes!"

"Ben seninle oynamıyorum!"

"Beni önemsiyormuşsun gibi davranmayı kes!" diye hıçkırdım. "Düş yakamdan!"

"Seni önemsiyorum Asha. Her zaman önemsedim ve önemseyeceğim."

"Önemseseydin bu kadar acıtmazdın canımı! Her köşede seni onunla öpüşüp koklaşırken görmek zorunda bırakmazdın beni."

Hıçkırıklarım, ağlamaya dönüştü. Sarsılarak ağlıyordum şimdi. "Beni ne kadar yaraladığının farkında bile değilsin." diye inledim. "Bitsin istiyorum. Artık seni sevmek istemiyorum."

Ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. Yüzünün rengi uçmuş gibiydi ve gözlerine yine aynı tanıdık acı yerleşmişti. "Asha... ben..." diye kekeledi. Ardından gardını düşürdü. Bir anda kendini koltuğuna attı ve saçlarını çekiştirdi. Öyle yorgun gözüküyordu ki. Ama ona acımadım. "Bilmiyorsun." diye inledi. "Onunla evlenmek zorundayım."

"Hiç zorundaymış gibi değilsin biliyor musun?" dedim nefretle. "Gayet de zevk alıyorsun."

"O, istiyor ve..." diye kekeledi. "Ben erkeğim... ben..."

"Ah lütfen. Midemi bulandırıyorsun." diye homurdandım ağlamaktan boğuk bir sesle. Kısa bir sessizlik oldu.

"Chris kafayı sana taktı. Senden hoşlanıyor." dedi aniden. Konuyu değiştirmekte üstüne yoktu. Hırsla burnumu çektim.

"Benden hoşlandığı falan yok. Sadece eğlenmek istiyor."

Sözlerimle gözlerini kıstı. "Neden daldı odaya birden?"

"Sanane?" diye patladım. "Seni ilgilendirmez!"

Hırsla soludu. "Beni çıldırtma Asha."

"Senden korkmuyorum!"

Sinirle bileğime yapıştı ve sarstı. Sarsıntıyla ona çarptım. Düşecekken belimden tutarak ayağa kaldırdı beni. Yüzü, gözleri, dudakları öyle yakındı ki dizlerimin bağı çözüldü. Sıkıca sardı bu sefer bedenimi. İnce kumaşla gelişigüzel sarılmış çıplak vücudum onun vücuduna yapışmıştı. Her zerresini hissediyordum. Heyecanını, arzusunu bile. Bütün duyularım ayaklanmıştı. Bana doğru eğildiğinde kalbim duracak sandım. Öpecekti. Dudakları dudaklarıma kapanacağı sırada aklıma onu Ariana ile köşelerde öpüşürken gördüğüm görüntüler girdi. Midem bulandı ve yüzüne hatırı sayılır sertlikte bir tokat patlattım. Bunu beklemediği belliydi. Afallayarak geriledi. Fırsattan yararlanıp onu ittirdim.

"Bir daha bana dokunma." diye tısladım ve kapıyı çarparak odadan çıktım.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro