Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 28

"Kraliçe, şehre girmiş majesteleri," diye mırıldandı yaveri kulağına. Alastair'in elindeki kalem donakaldı. Çevresinde habire konuşan, tartışan insanların uğultusu tüm odayı kaplamıştı. Şehrin ileri gelenleriyle, çiftçiler arasındaki sular durulmuyordu. Çiftçiler toprak kiralarının çok olduğundan yakınıyor, asilzadeler ise az hasat verilmesinden şikayet ediyordu. Durum şuydu ki, uzun süren savaş yüzünden devlet vergileri arttırmıştı. Asilzadeler de vergileri karşılamak için toprak kiralarını iki katına çıkarmış, zavallı çiftçiler hem kiralarla hem de vergilerle boğuşmak zorunda kalmışlardı. Üzerine tarlalarda çalışacak işçi eksikliği de yaşanıyordu.

Lord Theron'un büyük malikanesinin geniş toplantı odasında bir hengamedir kopuyordu. Alastair, haberi almadan önce hesap defterlerini kontrol ediyor ve soracağı bazı kısımları not alıyordu. Fakat Amara'nın malikaneden ayrılıp kente indiğini duyunca şaşkınlıkla donakalmıştı.

"Onu buraya getirin," diye emretti daha fazla düşünmeden. Ardından yanında oturan malikane sahibine dönerek, "Size müsaitliğinizi sormadım ama..." diye lafa başlamıştı ki Lord hızla, "Kraliçeyi ağırlamak büyük bir onurdur, majesteleri. Hazırlıklar için hemen hizmetçilere haber veriyorum. İzninizle." diyerek ayağa kalktı. Kralın önünde saygıyla eğildiği anda onun çıktığını görenlerin uğultusu biraz azalmıştı.

Alastair dalgın dalgın kalemini dudaklarına vurdu. Neden gelmişti? Onu orada yalnız bıraktığını biliyordu. Güya balayı için gelmişlerdi ama onun İlluya'ya geldiğini duyan çiftçilerin, ki aslında böyle bir bilgiyi edinmemeleri gerekiyordu, yoğun ısrarları sebebiyle şehre inmek zorunda kalmıştı. Lord Theon ona evinin kapılarını severek açmıştı. Zaria'nın amcasıydı ve yıllardır en güvendiği, sadık lordlarından birisiydi. İşlerinin bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemişti. Hesaplar çok karışık, çiftçiler sabırsız, soylular ise anlaşmaya yanaşmayacak kadar inatçıydı.

Bir de Zaria vardı... Normalde burada olmaması gerekiyordu ama Alastair'den birkaç gün önce amcasını ziyarete gelmişti. Onun geldiğini duyunca gitmek istemiş ancak ilerleyen hamileliğinden ötürü yolculuk onu çok yorduğu için henüz toparlanamadan bir daha yolculuk yapmamasını ikaz eden doktorların ısrarından dolayı kalmıştı. İlginç bir akşam yemeği olacaktı.

Aslında onları yan yana getirmek acımasızca bir davranıştı. Fakat Amara şehirde dolaşırken onun gelişinden habersizmiş gibi davranamaz, hiç bilmediği bir kentte tek başına dolaşmasına ve malikaneye yapayalnız dönmesine izin veremezdi. En başında buraya gelmemesi gerekiyordu.

Eliyle masaya vurdu ve gürültünün azalıp bitmesini bekledi. "Pekala beyler," dedi notlarını göstererek. "Önce buradan başlayalım. Birkaç sorum var." Çiftçilerin huysuzlandığını görünce, "Toprak vergilerini düşüreceğim, en kısa zamanda mecliste duyurup, onaylayacağım," diye ekledi.

Bu haber her iki taraf için de yatıştırıcı etki etmişti. Tabii toprak vergisinin düşürülmesi haberi bu sefer mecliste yeni bir tartışma çıkaracaktı, orası kesin. Bundan kaçış yoktu.

"Bugün bu işi halletmek istiyorum," dedi ters bir sesle. Kahrolası balayındayım çünkü diye geçirdi içinden.

Bu sırada kraliçenin geleceği haberi malikaneye yayıldığı anda bir koşturma başladı. Aynı saatlerde Zaria'nın annesi Leydi Naseria onaylamayan bir ifadeyle kocası ve kayınbiraderine bakıyordu.

"Bu yaptığınızla Zaria'yı ne kadar üzdüğünüzün farkında mısınız?" diye söylendi.

Lord Theon huysuz bir şekilde, "Onu ve piçini koruduğumuz için mi?" diye söylendi.

Bu tabirle Leydi Naseria'nın rengi soldu. Zaria'nın, kralın gayrimeşru çocuğunu doğurmasının sonucu bu olacaktı, elbette. Çocuğu kralın piçi, kendisi ise kralın eski aşığı olarak nitelendirilecekti. Kızının bu hallere düşmesi onun geleceği için düşündüğü şeyler değildi tabii ki. Ama elden gelen bir şey yoktu. Zaria da bunun bilincinde olmalıydı ki gün geçtikçe daha da sessizleşiyor, içine kapanıyor ve gözlerinin önünde sararıp soluyordu. Kayınbiraderi Theon bir hafta önce onları İlluya'ya davet etmiş ve şehrin havasının yeğenine iyi geleceğini umduğunu yazmıştı. Leydi Naseria'da kendisini şatosuna kapatmış kızının biraz temiz hava alması ve dış dünyayla bağlantı kurması için bu teklifi seve seve kabul etmişti. Fakat geldiklerinden üç gün sonra kralın şehre geldiği haberi yayılmış, haberi yayan da Lord Theon'un kuşlarıydı elbette, bunu fırsat bilen köylüler ve asilzadeler de kralla görüşmek için tabiri caizse lordun tepesine çökmüşlerdi. Kralın geldiğini haber alan Zaria hemen şatosuna dönmek istemişti ama kente gelmek için yaptığı yolculuk onu iyice bitap düşürdüğü için yeniden yollara düşmesinin sağlığına zarar vereceği söylendiğinde mecbur kalmıştı.

Kralla birbirlerini görmeleri epey yıkıcı bir etki yaratmıştı ikisi için de. Kral aylar sonra karnı tamamen büyümüş Zaria'yı karşısında görünce şok olmuştu. Zaria ise ona olan özlemine rağmen uzak durması gerektiğinin bilinciyle sessizce acı çekiyor, babasının ve amcasının türlü oyunlarla kralla ikisini baş başa bıraktığı anlarda işkence çekiyordu. Alastair, ona karşı her zamanki gibi nazik ve sevecendi ama bundan ötesi değildi. Eskiden birbirlerini çok iyi tanıyan iki yabancılardı artık. Ve bu durum genç kadının kalbini çok kırıyordu.

Şimdiyse kraliçenin gelişi, ikisini yan yana görmesi daha büyük bir kederin pençesine düşürecekti onu.

"Kraliçenin de geleceğini hesaba katmanız gerekiyordu," dedi leydi bocalayarak. Ne fark ederdi ki? Kocası ve kayınbiraderi, Zaria'nın Alastair'i eskisi gibi kendisine çekmesine kararlıydı.

"Ne fark eder?" diye homurdandı kocası kadının içinden geçeni tekrarlayarak. "Zaria yapması gerekeni yapmaya devam edecek."

"Adam evli. Tekrar Zaria'ya dönse elinize ne geçecek ki? Eski aşığı yerine metresi olacak."

Lord Theon kurnazca gülümsedi. "O işler hiç belli olmaz, sevgili yengeciğim. Prens Rowan bu evlilikten hiç memnun değil. Aldığım duyumlara göre de kendisine bir ordu topluyormuş. Büyük bir isyanın peşinde diyorlar. O zaman sevgili kraliçemizin yeri epey şaibeli olacaktır. Kralın, ona meşru çocuğunu verecek kadının varlığını unutmaması lazım. Üstelik hala Zaria'yı seviyor. Her şey bizim lehimizde."

Leydinin gözleri büyüdü. Her ne kadar bu kapıların ardında güvende olduklarını bilse de bu konuşulanlar korkunçtu. "Hesap etmediğiniz tek bir şey var, sevgili abiciğim," dedi adamın zehirli tatlığını taklit ederek. Lord, meraklı bakışlarla yengesine baktı. "Zaria'nın sağlığı," dedi kadın hızla. "Gözlerimizin önünde solduğunu görmüyor musunuz? Ruhen yaşadığı buhrandan bahsetmek bile istemiyorum."

Lord Theon sinsi sinsi gülümsedi. "Bu yüzden buradasınız ya sevgili yengeciğim. Yeğenimin sağlığına gereken özeni göstereceğinizden, bizim de üstümüze düşen her şeyi yapacağımızdan emin olabilirsiniz. Ona kentin en iyi ebelerini getirdim. Hiçbir şeyi eksik olmayacak. Zaria bizim değerlimiz. Ona bir şey olsun istemeyiz."

🍂

Kiralık arabanın içinden sessizce dışarıyı izleyen Amara düşünceliydi. O sırada karşısında oturan Gavril huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdanıp, boyun bağını çekiştirdi. Genç kadın, ona doğru bir bakış attı. Adamın centilmen kıyafetleri içerisinde rahat olmadığı barizdi fakat tüm gün yanında baştan ayağa zırhla kaplı yürüyen bir kraliyet nişanını gezdiremezdi. Kraliçenin muhafazı olduğu hemen anlaşılırdı. Amara kalabalığın ilgisiyle tek başına baş edemeyeceğinin bilinciyle kraliyet armasının olduğu araba yerine başka bir araba kiralamış, Gavril'e de bir centilmen gibi giyinmesi için ısrar etmişti. Şövalye bu durumdan hiç hoşnut olmasa da kraliçenin buyruğuna uymuştu.

Güzel parkları ve bahçeleriyle İlluya kentinin soylular mahallesi çok güzeldi. Amara'nın asıl görmek istediği köylülerin mahallesiydi ancak Gavril, yanında kendisi de olsa kraliçenin bir başına oralar gitmesine ısrarla karşı çıkmıştı. Bu yüzden şimdilik güzel parkları ve bahçeleri gezecek belki ilgisini çeken birkaç dükkana girecekti.

O sırada birden araba durdu. Amara meraklı gözlerle Gavril'e baktı. Arabanın etrafını saran atlıların seslerini duyabiliyordu. Arbacıyla kısa bir konuşma yapıldı. Gavril kapıyı açıp dışarı çıktı. Kısa bir süre sonra kapı açıldı ve Gavril genç kadına eline uzattı.

Amara huzursuz bir şekilde arabadan indiğinde karşısında kralın muhafızlarını görünce kaşları havaya kalktı. Adamlar önünde eğildi.

Öne çıkan bir tanesi, "Majesteleri," dedi yerlere kadar eğilerek. "Kralımız, kente hoşgeldiğinizi iletiyor. Sizi Lord Theon'un malikanesinde beklediklerini söylediler. Buyrun, kraliyet arabasına geçin."

Amara öfkeli bir bakış attı Gavril'e. Şövalyesi mahçup bir şekilde önüne bakıyordu. Bir yorum yapmayıp ileride bekleyen büyük kraliyet arabasına doğru yürüdü. Meraklı kalabalık kraliyet armasını görünce ilgiyle toplanmış, olan biteni izliyor, genç kadının kim olabileceği hakkında konuşuyordu.

"Kraliçe mi?"

"Ne kadar genç."

"Gerçekten çok güzelmiş."

"İyi de kral nerede? Kraliçe olduğundan emin miyiz? Belki kraliyet ailesinden birisidir?"

Kimse ne olduğunu daha anlayamadan genç kadın arabaya binmiş, araba hızla geçip gitmişti. Fakat söylentiler günlerce bitmeyecek herkes genç kadından bahsedecekti.

"Majesteleri, krala haber vermem gerekiyordu. Ben haber vermesem..."

Amara elini kaldırıp karşısında kıvranan adamı susturdu. "Sana güvenip güvenmemek konusunda oldukça şüpheliyim," diye mırıldandı sertçe. İçinden belki de Arzova'dan bir şövalye seçsem bana daha sadık olur diye homurdandı. Karanlık bakışları geçip gittikleri sokakların ve merakla kraliyet arabasına bakan kalabalıkların üzerinde olsa da aklı gittiği yerdeydi.

"Lord Theon kim?" diye sordu soğuk bir şekilde.

"Leydi Zaria'nın amcası, majesteleri."

Derdin ne Alastair diye söylendi içinden. Madem buraya sevgilisini görmeye gelmişti neden Amara'yı yanına çağırıyordu?

Çok ilginç bir akşam yemeği olacaktı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro