Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 21

Göz kapaklarını zorlayan altın sarısı ışık demetiyle gözlerini açtı ve yanındaki boş yastığa kirpiklerini kırpıştırarak baktı. Vücudundaki her bir kemik ağrıyordu. Yastığa yüzüne gömerek uykusuna devam etmek istedi böylece düşünmek zorunda kalmayacaktı. Birkaç dakika sessizce gözleri kapalı yatmaya devam etse de zihni çoktan uyanmıştı. Sırt üstü dönüp tavanı izlemeye başladı.

Yeni bir güne başlamak zorundaydı. Kollarını uzatarak yattığı yerde gerindi. Her yeri ama her yeri acıyordu. Bu ağrılarla günü nasıl geçirecekti acaba? Doğrulup yatakta oturdu. Yorganı çıplak göğüslerine çekip etrafı incelemeye başladı. Epey büyük bir odaydı. Duvarlar su yeşili ve gri renkte duvar kağıtlarıyla kaplıydı. Altın sarısı kirişleri vardı. Duvardaki süslemeler de altın sarısıydı. Dört direkle çevrili büyük yatak tamamen beyaz çarşaflarla kaplıydı. Yorgan da yastıklar da beyaz renkte ve sadeydi. Başındaki koca cibinlik de beyaz renkteydi. Yatağın sağında duran büyük beyaza boyalı şömine yanıyordu. Önünde altın sarısı ayakları ve kolçakları olan ipek kumaştan dikilme füme rengi iki tane koltuk vardı. Ortadaki parlak maundan sehpada yarım kalmış bir satranç oyunu duruyordu. Altın kakmalı iki kapı içeriye açılan iki oda daha olduğunu gösteriyordu.

Düşünceli bir şekilde parmakları dudaklarının üzerinde gezinirken birden kapılardan birisi açıldı ve içeriye beline sardığı havluyla Alastair girdi. Amara'nın gözleri büyüdü. Alastair, yalnızca belinde bir havluyla mükemmel çıplaklığıyla karşısındaydı. Saatler önce ona yaptıkları aklına gelince yanakları yanmaya başladı. Kuruyan ağzıyla zorlukla yutkundu.

"Günaydın," dedi Alastair sakin bir gülümsemeyle. Fakat gözlerindeki bakış hiç de sakin değil gibiydi.

"Günaydın," diye mırıldandı kuru bir sesle. Üzerindeki örtüyü bedenine sardı. Alastair yardımcılarını çağırmış olabilirdi. Bir an önce üzerini giyinip odasına gitmek istiyordu.

"Seni ben mi uyandırdım?" diye sordu elindeki küçük havluyla saçlarını kurularken.

Amara başını hayır der gibi salladı. "Sabahları erken uyanırım." Bakışları banyo kapısına kaymıştı. Kralın yardımcılarının her an odaya gelmesinden çekiniyordu. Alastair, genç kadının bakışlarını takip ederek baktığı yöne baktı.

"Kimse yok," dedi ne düşündüğünü anlamış gibi. "Banyomu kendim yaparım. Sadece temizlik için gelirler. Henüz kimseyi çağırmadım."

Amara derin bir nefes aldı. Onun yerinden doğrulduğunu gören Alastair anında hareketlendi. Genç adamın yanına geldiğini göre Amara olduğu yerde kalakaldı. Alastair yatağa gelerek tam yanı başına oturdu.

"İyi misin?" dedi alçak sesle. Amara'nın bir an nefesi kesildi. Aslında her yeri ağrıyordu ve bacaklarının arasında hafif bir sızı vardı. Yine de evet der gibi başını salladı. Sesi soluğu çıkmaz olmuştu.

Alastair yavaşça "Bana neden söylemedin?" diye sordu.

Amara'nın kaşları havaya kalktı. "Neyi?"

"Zayden ile evliliğinizin gerçek olmadığını "

Amara'nın göğsüne bir ağırlık çöktü. Bu çok da bahsetmek isteyeceği bir konu değildi. Utangaç bakışları birden değişti. Sert ve ulaşılmaz bir duvar gibi bakıyordu artık. "Bunu da bildiğinizi sanıyordum," dedi hırçın bir sesle.

Alastair gergin bir bakış attı. "Elbette bilmiyordum Amara."

Genç kadının yüzünde acımasız bir gülümseme belirdi. "Bana yaptığı işkencelerden haberdardınız ama."

"Bu sebeple miydi?" Genç adam, karşısındaki kadını incitmekten korkar gibi usulca sordu.

"Bilmiyorum neden. Sadece bana saldırdığı ilk geceden beri bir şeylerin ters gittiğini ve başarısızlığının öfkesini her defasında benden çıkardığını biliyorum. Zihnime kazındı. Bedenime de."

"Yara izlerin geçmiş."

"İz kalmaması yaralarımın kapandığını göstermez."

Alastair huzursuz bir tavırla olduğu yerde kıpırdandı. Amara'nın sakinleşmesini bekliyordu. "Bilseydim, daha yumuşak davranırdım. Canını yakmadım umarım."

Bir anda genç kadının öfkesi bir balon gibi sönüverdi ve yüzü pembeleşti, kirpikleri titreşti. Hızla başını hayır der gibi iki yana salladı. Alastair'in yüzünde şefkatli bir gülümseme belirdi. Bir eli genç kadının al al olmuş yanağına uzandı ve yavaşça okşadı.

"Amara," diye mırıldandı genç kadını heyecanlandıran bir ses tonuyla. "Yaşadıkların için ne kadar üzgün olduğumu bilemezsin. Ama bilmeni isterim ki bu güçlü duruşuna hayranım." Öyle usulca sokulmuştu ki yanına genç kadın ne olduğunu bile anlayamadan Alastair'in öpücükleriyle sarmalanmıştı. Dudakları, dudaklarında baştan çıkarıcı bir şekilde oyalanıp boynuna indiğinde ikisinin de solukları hızlanmıştı. Amara sonrasında neler olacağını biliyordu, bunu çok istese de iç güdüsel bir hareketle ellerini Alastair'in çıplak omuzlarına koyup onu ittirmek istedi ama parmaklarının altındaki sert ve sıcacık tenini hissedince asıl niyetini unutarak sıkıcı tutundu. Bu Alastair için yeterliydi. Genç kadını yatağa yatırıp üzerine çıktı ve çıplak bedenine doladığı çarşafları çekti.

Karşısında çırılçıplak yatan kadının güzelliğine hayranlıkla bakarken, "Gördüğüm en güzel şeysin Amara," diye mırıldandı yavaşça. Duyduğu sözler artık son damla olmuş, Amara aklını kullanamaz olmuştu. Alastair bedenini okşayıp, öperken, tatlı tatlı ısırıp diliyle okşarken, yüksek sesle inliyor, hissettiği ihtiyaçla onu kendine çekmeye çalışıyordu. Alastair, onun bu istekle kıvranan, ona ihtiyaç duyan haline ahlaksızca gülümsedi ve öyle ani bir şekilde Amara'ya istediğini verdi ki bir anda gelen darbeyle genç kadın çığlık atarak sıkı sıkı tutunduğu genç adamın omuzlarına tırnaklarını geçirdi. Alastair hissettiği zevk ve acıyla başını geriye atıp yüksek sesle inledi ve genç kadın zevkle haykırarak kollarında dağılana kadar durmadı. Önce Amara düştü. Bacaklarının arasındında infilak eden zevk dalgası zihnine dek ulaşarak onu rengarenk, ışıltılı bir dünyaya hapsetti. Ardından tüm ihtişamıyla haykırarak Alastair geldi ve terli başını göğüslerine yasladı.

Bir süre ikisi de sessizce birbirlerinin kollarında, gözleri kapalı bir şekilde yattılar. Alastair hala genç kadının içindeydi. Sanki onda kaybolmuştu. İstemeyerek de olsa geri çekildi. Amara'nın yüzünü buruşturmasıyla sırıttı. Yanına uzanarak onunla birlikte nefesini kontrol etmeye çalışarak tavana baktı.

"Kahvaltıya geç kalacağız," diye mırıldandı Amara. Alastair gülerek hızla yerinden doğruldu. "Gel," dedi genç kadının elini tutarak. "Banyo yapalım."

"Sen yapmamış mıydın zaten?"

"Bir kez daha yapmak istiyorum. Seninle."

Amara'nın yüzü ısındı. "Bizi bekliyorlar," dedi alelacele. Alastair ona doğru uzanarak dudaklarına aklını başından alacak bir öpücük kondurdu.

"Yeni evlilerin geç kalması şaşılacak bir şey değil sevgili karım," dedi boğuk bir sesle. "Bana kalsa seninle günlerce bu odadan çıkmam Amara. Fakat bana kalmıyor maalesef. Yine de seni öğlene kadar alıkoyabilirim. O kadarına yetkim var değil mi? En azından düğün sabahımda?"

Amara kendine engel olamayıp güldü. Tasasız, neşeli, ışıltılı bir gülüştü bu. Bütün yüzü aydınlanmıştı.

"Sizi güldürebildiğime sevindim kraliçem," diye güldü Alastair de aynı neşeyle.

"Size nasıl karşı koyabilirim ki majesteleri," diye karşılık verdi Amara'da.

Banyo kapısına geldiklerinde Alastair bir an durdu ve anlaşılmaz bir ışıltıyla yanan yeşil gözlerini genç kadının güzel gözlerine dikti. "Bana bir tek sen karşı koyabiliyorsun Amara," dedi. "Ve bu beni deli ediyor. Her iki anlamda da."

İşte, yine aynı boğuk sesle söylemişti bunları. Gizli bir tutku ve şehvetin kırıntıları vardı sözlerinin altında. Amara'nın damarları alev almıştı sanki. Yeniden deli gibi onun kollarında olmak istemesine neden olmuştu.

Banyo, Arzova'dan çok daha farklı ve gelişmiş bir tesisata sahipti. Yerler ve duvarlar mermerdendi. Duvarların ve yerlerin altından sıcak su borularının geçtiğini söyledi Alastair. Bir köşede sürekli akan sıcak bir su, bir köşede de kaymak taşından yapılmış bir küvet vardı. Alastair hızla bu küveti dolurdu ve genç kadını ellerinden tutarak kendisiyle birlikte küvetin içine soktu. Sıcak su Amara'nın ağrıyan, tutulmuş bedenine iyi gelmişti ama bacaklarının arasındaki sızıyı arttırmıştı.

Alastair'in ona bakan arzu dolu gözlerini görünce bir an gerildi. Her ne kadar onunla sevişmekten çok zevk alsa da bunu bir kez daha kaldırabilir miydi emin değildi. Onun endişeli bakışlarını görünce Alastair güldü.

"Endişelenme. Her ne kadar seni çok istesem de sadece banyo yapacağız. Canın çok yanıyor mu?"

"Artık bunu sormaktan vazgeçmelisin," diye güldü genç kadın. Alastair'in kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Neden?"

"Evet, canım biraz yanıyor. Fark ettiğin gibi acıdan ölmüyorum ama. Bunun hoşuna gittiğini düşünmeye başlıyorum," diye mırıldandı alayla. Alastair'in dudaklarında muzip bir tebessüm belirdi.

"Gerçekten. Bunu kendi odamda da yapabilirim," dedi Amara birden ciddileşerek. Etrafını gösterdi.

"Bunu biliyorum. Ama benden bu kadar çabuk sıkıldığını bilmiyordum."

"Mesele sıkılmam değil." Sıcak suyun içinde yüzleri birbirine dönük halde oturuyorlardı. Daha dün sabah birbirimize ne kadar uzaktık halbuki diye düşündü içinden. Şimdiyse hiç kimseyle olmadığı kadar yakındı ona.

"Mesele ne, Amara?" diye sordu Alastair genç kadının düşüncelerini bölerek.

"Burada hazırlanamam. Kıyafetlerim yok. Islak saçlarla odama giderken görünmek istemiyorum."

Alastair eline aldığı lifi, bir kalıp sabunla köpürtürken umursamaz bir şekilde omzunu silkti. "Odalarımız karşılıklı. Ve bu koridorlardan sadece yaverlerimiz geçebilir."

Ama genç kadın tatmin olmamıştı. "Babam gitmeden önce onunla görüşmek istiyorum."

"Görüşeceksin zaten."

"Babamın çok beklemeyeceğinden eminim." Zayden ile evlendikleri günün hemen akşamında gitmişti. Bu sefer de çabucak gitmesinden korkuyordu. Onun korkusunu sezen Alastair yumuşak bir sesle, "Sorun yok Amara, " diye teselli etti onu. "Baban hemen gitmeyecek. Onunla konuşacaklarım var."

Genç kadın bir an irkildi. Alastair'in niyeti bu olmasa da bir an içi acımıştı. Babası onu görmeden gidecek olsa da Alastair'i görmeden gitmezdi ne de olsa.

"Amara," diye fısıldadı Alastair. "Çok fazla düşünüyorsun. Baban seni çok seviyor. Fakat Rowan'dan dolayı onun da endişeleri var."

"Nereden biliyorsun?" Genç kadın kaygılanmıştı. Babası bir şey mi demişti.

"Bilmeme gerek yok, görülüyor zaten."

O andan sonra Amara andan kopmuştu. Alastair bir şeyler anlatıyordu ama onu dinlemiyordu. Babasının yorgun ve hasta gözüktüğünü fark etmişti. Buna sebep olan abisi miydi? Bu kadar aleni mi davranıyordu? Babası bile onu dizginleyemiyor muydu? Abisi bu kadar asiyse, onu durduramayacakları zaman ne olacaktı? Babası bile onu koruyamazsa abisine ne olacaktı?

"Amara?"

Kirpiklerini kırpıştırdı. Köpüklerin içinde durmuş boş boş kralın yüzüne bakıyordu. Düşüncelerini dağıtmak için başını salladı. "İzninizle majesteleri, " dedi hızla. "İzin verirseniz artık odama çekilmek istiyorum."

Onun aniden kendi kabuğuna çekilişi Alastair'i afallatmıştı. İstemeden de olsa genç kadını gücendirmiş miydi? Amara hızla eski mesafeli haline dönüvermişti. Bir an ne diyeceğini bilemedi ama genç kadının üzerine gitmek istemiyordu. Amara'nın bir şeylere alışabilmesi için zamana ihtiyacı vardı. Olan bitene çabuk uyum sağlıyordu ama kabullenmesi zaman alıyordu.

"Tabii ki. Gidebilirsin. Sana yardım edeyim."

"Lütfen, hiç zahmet etmeyin."

"Amara..." Alastair'in sesi bir uyarı niteliğindeydi. "Bu resmiyete gerek var mı sence?"

Genç kadın başını salladı. Alastair' in yardımıyla banyodan çıktı ve onun havlularına sarındı. Genç adam,  geceliğini giymesine yardım etti. Bakışları çıplak bedenini süzdüğü her an genç kadının yüzü pembeleşiyordu.

Genç adam, "Sanırım sizi bütün gün göremeyeceğim, majesteleri," diye mırıldandı flörtöz bir sesle. Amara kendini tutamayıp kıkırdadı.

"Şu hengame bitsin, sana düğün hediyeni göstereceğim. Sözümü unutmadım," diye devam etti. Bir an durup içini çekti. "Aslında geldiğinden beri bu saraydan dışarı adımını bile atmadın. Nasıl bir ülkeye kraliçe olduğunu bile bilmiyorsun. Aynı şekilde ben de Arzova'yı bilmiyorum." Birden durdu. Aklında ölçüp tarttığı bir şey var gibiydi. "Diyorum ki, tabii senin için de uygunsa, en yakın zamanda ikimiz de bu açığı kapatalım. Ben sana Karya'yı göstereyim. Sen de bana Arzova'yı. Hem uzun zaman sonra ülkene gitmek senin için de iyi olur. Özlemişsindir."

Amara'nın yüzü sevinçle aydınlandı. "Gerçekten mi?" dedi inanamayarak. Alastair gülümseyerek genç kadının elini tuttu ve sıcak bir öpücük kondurdu.

"Gerçekten. Ben öylesine konuşmam Amara. Yapmayacağım şeyler söylemem. Hadi git artık. Üşütmeni istemem. Akşam seni ziyarete odalarına geleceğim."

Genç kadın, heyecandan al al olmuş bir yüz ve Arzova'ya gidecek olmasının mutluluğuyla kralın odasından çıktı. Alastair'in söylediği gibi ikisinin odasındaki koridor bomboştu. Yalnızca bir köşede Alastair'in yaveri, diğer köşede ise kendi yaveri vardı. Odasına doğru yürürken yaveri de bir metre öteden peşi sıra onu takip ediyodu.

Hızla odasına girdi ve aynadaki ışıldayan yüzüne baktı. Alastair akşam onu ziyarete gelecekti. Odasına. Gözleri birden kendi yatağına kaydı ve içinde hissettiği karşı konulmaz bir arzu dalgasıyla sarsıldı. Bu umduğundan daha iyi gidiyordu.

Umarım hep böyle gider, diye geçirdi içinden.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro