15
Bu toplantıdan birkaç gün sonra gazeteler Thomas Palmer'ın eşinin sağ salim bir oğlan ve bir varis doğurduğunu dünyaya ilan ettiler; gayet ilgi çekici ve tatmin edici bir paragraftı, hiç olmazsa doğumu bekleyen yakın tanıdıklar için.
Mrs Jennings'in mutluluğu için çok önemli olan bu olay zamanını kullanmasında geçici bir değişiklik yarattı ve aynı ölçüde genç arkadaşlarının gündelik yaşamını da etkiledi; sık sık Charlotte'la beraber olmak istediği için her sabah giyinir giyinmez oraya gidiyor ve akşam geç saate kadar dönmüyordu; Miss Dashvvoodlar da Middletonlar'ın ısrarı üzerine bütün günü Conduit street'te geçiriyorlardı. Kendi rahatları için hiç olmazsa sabahları Mrs Jennings'in evinde kalmayı tercih ederlerdi, ama herkesin isteğine karşı gelemezlerdi. O yüzden zamanları sözde onları çok isteyen ama arkadaşlıklarına pek az değer veren Lady Middleton'la iki Miss Steele'e ayrılmıştı.
Lady Middleton için iyi arkadaş olamayacak kadar akıllıydılar diğer ikisi ise onlara kıskanç gözlerle bakıyor, kendi bölgelerine tecavüz ettiklerini ve tekelleştirmek istedikleri teveccühten pay aldıklarını düşünüyorlardı. Lady Middleton'ın Elinor'la Marianne'e davranışları son derece kibar olduğu halde onları gerçekte hiç sevmiyordu. Ne ona ne de çocuklarına iltifat ettikleri için iyi huylu olduklarına inanmı
yordu; okumaya düşkün oldukları için alaycı olduklarmı sanıyordu: belki alaycı olmanın tam ne demek olduğunu bilmiyordu, ama bunun önemi yoktu. Gündelik kullanımda kınama anlamındadır ve kolayca kullanılır.
Onların varlığı hem onun hem de Lucy'nin üzerinde baskı yaratıyordu. Birinin aylaklığını vurguluyordu, ötekinin çıkarcılığını. Lady Middleton onların önünde hiçbir şey yapmıyor olmaktan utanıyordu; Lucy de başka zamanlarda akıl edip dile getirmekten gurur duyduğu iltifatları için onu küçümseyeceklerinden korkuyordu. Miss Steele üçünün içinde onların varlıklarından en az rahatsız olan kişiydi ve onu büsbütün yanlarına çekmek ellerindeydi. İkisinden birinin ona Marianne'le Mr Willoughby arasındaki mevzunun etraflı bir hikayesini anlatması, onlar geldi diye yemekten sonra ateşin yanındaki en iyi yerden olma fedakarlığının mükafatını bol bol aldığını hissetmesine yeterdi. Ama bu imkan ona tanınmadı; sık sık Elinor'a kızkardeşiyle ilgili acıma dolu sözler söylediyse de, hatta birkaç kez Marianne'in önünde delikanlıların sadakatsizliğine dair sözler sarfettiyse de kimseyi etkileyemedi, Elinor'dan kayıtsız, Marianne'den de tiksintili bir bakış almak dışmda. Biraz daha hafif bir çaba onu arkadaşları yapabilirdi. Doktor'la ilgili olarak ona bir gülselerdi! Ama başkalarına göre onu memnun etmeye o kadar az meyilliydiler ki, eğer Sir John akşam yemeğini dışarıda yiyorsa bütün günü kendi kendirle armağan ettiklerinden başka şaka duymadan geçirebiliyordu.
Bütün bu kıskançlıklar ve rahatsızlıklar Mrs Jennings için öylesine akla gelmez şeylerdi ki, kızların bir arada olmasının sevindirici olduğunu düşünüyor genç arkadaşlarmı her gece tebrik ediyordu yaşlı aptal bir kadmın yanından o kadar uzun süre kaçtıkları için. Bazen Sir Johnlar'da, bazen de kendi evinde onlara katılıyordu; ama nereye olursa olsun her zaman müthiş neşe içinde, keyif ve huzur dolu bir halde geliyor, Charlotte'un sağlığının iyi gidiyor olmasını kendi bakımına bağlıyor, durumunun etraflı bir tarifini vermeye can atıyor ve sadece Miss Steele'i kendini dinlemeye hazır buluyordu. Bir şey onu gerçekten rahatsız ediyordu; bundan da her gün şikayet ediyordu. Mr Palmer cinsiyetinde yaygın olan, ama bir babaya yakışmayan bir görüşü, bütün çocukların birbirlerine benzediğini savunuyordu; gerçi Mrs Jennings zaman zaman bu bebekle her iki taraftan akrabalarının her biri arasında çok çarpıcı bir benzerlik görüyordu, ama babasını buna inandırmanın imkanı yoktu; aynı yaştaki diğer tüm bebeklere benzemediğine ikna olmuyordu; hatta dünyadaki en güzel bebek olduğu şeklindeki o masum iddiayı kabul etmeye bile yanaşmıyordu.
Şimdi o sıralar Mrs John Dashvvood'un başına gelen bir talihsizliği anlatacağım. İki görümcesi Mrs Jennings'le birlikte onu Harley street'te ilk kez ziyaret ederlerken bir başka tanıdığı damlayıverdi -kendi başma canını sıkacak gibi görünmeyen bir durum. Ama diğer kişilerin hayalgüçleri onları bizim davranışlarımız hakkında yanlış yargılara varmaya, görünüşe bakarak karar vermeye yöneltirken, insanın mutluluğu bir ölçüde şansa kalır. Bu hadisede, bu son gelen hanım hem de sadece Miss Dashvvoodlar'ın adını duyup Mr Dashvvood'un kızkardeşleri olduğunu anlayınca hayalgücünün gerçeği de, ihtimalleri de aşıp gitmesine öyle bir izin verdi ki, hemen Harley street'te kaldıkları sonucunu çıkardı; bu yanlış yorum bir iki gün sonra o hanımın evinde verdiği ufak bir müzikli parti için ağabey ve yengeleri gibi onlara da davetiye göndermesine yol açtı. Bunun üzerine Mrs John Dashvvood sadece bin bir sıkıntıya katlanarak Miss Dashvvoodlar'a arabasını göndermekle kalmadı, daha fenası, onlara sıcak davranıyormuş görünme eziyetine de katlandı: hem kim bilebilirdi onunla bir ikinci kez dışarı çıkmayı umut etmeyeceklerini? Onları hayal kırıklığına uğratma gücü, doğru, her zaman onda olmalıydı. Ama bu yeterli değildi; çünkü insanlar yanlış olduğunu bildikleri bir davranış şekline karar ver
dikleri zaman aslında daha iyisini yapmaları beklendiği için kendilerini yaralanmış hissederler.
Marianne artık yavaş yavaş her gün dışarı çıkmaya o kadar alışıyordu ki çıksın mı, çıkmasın mı, onun için sorun olmamaya başlıyordu: her akşam programı için sakince ve ilgisizce hazırlanıyordu, hiçbir toplantıdan en ufak bir neşe beklemeden, sık sık son ana kadar nerede ne toplantısı olduğunu bilmeden.
Elbisesi ve görünümü konusunda son derece kayıtsızdı, o kadar ki bütün hazırlanışı boyunca verdiği dikkat, hazırlığı bitip de bir araya geldiklerinden sonraki ilk beş dakika içinde Miss Steele'in ona yönelttiği dikkatin yarısı kadar bile değildi. Onun ince gözleminden ve genel merakmdan hiçbir şey kaçmıyordu; herşeyi görüyordu o, herşeyi soruyordu; Marianne'in elbisesinin her kısmının fiyatmı öğrenene kadar rahat etmiyordu; toplam kaç tuvaleti olduğunu Marianne'in kendisinden daha iyi tahmin edebiliyordu ve gitmeden önce temizleme masrafının haftada ne tuttuğunu, her yıl kendine ne kadar para harcadığını öğrenmekten umudunu kesmemiş oluyordu. Üstelik bu tür sorguların arsızlığı, genellikle hoşluk olsun diye söylense de Marianne'e en büyük arsızlık gibi gelen bir iltifatla sona eriyordu; çünkü tuvaletinin değerinin ve kalitesinin, ayakkabılarının renginin, saçının modelinin incelenmesine maruz kaldıktan sonra ona hemen hemen şöyle bir şey söyleneceğinden emindi, "cidden müthiş güzel görünüyorsunuz, herkes size bayılacak."
O akşam da böyle bir övgüyle gönderildi ağabeyinin arabasına; kapıya gelip beklemeye başladıktan sonra beş dakika içinde arabaya binmeye hazırdılar 3iıi3 yengeleri bu dakikliği makul bulmadı: tanıdığının evine onlardan önce gitmişti ve gecikerek kendisine ya da arabacısına sorun çıkaracaklarını bekliyordu.
Akşamın fazla dikkat çekecek bir yanı yoktu. Parti diğer tüm müzikli partiler gibi icradan gerçekten zevk alan birçok insanı ve icraya oralı bile olmayan birçok insanı bir araya getirmişti; icracılar her zamanki gibi kendi gözlerinde ve yakın arkadaşlarının gözlerinde İngiltere'nin ilk özel icracılarıydı.
Elinor müziğe yatkınlığı olmadığı, varmış gibi de yapmadığı için, canı isteyince gözlerini piyanodan başka yana çevirmekte sakmca görmedi; bir arpla bir viyolonselin varlığından bile etkilenmeden gözlerini keyfine göre odadaki başka şeylere dikti. Bu gezgin bakışların birinde bir grup delikanlı arasında birini gördü, Gray'in dükkanında onlara kürdan kutusu dersi veren kişiyi. Onu kendisine baktıktan hemen sonra gördü; samimi bir şekilde ağabeyiyle konuşuyordu; ağabeyinden onun adını öğrenmeye henüz karar vermişti ki, ikisi birden ona doğru geldiler ve Mr Dashwood onu Mr Robert Ferrars olarak takdim etti.
Delikanlı ona rahat bir kibarlıkla davrandı; eğilirken başını öyle bir büktü ki, Elinor kelimelerle anlatılıyormuş kadar açık bir şekilde anladı tastamam Lucy'nin tarif ettiği züppe olduğunu. Keşke Edward'a olan saygısı onun kendi meziyetleri yerine en yakın akrabalarının meziyetlerine bağlı olmuş olsaydı! Çünkü o zaman kardeşinin selam verişi annesiyle ablasının başlattıkları sevimsizliğe son darbeyi indirmiş olurdu. Ama iki delikanlı arasındaki farka şaşırırken, birinin sığlığı ve özentililiğinin hiç de diğerinin alçakgönüllülüğü ve değerine duyduğu sevgiyi yok etmediğini farketti. Neden farklılar Robert ona bir saatlik bir sohbetin çeyrek saati içinde bizzat açıkladı; çünkü kardeşinden bahsederken, onun uygun çevrelere girmesini engellediğine inandığı aşırı çekingenliğe esef ederken, bunu içtenlikle ve cömertlikle herhangi bir doğal kusura değil, özel eğitim alma talihsizliğine veriyordu; oysa kendisi herhangi bir özelliği, önemli bir kişisel üstünlüğü olmadığı halde, sadece halk okuluna gitme ayrıcalığından olsa gerek insan içine girmeye herkes kadar uygundu.
"Kesinlikle," diye ekledi, "başka bir şey olmadığına inanıyorum; durumu dert ettiğini görünce anneme de sık sık öy
le diyorum. 'Sevgili Madam,' diyorum ona her zaman, 'içiniz rahat olsun. Bu derdin artık çaresi yok; bu tümüyle sizin eseriniz. Niye dayım Sir Robert'ın sizi ikna etmesine izm verdiniz de hayatının en kritik devrinde Edvvard'ı özel hocaya yolladınız? Onu da Mr Pratt'ın oraya göndermek yerine benim gibi Westminster'a gönderseydiniz bütün bunların önüne geçilmiş olurdu.' Ben meseleyi her zaman bu şekilde ele alıyorum, annem de hatasının gayet farkında."
Elinor bu görüşüne itiraz etmedi, çünkü halk okulunun faydaları konusundaki genel düşünceleri ne olursa olsun Edwarden Mr Pratt'ın ailesiyle kalışını canı sıkılmadan düşünemiyordu.
"Devonshire'de yaşıyorsunuz, sanırım," -oldu sonraki sözü; "Dawlish'e yakın bir kulübede."
Elinor yer konusunda düzeltme yaptı; Robert insanın Dawlish yakınında yaşıyor olmadan Devonshire'de yaşayabiliyor olmasına şaşırmış gibiydi. Yine de onlarmki gibi evlere yürekten övgülerini bahşetti.
"Kendi adıma," dedi, "kulübelere son derece düşkünümdür; kulübelerin her zaman çok rahat, çok zarif bir yanları vardır. Hatta ayıracak param olsa ufak bir arazi alır, kendime bir kulübe inşa ederim; Londra'nın yakınında olur canım isteyince atlar giderim, yanıma birkaç arkadaş alır mutlu olurum. İnşaat yapacak herkese kulübe inşa etmesini tavsiye ediyorum. Arkadaşım Lord Courtland geçen gün fikrimi almak için bana geldi, önüme ünlü mimar Bonomi'nin üç farklı planmı koydu. En iyisini seçmemi istedi. 'Azizim Courtland,' dedim, bütün planları o an ateşe fırlatarak, 'hiçbirini yapma, ne yap yap, bir kulübe inşa et.' Sanırım sonunda öyle olacak.
"Bazıları kulübede konfor olmaz, genişlik olmaz sanıyorlar; büyük hata. Geçen ay arkadaşım Elliott'ın Dartford yakınındaki yerindeydim. Lady Elliott dans partisi vermek istiyordu. 'Ama nasıl olur?' dedi; 'Sevgili Ferrars, söyleyin bana bu nasıl yapılabilir. Bu kulübede on çifti alacak yer yok, yemek nerede olacak?' Ama ben o an gördüm hiçbir zorluk olmadığını ve dedim ki, 'Sevgili Lady Elliott, rahat olun. Yemek salonu rahat rahat on sekiz kişi alır; oyun masaları da oturma odasma yerleştirilebilir; kütüphane çay ve diğer içecekler için açık olur; yemek de holde verilsin.' Lady Elliott fikri sevdi. Yemek salonunu ölçtük ve tam on sekiz kişi alacağını gördük; bir daha mesele tam benim planıma göre ayarlandı. Yani işte, görüyorsunuz, insanlar nasıl düzenleyeceklerini bilirlerse bir kulübede de en geniş mekandaki her konfor sağlanabilir."
Elinor bütün bunları kabul etti, çünkü akıllı uslu bir itiraz karşısındakinin haketmediği bir iltifat olacaktı.
John Dashwood müziğe büyük kızkardeşinden daha fazla ilgi duymadığı için onun aklı da başka herşeyle ilgilenme konusunda serbestti; toplantı sırasında aklma bir fikir geldi ve eve geldikleri zaman onayını almak için fikri karışma söyledi. Mrs Denison'm kızkardeşlerini onların konuğu sanma hatasını düşünmek, aklma Mrs Jennings'in evden uzak kalacağı zamanlarda onların konuk olarak davet edilmelerinin uygun olacağını getirmişti. Masraf bir şey tutmazdı, rahatsızlık da fazla olmazdı; vicdanındaki hassasiyet bu ilginin babasına verdiği sözden tümüyle kurtulması için şart olduğunu söylüyordu. Fanny teklifi duyunca yerinden sıçradı.
"Nasıl olur bilmem ki," dedi, "Lady Middleton'ı gücendirmek var, çünkü her günü onunla geçiriyorlar; yoksa tabii ki çok sevinirim. Biliyorsun, onlara her zaman elimden gelen yakınlığı göstermeye hazırımdır, bu akşam onları dışarı çıkarmam da gösteriyor zaten. Ama onlar Lady Middleton'ın misafirleri. Ondan uzaklaşmalarını nasıl söylerim?"
Kocası bütün munisliğine rağmen itirazının gücünü görmedi. "Zaten bu şekilde Conduit street'te bir hafta geçirdiler; Lady Middleton böyle yakın akrabalarına aynı sayıda gün ayırmalarına kızmaz."
Fanny bir an durakladı, sonra yeni bir gayretle şöyle dedi,
"Hayatım, elimde olsa onları bütün kalbimle isterim. Ama Miss Steeleler'den bizimle birkaç gün kalmalarını istemeye henüz karar vermiştim. Çok iyi huylu, uyumlu kızlar; bence ilgi görmeyi hakediyorlar, çünkü dayıları da Edward'a çok emek verdi. Kızkardeşlerini başka bir sene çağırırız; ama Miss Steeleler bir daha şehre gelemeyebilirler. Eminim onları çok seveceksin; hatta onları zaten çok seviyorsun, sonra annem de öyle; Harry de onlara çok düşkün!"
Mr Dashwood ikna oldu. Miss Steeleler'i davet etmenin gerekliliğini hemen kavradı ve vicdanı kızkardeşlerini bir dahaki sene davet etme kararıyla rahatladı; ama aynı zamanda bir dahaki senenin Elinor'u şehre Albay Brandon'ın karısı, Marianne'i de onların misafiri olarak getirerek daveti gereksiz kılacağından kurnazca şüphelendi.
Kurtulduğuna sevinen ve kurtulmasını sağlayan kıvrak zekasıyla gurur duyan Fanny ertesi gün Lucy'ye yazarak onu ve ablasını Lady Middleton onlara izm verir vermez birkaç günlüğüne Harley street'e davet etti. Bu Lucy'yi gerçekten ve haklı olarak mutlu etmeye yetti. Mrs Dashwood hakikaten onun için çalışıyor gibiydi; umutlarını yaşatıyor, görüşlerini destekliyordu! Edward ve ailesiyle böyle bir beraberlik fırsatı amaçları açısından çok önemliydi ve böyle bir davet onun için şeref vericiydi! Ne kadar teşekkür edilse, ne kadar çabuk istifade edilse yetmeyecek bir ayrıcalıktı bu; Lady Middleton'a yaptıkları ve daha önce kesin sınırları olmayan ziyaretin aslında zaten iki günlük olduğu hemen farkedildi.
Mektup Elinor'a gösterildiği zaman, ki gelişinden sonra on dakika içinde gösterildi, Elinor'u ilk kez Lucy'nin beklentilerine biraz ortak etti; çünkü bu kadar kısa bir tanışıklık üzerine bahşedilen böyle bir olağandışı kibarlık işareti Lucy'ye yönelik iyi niyetin sadece Elinor'a karşı olan kötülüğün ötesinde bir şeyden kaynaklandığını, zamanla ve sabırla Lucy'nin dilediği herşeyi yapmaya ikna edilebileceğini gösteriyor gibiydi. İltifatları Lady Middleton'ın gururunu çoktan altetmiş ve Mrs John Dashvvood'un kalbinin kapısını açmıştı; bunlar daha büyük başarıları mümkün kılan etkilerdi.
Miss Steeleler Harley street'e taşındılar; Elinor'a onların oradaki etkilerine dair gelen havadis olayla ilgili beklentisini kuvvetlendirdi. Onları birkaç kez ziyaret eden Sir John eve ne kadar el üstünde tutuldukları haberlerini getirdi, herkesçe ilgi çekici bulunması gerektiği üzere. Mrs Dashwood hayatında hiçbir genç kadını onlar kadar beğenmemişti; her birine bir göçmenin yaptığı bir nakış kitabı vermişti; Lucy'yi ilk adıyla çağırıyordu; onlardan ayrılmaya gönlü nasıl razı olur, bilmiyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro