
Paspartü ( Part 2)
Canlarım ve hunicanlarım hepinize kocaman merhabalar geleneksel hale gelen kokulu öpücükler gönderiyorum.
Uzunca bir ara verdiğimizi ve sizlere bununla ilgili haber veremediğimin farkındayım ve bunun için hepinizden öncelikle özür dilerim. Sizden uzak kaldığım süre zarfında iki adet minik ameliyat geçirdim. Ameliyatlar minik ama toparlanma süreci benim için büyük oldu. Bitti mi? Tabii ki hayır! 16 Ekim pazartesi günü bir ameliyat daha geçireceğim. Ancak asıl yazamamamın sebebi kolumdan geçirmiş olduğum ameliyatın yan etkileri maalesef. Vaktinden önce kolumu kullanmaya başladığım için maalesef kolumda lenfödem oluştu ve doktor tarafından kolumu kullanmam yasaklandı. Haliyle ve istemeyerek sizlerden uzak kaldım. Bu arada Cebimdeki Gözyaşları' nın raf tarihi geçirmek zorunda olduğum ameliyatlar yüzünden ocak ayına alındı. Ancak Kasım ayında İstanbul Tüyap da sizlere kocaman sarılabilmek için olanca gücümle iyileşmeye çalıştığımı bilmenizi istiyorum. Elimden geldiğince ve kendimi iyi hissettikçe sizlere yeni bölüm yazacağımı bilmenizi istiyorum. İyi ki varsınız be! Çok seviyorum sizi...
'' küçük boyutlu bir resmi büyük boyutlu bir kartonun ortasında açılan boşluğa yerleştirme biçimindeki çerçeveleme yöntemine paspartu dendiğine göre, söyle bakalım Ada öklid nedir? ''
'' Şükür kavuşturana... Hocam valla gelin o kafa attığım alnınızın ortasından öpeceğim sizi. ''
'' Laubali olmaya gerek yok Ada. Sen soruma cevap ver! ''
'' Yapamayın ama hocam ya! Üç gün ayrı kaldık huyunuz suyunuz değişmiş. Valla öpücem. Sayenizde hayatım kurtuldu ya benim. Siz beni mevzuya ayıktırmasaydınız şimdi ne halde olacağımı düşünemiyorum bile. ''
'' Soruma cevap verip Öklid'in ne olduğunu söyleyene kadar konuşmayacağım seninle Ada. Hatta bir daha rüyalarına gelmeyeceğim. ''
'' Hocam siz bağımlılık yapan madde gibisiniz yahu. Siz olmadan ben bu K.Ö.K kolejinde nasıl dayanırım. Tamam soruyu cevaplayacağım ama sizde neden ilk defa bu kadar cevap almakta ısrarcı olduğunuzu açıklayacaksınız anlaştık mı?''
'' Anlaştık Ada! ''
'' Öklidci geometri, Yunan matematikçi Öklid tarafından ortaya atılan bir geometri sınıfıdır. Öklid'in beş aksiyomu şunlardır: İki noktadan bir ve yalnız bir doğru geçer. Bir doğru parçası iki yöne de sınırsız bir şekilde uzatılabilir. Oldu mu hocam? ''
'' Olmaz mı valla süper oldu. ''
'' Tamam işte ben sözümü tuttum şimdi sıra sizde. Neden bu sorunun cevabı bu kadar önemliydi ki? ''
'' Tamam, tamam Ada... İtiraf ediyorum ben takıntılı biriyim evladım. Rüyalarına girip ders çalıştırdığım bir öğrencim; '' Hocam, Öklid nedir? '' diye sordu ama ben bir türlü doğru cevabı hatırlayamadım. Telefonda internet paketimde bitmiş. Malum ruhani boyutta wifi ağı da yok. Bunu bilse bilse Ada bilir diyerek senin rüyana geldim. Şimdi müsadenle ben diğer rüyaya bir ışınlanıp geliyorum. ''
Vay arkadaş yahu! Hocam deyip bağrıma bastığım kel Kamil de menfaatçinin önde gideni çıktı iyi mi? Ne demişler bu dünyada babana bile güvenmeyeceksin. Baba dediğin adam hayırlı bir şey olsa ananı öpmezdi çünkü...
***
Ceddin deden, neslin baban...
Hep kahraman Türk milleti!
Okulun kalk borusu ile gözlerimi açmıştım. Gerçi çokta uyumuş olduğum söylenemezdi ama olsundu. Dürülecek defterler, görülecek hesaplar vardı. Sadece bu sefer ki hareket planımda çok aceleci olmamaya karar vermiştim. Düşmanlarımın zayıf noktalarını bulup onları oradan vurmak yapılacak en doğru eylemdi. Aslında zayıf noktalarını zaten biliyordum. Kağan hocanın zayıf noktası Azad, Azad'ın zayıf noktası ben, Ege'nin zayıf noktası ise yine Azad'dı... Sonuçta her yol Azad'ın canını yakmaya çıkıyordu. Azad'ın canını yakarken kendi canımın daha çok yanacağını bile bile lades diyordum bende içimdeki mazoşist Ada'ya gülümseyerek.
Okuldan uzak kaldığım süre boyunca hazırlanma sürecim uzamış olsa da yine de cezaya kalmadan buz pateni pistine inmeyi başarmıştım. Buz neredeyse pırıl pırıldı. Yokluğumda pisti kimsenin kullanmadığı ayan beyan ortadaydı. Hoş okulda olduğum dönemde de pisti benimle birlikte kullanan öğrenci sayısı bir elin beş parmağını geçmezdi. Buzun üstüne indiğimde önce biraz ısınma egzersizi yapmış ardından kulaklığımdaki şarkının sesini sonuna kadar açarak çılgınlar gibi kaymaya başlamıştım. Bildiğim bütün hareketleri sırayla uyguluyordum. Birli ile başladığım Flip, lutz ve axel atlayışlarını yapıyor, üçlü atlayış yapabilmek için sınırlarımı zorluyordum. Atlayışı yapabilmek için kayarak hızlandıktan sonra patenin önündeki dişliyi buza sertçe her vuruşumda düşmanlarımın ciğerlerini söküyormuşçasına büyük bir haz alıyordum. O kadar çok tur atmıştım ki pistin içinde artık gözlerim kapalı kayıyor, kenarlara yaklaştığımda gözlerim kapalı vaziyette bariyerlerin üstünü elimle okşayarak geçiyordum.
Buz pateni oldukça zor, kondüsyon isteyen, aynı zamanda insanı baştan aşağı deşarj eden bir spordu. En azından benim için öyleydi diyebilirim. Annemin evi Bahçelievler 7. Cadde üzerinde olunca haliyle bende her Bahçelievler çocuğu gibi soluğu 7. Caddenin sonundaki Buz pateni sarayında alıyordum. Buzun üstünde durmayı da kaymayı da kendi kendime öğrenmiş, yapmış olduğum hareketler gümüş patenler takım antrenörü Omar hocanın dikkatini çekince ondan taktikler alarak kayış stilimi değiştirmiştim. Omar hoca takıma girmemi çok istemiş hatta eve kadar gelip anneme yalvarmıştı ama hayatındaki sevgililerinden başka hiçbir şeyi önemli görmeyen annem hanımefendi burada da önümü kesen etken olarak baş rolü kimselere kaptırmamıştı. Yaşadıklarım gözümün önüne geldikçe babama olan kızgınlığım biraz daha artıyordu. Kendi kariyeri uğruna benim vesayetimin paronoyak şizofren bir kadında kalmasına razı olmuştu. Madem bakmayacaklardı madem yanımda olmayacaklardı o zaman neden beni dünyaya getirmişlerdi ki? Parayı verince çocuk dediğin kendi kendine büyüyordu onlar için. Bak ''Ada bu yeni bakıcın Aysel! Bak Ada bu yeni öğretmenin Zeynep... '' mevcut yaşıma gelene kadar bunun gibi sayısız bakıcı ve öğretmen geçmişti hayatımdan. Ailem beni kendilerinden soyutlayınca bende kendimi insanlardan soyutlamıştım. Yaşamayı seviyordum ama insanları sevmiyordum. Ne zaman kendimi korumaya aldığım o kabuktan kafamı dışarı uzatsam, '' Al sana! '' der gibi tokmağı beynimin tam orta yerine yiyordum. Zaten bu yüzden hayatım Onur ve kankaları üzerine kurulu değil miydi?
Yıllardan sonra yeniden kafamı kabuğumdan çıkarttığım anda Azad öküzü ile tokuşmuş yaşadığım beyin sarsıntısıyla da ona aşık olmuştum. Vay geri zekalı ben! Vay malın önde gideni ben! Ağzımın ortasına kürekle vurulasıca ben!
Buzun üstünde kaymaya devam ediyor bir taraftan da pistte yalnız olmanın vermiş olduğu rahatlıkla bağıra bağıra kendime küfrediyordum. Gözlerimi açmadan karanlık dünyamda kendi kendime terapi yaparken çarptığım bedenle gözlerimi açmam bir olmuştu.
Gördüğüm şeye inanamıyordum. O buradaydı ve kollarımdan tutup gözlerimin içine bakarak gülümsüyordu.
'' Ada? ''
'' Demir! ''
İşte şimdi gerçekten sıçmıştım...
***
Yeni bölümde görüşmek üzere hunicanlarım!
Bu satıra en sevdiğiniz kankanızı etiketlemeyi ve bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın...
İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro