Limit
.Bir şeyin nicelik yönünden ulaşabileceği en son sınır, nokta ya da yer.Değişken bir büyüklüğün, erişmek zorunda olmaksızın istenildiği kadar yaklaşabildiği değişmez büyüklük.
Limit kavramı ile süreklilik kavramının birbiriyle çok yakın ilşkisi vardır. Kısaca söylemek gerekirse, süreklilik bir limit problemidir.
A ⊂ IR olmak üzere f: A → IR fonksiyonu verilsin ve a ∈ A olsun. Eğer Lim f(x) ( x → a ) limiti varsa ve bu limit f(x) fonksiyonunun x = a noktasındaki değeri olan f(a) ya eşitse,ise y = f(x) fonksiyonu x = a noktasında sürekli dir denir.
İşte tam da bu formüllerden yola çıkarak Azad ile aramızdaki ilişkiyi Limit ve Süreklilik olarak adlandırmak mümkündü. Çünkü sürekli olarak birbirimizin limitlerini zorluyorduk.
Örneğin Şekil 1- a:
Hemşire Azad'ın alnındaki bandajı açtığında gözlerim yuvalarından fırlamak üzereydi. Üzereydi çünkü Azad'ın alnında yazması gereken '' Öküzlerin Efendisi '' yazısının yerinde yeller esiyor onun yerine açık bir yaraya atılmış beş dikiş bana sırıtarak adeta '' Selamın hello! '' diye bağırıyordu. Gayri ihtiyari hemşireyi ani bir popo manevrasıyla sağa ittirmiş ardından Azad'ın alnındaki yarayı kontrol etmek için hamle yapmıştım ki yine öküzlerin efendisi beni durdurmayı başarmıştı.
'' Hayatım bırakalım da hemşire hanım işini yapsın değil mi? '' diyerek fısıldarken kıkır kıkır gülüyordu canına yandığımın öküzü.
Hemşire elindeki batikonlu gazlı bezi yaranın etrafında gezdirdikten hemen sonra hızlı bir şekilde yeniden yaranın üzerini steril gazlı bez ile kapatıp flaster ile sabitlemişti. Elindeki kirlenen eldivenleri çıkarıp yeni bir steril eldiven almak için uzaklaştığında Azad'a doğru eğilmiş ;
'' Azad söyler misin nasıl oldu bu yara? '' diye sormuştum.
'' Ada! Efekt makyaj diye bir şey duymadın mı kuzum sen? '' demişti. O an burnumdan nefes almadığım kesindi. Sağ yumruğumu Azad'ın boğazını sıktığımı hayal ederek sıkarken tırnaklarım kendi etime batıyordu.
Kaçınılmaz sona gelmiştik. Saniyeler sonra bir oda dolusu insanın içinde rezil rüsva olacaktım. Bana doğru yaklaşan hemşireyi görünce gözlerimi kapatmış ve duyacağım kahkaha seslerine tahammül edebilmek için kendimi sıkmaya ve içimden ona kadar saymaya başlamıştım.
'' Bir- iki- üç- dört...'' kimse gülmüyordu.
'' Hocam bir bakar mısınız buraya! ''
'' Ada! Aman Allah'ım... ''
'' Ne var Azad? Açıkta bir yerimi mi gördünüz yahu? Eni konu orada sana aşık olduğum yazıyor. ''
Azad'ın endişeli bakışları benimde tedirgin olmama sebep olmuştu. Doktor bir eliyle çenemi kavramış elindeki ışık ile alnıma bakıyor ve cık cıklıyordu.
'' Kızım hemen cilt hastalıkları uzmanı Sadık beyi çağır! Çok Acil. ''
'' Hemen hocam! ''
Hemşire koşar adım odadan çıkıp giderken ben iyice korkmaya başlamıştım.
'' Azad neler oluyor söylesene. ''
'' Ada ben çok özür dilerim. Gerçekten böyle olacağını bilemezdim. ''
'' Ne diyorsun sen Azad? Neyse şimdi anlarız. Nerede şu lanet olasıca telefonum. Tabii ya çantamla birlikte Akın hoca da. Telefonunu verir misin Azad? ''
'' Ada bence görmesen daha iyi. ''
'' Neyi görmesem Azad çıldırtma beni! ''
Azad'ın arka cebinde duran telefona hamle yapmış, bir çırpıda almış ve direkt olarak kamera simgesine tıklamıştım. Ekranda gördüğüm şey ben olamazdım öyle değil mi?
'' Azad beni cimciklesene! ''
'' Saçmalama Ada! ''
'' Yahu o zaman sars, kolumu tut, hırpala bir şey yap ki ben bunun her gün gördüğüm kabuslardan bir tanesi olduğunu anlayayım. ''
Azad yanağıma doğru eğilmiş ve bir öpücük bırakmıştı. Ardından kulağıma fısıldayarak;
'' Arabada söylediklerimi unut. Sanırım ben sana vermiş olduğum kalıcı hasar yüzünden seninle evlenmek zorunda kalacağım. Benimle yaşlanmaya hazır mısın baş belası? '' demişti.
Ağlamak istiyordum. Kabus falan değildi bu yahu. Resmen baya baya gerçekti. Alnımın ortasında bir alien vardı resmen. Aldığım her nefes bedenime fazla geliyor, oda etrafımda pır dönüyordu. Gözlerim kapanırken gördüğüm tek şey Azad'ın korkudan fal taşı gibi açılan yeşil gözleriydi.
'' Söyle bakalım Ada... Sence sen bu başına gelenleri neden hissedemedin? ''
'' Ne bileyim ben hocam! o gördüğüm şey gerçek miydi gerçekten yoksa hastaneye gelirken bu kök tayfası beni arabada biber gazı ile bayıltıp bana da mı efekt makyaj yaptılar? ''
'' Sanmıyorum Ada. Senin ki baya baya gerçek duruyor. ''
''Şimdi ben alnımın ortasında bir yaratık ile yaşamak zorundayım öyle mi yani? ''
'' Biraz abartmıyor musun Ada? ''
'' Hocam ne abartması! Alnımın ortasında simsiyah kocaman bir başka alın daha var. Kafamın içinden bir kafa daha çıkmış gibi resmen. ''
'' Tamam da bu kadar büyütülecek bir şey yok ki. Gerekli tedaviyi olunca o enfeksiyonda kaybolup geçecek. ''
'' Yani sonsuza kadar böyle kalmayacağım ve Azad ile evlenmek zorunda da değilim öyle mi? ''
'' Aynen öyle! ''
'' O zaman belki Onur'dan yakamı sıyırabilirsem Ege ile bir şansım da olabilir. ''
'' Evet, tam üstüne bastın ayağını çek! ''
'' Hocam yine mi ya! Gözünüzün yağına ekmek bandırayım etmeyin eylemeyin nolur. Cidden biraz Cem Yılmaz falan izleyin. Hatta Anıl İlter de olur. Adam çok kaliteli espri yapıyor ya. Ama bir zahmet bakın ben liseden mezun olacağım bu sene. İlkokul çocukları bile gülmüyor artık bunlara... ''
'' Tamam Ada tamam sen yeter ki kızma. Peki hala neden bu hale gelirken hissetmediğini anlayamadın mı? ''
'' Valla hocam artık beyin mıncıklanması yaşıyorum resmen. Kafatasımın içinde taşıdığımın beyin olduğundan bile emin değilim. Daha çok muzlu jöle gibi sanki. ''
'' Adrenalin Ada! Maalesef sen bu okula geldiğin dakika itibariyle adrenalin bağımlısı oldun. Vücudun o kadar çok adrenalin salgılamaya başladı ki tüm hormon düzenin de alt üst oldu. İşte bu yüzden artık acı eşiğinde inanılmaz yüksek vaziyette. Hal böyle olunca alnının ortasında oluşan enfeksiyonu hissedemedin. ''
'' Yani durum vahim diyorsunuz. Peki ben ne zaman normal bir insan olabilirim sizce? ''
'' Hiçbir zaman Ada! Hiçbir zaman! ''
'' Ada! Ada! Ada lütfen aç gözlerini. Tamam ben Öküzlerin Efendisiyim kabul ediyorum her şey benim suçum onu da kabul ediyorum hatta keseceğin her cezaya da razıyım ama aç gözlerini lütfen! ''
Gözlerimi araladığımda sedyede iki seksen yatıyordum. Bir elim Azad'ın ellerinin arasında hapis vaziyette etrafımı saran meraklı gözleri teker teker kesiyordum.
'' Azad! ''
'' Efendim Ada? ''
''Elimi bırakır mısın? Gören bizi bir şey sanacak sonra. ''
Azad dediğimi ikiletmemiş ama biraz bozulmuştu sanki. Ne sanıyordu kendini anlamıyorum. Okulun bütün kızları ona aşık ona pervane olabilirdi ama bu benim umurumda değildi.
Cilt hastalıkları uzmanı olduğunu sandığım doktor boğazını temizleyerek konuşmaya başlamıştı.
'' Ada'cığım merhaba. Sen baygınken enfeksiyonu inceleme fırsatım oldu? Arkadaşın anlattı aslında Şaka kalemi ile birbirinizi şakalamışsınız. Ama benim merak ettiğim sen bu yazıyı çıkarmak için herhangi bir madde ile müdahale ettin mi? ''
'' Hayır doktor bey ancak sabah duş alırken biraz sıcak suyla yıkandım ve sanırım biraz keseledim orayı belki çıkar diye. ''
'' Tamam işte sorunun kaynağını bulduk. Maalesef sıcak su ve kese ile boyanın deri altına işlemesine sebep olmuşsun. Bu da alerjik cilt yapın yüzünden orada bir enfeksiyona sebep olmuş. Şimdi içerideki iltihabı enjektör yardımıyla boşaltacağım. Ardından sana antibiyotik tedavisi başlayacağız. Şuan ateşin yok ama çok başında yakaladığımız için. Gece büyük ihtimalle ateşin olacaktır. Vereceğim kremler ile düzenli pansumanını yapıp bir hafta sonra bana geleceksin ilaçların bitince. Ayrıca Ada'cığım kesinlikle yaranın üzerini kapatmayacaksın. Hava alacak ki iyileşecek anlaştık mı? ''
'' Anlaştık doktor bey! '' nereye anlaşmıştık acaba? Şu halimle okulda nasıl dolaşacaktım ki ben? Lise birli çocuklar beni gördüğü an okulun içinde ahanda blair cadısı diye bağırarak sağa sola kaçacaktı.
'' Şimdi biraz canın yanacak Ada'cığım. İstersen arkadaşın elini tutsun. ''
'' Gerek yok doktor bey. Benim acıya dayanıklılığım dillere destandır. "
'' Eminim öyledir Ada'cığım ama burası ince deri olduğu için biraz fazla acıyacaktır. Pardon delikanlı isminiz neydi? ''
'' Azad! ''
'' Tamam Azad. Şimdi Ada'nın iki elini birden tutmanı istiyorum senden sıkı sıkı bunu yapabilir misin? ''
'' Tabii ki! ''
Doktor ellerimi başımın üzerinde çapraz yapmış ardından Azad bileklerimden sıkı sıkı sedyeye bastırmaya başlamıştı. Doktor iğneyi batırdığında aslında deli gibi canım yanıyor ama Azad efendinin yanında kuyruğu dik tutmak adına olanca gücümle dişlerimi sıkıyordum. Yaklaşık beş dakikanın sonunda doktorun alnım ile işi bitmiş ardından pansumana başlamıştı.
''Azad, Kağan ve Akın hocaya durumu anlattın mı? ''
'' Ya ben onları tamamen unuttum. Kafeteryada kahve içiyorlardı. Şimdi haber veririm. Sen beni bekle sakın bir yere kıpırdama tamam mı? ''
'' Merak etme, seni kötü emellerime alet edebilmek için mecburen bekleyeceğim. ''
'' Tamamdır ben hemen döneceğim. '' diyerek çıkmıştı odadan.
Ben elime hemşirenin tutuşturduğu reçete ile sedyenin üzerine oturmuş Azad'ın gelmesini beklerken sanırım toplamda on dakika dolmamış, kapı tıklatılmış ve içeri Azad girmişti. Elinde tuttuğu kocaman bir melon şapkayı kafama geçirmiş, şapkanın önüne bir şeyler yapmış ardından telefonun kamerasını açarak bana vermişti. Alnım hiçbir şekilde gözükmüyordu.
Elini bana doğru uzatıp; '' Artık gidelim mi buradan? '' dediğinde karşımda duran öküzü beni bu hale getirdiği için dövsem mi yoksa yaptığı incelik yüzünden sevsem mi bilemiyordum...
****
Yeni bölümde görüşmek üzere...
Bu satıra en sevdiğiniz kankanızı etiketlemeyi ve bölümü tutuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın hunicanlarım.
Hepinizi kocaman öpüyor ve geleneksel hale gelmiş kokulu öpücüklerimi yolluyorum Antalya semalarından.
İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro