Kondüsyon ( Part:2)
Canlarım ve hunicanlarım;
Hepinize kocaman merhabalar kokulu öpücükler gönderiyorum. Tedavi sürecim hala devam ediyor. Son gelişmeler ise rahatsızlığımın genetik olduğu, trombofili hastası olduğum için vücudumun olması gerekenden fazla pıhtı ürettiği yönde. Görüntü itibarı ile önümde altı aylık yoğun bir tedavi süreci var. Çok şükür günden güne daha iyi hissediyorum kendimi. Sadece hala çabuk yoruluyorum. Sözümü tutuyor ve bir an evvel iyileşmek için elimden geleni ardına koymuyorum hunicanlarım. Mümkün olduğunca çabuk sizlere yeni bölüm yazmaya çalışacağım. Bu arada 130K okunmaya ramak kalmış neredeyse. Büyük ihtimalle yarın bu saatlerde 130K kutlaması yapıyor oluruz. Şu aralar çok aktif olamasamda bizleri sosyal medya üzerinden takibe almayı unutmayın. Aklınıza takılan bir şey olduğunda mesaj atabilirsiniz canlarım. Yazdığınız mesajlara elimden geldiğince çabuk cevap vermeye çalışıyorum. İyi ki varsınız be! Sizi çok seviyorum...
Facebook: Büşra Çivicioğlu
İnstagram Resmi Sayfası: @aklidisardaofficial
Büşra Çivicioğlu : @busracivicioglu
Livia Çelebi ( Ada Soylu): @liviacelebi
Metin Yücel ( Ege Saygıner) : @renovatio8
Göksel Kayahan ( Azad Karahan) @gokselkayahan
Onur Baytan ( Onur Baytan) @onurbaytanofficial
Anıl Can ( Anıl Can) @anilcanmusic
Mehmet Kılınç ( Mehmet Kılınç) @mehmetklncofficial
Azad'ın kafasından aşağı pastayı geçirdiğimde nasıl bir özgüven içindeysem ardıma bakmadan koşarken aynı özgüven içinde değildim sanırım. Çünkü ben onun kafasına pastayı geçirdiğim dakika itibarıyla ortalık mahşer yerine dönmüş herkes eline aldığı yemeği fırlatmaya başlamıştı. Göz ucuyla yakaladığım Onur ve Memo'nun pasta savaşına müdahil oldukları anda hala ellerindeki yaprak sarmayı götürmeye çalıştıklarıydı. Hayır nerelerine yiyorlardı onuda anlamıyordum. Sürekli olarak bir şeyler tıkınıyor ama asla kilo almıyorlardı. Gerçi bir ara Memo'nun şekerpare kıvamında bir göbeği olmuştu ama oda iki tur spor yapmayla kaybolmuştu. Bense formumu az yemeye ve sürekli olarak koşmaya borçluydum sanırım
Şekil 1-a) Arkamdan elindeki pasta parçasıyla gelen Azad ve onun peşinden gelen Ege'den kuduz köpek kovalıyormuş gibi kaçıyordum. Ne onların ne de benim pes etmeye niyetim yoktu.
Sadece bir kaç dakika içinde yine bir kabusun içinde bulmuş muydum kendimi?
Elbette! Zaten benim burnumun boktan kurtulduğu gün horoz kesip kanını da alnıma sürecektim. Aradığım aşkı buldum derken yağlı kazığa oturtulmuş gibi yanmıştı canım. Anıl'ın repertuarındaki Gökhan Tepe şarkısı gibiydi hayatım...
''Nerde telli duvaklı evvel zaman aşkları?
Nerde o allı güllü sevdanın şarkıları?
Nerde o ömür boyu huzur veren dostluklar?
Güneşin vedasıyla düşen yapraklar...
Yanaklara mendil olan omuzlara ne oldu?
Samanlıkta seyran olan gönüllere ne oldu?
Herkes kalbini yormuş, sevmeleri unutup.
Aşklar sahile vurmuş, şişe içinde mektup.
Şimdi siyah beyaz filmler gibi...
Güzelim sevdalar da bitti!
Özlemler hayaller veda makamı.
Şarkıların canı cennete gitti... ''
Koşarken cebimi kontrol etmeye çalışmak da ayrı bir eziyetti ama olsundu. Ucunda peşimden gelen iki tane insan azmanından kurtulmak vardı. Anahtar cebimde yoktu. Ah tabi ya! Etrafımda dönüp duran dolaplar yüzünden erken bunama geçiriyordum resmen. Anahtar gizli yerinde duruyordu. Nerede olduğumu çözebilir ve doğru yolu bulup eve ulaşmayı başarabilirsem bu ikisinden canımı da kurtarabilirdim. Hayır bunlar kendisini ne zannediyordu acaba? Biri; '' Sana aşığım! '' diyordu ama Azad ile beni ayırmak için Onur'la iş çeviriyordu. Utanmadan öpmüştü ya bir de beni. O anı düşününce daha çok sinirleniyordum Ege'ye.
Gerçi nereye sinirleniyordum acaba? Bok varmış gibi video kaydını yapıp mesajla gönderen dangalak bizzat ben değil miydim? Ege'nin istediği bir gözdü benim sayemde iki gözü olmuştu.
Azad'a ne demeli peki? Sözüm ona ben okula gelmeden önce beni görmüşmüş de bana aşık olmuşmuş. Pabucumu çıkarayım da bundan sonraki masallarını sen ona anlat öküzlerin efendisi. Odun! Kalas! Iğğğğğğğğğh!
Avaz avaz bağırsam yine içim soğumayacaktı. Bağırmamın bana bir faydası var mıydı? Elbette yoktu. İkisini de terk etsem! İşte ya evet! Kesinlikle buydu doğru cevap. Onları birbirine kırdırmak varken neden elimi kirletecektim ki...
Aniden durmuş ve ellerimle Azad'a durması gerektiğini işaret etmiştim.
'' Azad! Önce söyleyeceklerimi dinle. Ardından pastayı suratıma geçirebilirsin. ''
'' Hayır cadı! Önce pastanın tadına bakacaksın. ''
'' Söz veriyorum o pastanın tadına bakacağım. Ancak önce söyleyeceklerimi duymanız lazım. ''
Ege'de Azad'ın yanında durmuş ve ne yapmaya çalıştığımı algılamaya çalışıyordu. Önce Ege'nin yanına gidip kulağına doğru eğilip; '' Yediğin bütün haltları biliyorum. '' diyerek fısıldamış ardından ellerimi boynuna dolayıp dudaklarına bir öpücük bırakmış ve Azad'ın gözlerinin içine bakmıştım. Ege ne olduğunu algılamaya çalışıyor ufak çaplı bir şok geçiriyordu.
Ege'nin etrafında dolanarak konuşmaya başlamıştım.
'' Biliyor musun Azad? Ege aslında bana aşık değilmiş. Sırf sen bana yaklaşma diye bana aşık numarası yapmış. Allah için iyi numara yaptı ama. Oyunculuk on numara beş yıldız. Şaşırma öyle... Vallahi bak! Hatta gece gizlice eve geldiğinde ben onu terk etmeden az önce öptü beni. Belki de terk etmesem onunla yoluma devam etsem bana başka neler yapacaktı aşkına inanmam için. ''
Azad gözleri fal taşı gibi açılmış şekilde üzerime doğru yürürken haykırıyordu.
'' Ege! Ne diyor Ada? Doğru mu bunların hepsi? ''
Araya girmiş ve Azad'ın önüne dikilmiştim. Ellerimi boynuna dolayıp dudaklarının üzerindeki kremayı parmağımla sıyırıp yalamış ardından onunda dudaklarının üzerine bir öpücük bırakıp geri çekilmiştim.
'' Haklıymışsın pastanın tadı gerçekten güzelmiş sevgilim. Ancak Ege'ye kızmaya hakkın yok bence. Daha bu sabah ilk gerçek öpücüğümü benden çalıp götürdün sen. İlk olması özel olması gereken anımı zehir ettin. Aşkında her sözün gibi yalanmış. Onur ile Ege konuşurken her şeyi dinledim. Bana Hazal'a benzediğim için aşık olmuşsun. Yani senin için hiçbir önemim yokmuş. Hem ben düşündüm de gündüzleri Ege'nin arkasından iş çevirip seninle dövüşmek sonra hiçbir şey olmamış gibi gece seninle aşk yaşamak hiçte bana göre değil. O yüzden anlayacağınız beyler. İkinizi de terk ediyorum. Bundan sonra ikiniz birden en büyük düşmanımsınız ve siz sormadan söyleyeyim. Evet okula büyük bir zevkle geri dönüyorum. Dönüyorum çünkü bundan sonra aldığınız her nefesi size zehir etmezsem gözüm açık gider. Şimdi ikiniz de defolun buradan! ''
Azad ve Ege'yi şaşkın gözlerle birbirine bakarken orada öylece bırakmış ardından arkamı dönüp aynı hızla eve doğru koşmaya başlamıştım. Ağaçların ardından nefes almadan koşarak geçiyordum adeta. Biraz abartmış mıydım? İkisini aynı anda öperek abartmış olabilirim. O kadar büyük kazık atmışlardı ki bana bundan sonra kolay kolay bir erkeği öpebileceğimi sanmıyordum. Aşk böyle bir şey miydi gerçekten? Tüm algılarım kapanmış kalbim üzerine kor bir demir bastırılmış gibi acıyordu. Her şeyi atlattığım gibi bunu da atlatacağım kesindi. Ben Ada Soylu! Aşka mı boyun eğecektim yani? Kan kusar kızılcık şerbeti içtim diye hava atardım ben!
Nihayet eve varmayı başardığımda veranda da muhteşem üçlü beni bekliyordu. Anladığım kadarıyla haberler benden önce ulaşmıştı onlara. Onur endişeli gözlerle beni süzüyor ne yapacağımı algılamaya çalışıyordu. Kapıya doğru yürümeye çalıştığımda Onur etten duvar olmuştu önümde yine. Ne vardı kazma sapı yutmuş gibi boyu olmasaydı. Yüz doksan santim nedir yani? Doğal olarak benim cüsse onu devirmeye yetemiyordu.
'' Onur çekil önümden! ''
'' Çekilmem kuzen. Haklı sebeplerim var. Hepsini açıklayacağım sana. ''
'' Açıklama falan istemiyorum sadece yalnız kalmak istiyorum. ''
'' İzin vermiyorum Ada! ''
'' Onur senden izin isteyen yok. Maşallah yine el birliğiyle hayatıma da ağzıma da sıçtınız. Tebrikler! Hatta ayakta alkışlıyorum sizi! ''
'' Memo ve Anıl'ın suçu yok. Hepsi benim başımın altından çıktı. ''
'' Tabi tabi! Memo'nun kuzeni Alptuğ'u da peşime takmak Memo'nun fikri değildir kesin. Hatta detaylı bir araştırma yapsam Anıl'ın da peşime taktığı biri vardır muhakkak öyle değil mi? Ne istiyorsunuz benden anlamadım ki? Hepiniz benim hakkımda, hayatım hakkında kararlar alıp duruyorsunuz. ''
'' Ada! Benim yüzümden onlara bağırma. ''
'' Onur çekil! ''
'' Çekilmem! Çekilmem kuzen! ''
'' Çekil dedim! ''
Onur bir hışımla gelip kollarının arasına almış ve beni sımsıkı sarmalamıştı. Beni göğsüne bastırıyor, saçlarımı okşuyor ardından öpücükler konduruyor ve bir taraftan da '' Özür dilerim! '' diyordu. Tarih tekerrürden ibaretti işte. Yine bu hayatta koşulsuz şekilde güvendiğim tek erkeğin kollarının arasında sessiz sessiz ağlıyordum. ''
***
Yeni bölümde görüşmek üzere
Bu satıra en sevdiğiniz kankanızı etiketlemeyi ve bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın.
İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro