Kondüsyon ( Part:1)
Canlarım ve hunicanlarım
Hepinize kocaman merhabalar, bir ritüel haline gelmiş olan kokulu öpücüklerimi yolluyorum Antalya semalarından. Ben bu aralar bir fiil sürekli hastanedeyim. Nöroloji servisi ile açılışı yaptık, hastaneye elimi verdim kolumu kurtarabilirsem yarabbi şükür diyeceğim. Anlayacağınız o test senin bu test benim deney faresinden hallice modunda devam ediyor hayatım. Bu yüzdendir ki bu aralar sizlere bölüm yazamıyorum sık sık çünkü tüm gün hastanede intörnlerden başlayarak hocalara kadar sayısız kişi tarafından mıncıklanınca eve döndüğümde kendimi yatağa atıp uykuya teslim etmiş bulunuyorum. Zaten nasıl ilaçlar verdilerse öyle bir uykuya dalıyorum ki normal şartlar altında üzerimdeki örtü kıpırdasa uyanan ben kıçımdan donumu çalsalar ruhum duymayacak vaziyetteyim. Ha bunlar beni durdurabilir mi? Elbette hayır! Ben bugüne bugün feleğin çemberini hulahup niyetine beline takıp tam tur attırmış kadınım. O yüzden tabii ki bugünlerde geçecek ve ben dipçik gibi olacağım. Sadece biraz zamana ihtiyacım var o kadar. Bundan ve benden ötürü bir süre daha geciken bölümler için affınıza sığınıyor hepinizi kocaman öpüyorum o güzel yüreğinizden.
Duyduklarım karşısında içimde havai fişekler patlıyor muydu? Valla billa patlıyordu!
Normal şartlarda bunları duyan Ada ortamda kim varsa kafa göz dalıp uçan tekme şov yapar mıydı? Onu da yapardı evelallah!
Peki yapabiliyor muydum. Tabii ki hayır!
Neden? Çünkü kel Kamil bana uyanık ol demişti. Kıçını kurtar demişti. Bak kızım oyunun kralı dönüyor etrafındaki herkesin kıçı başı ayrı oynuyor demişti. Allah için bu kadar yalanın arasında Onur'un Ege ile çevirdiği dümen koymuştu.
Hesabını soracak mıydım? Elbette!
Hepsinin burnundan fitil fitil getirecek aldıkları her oksijen birimini zebanilerime karbon monoksit olarak monteleyip hayatı onlara zehir edecektim. Aksi halde mezarımda amuda kalkardım alimallah. Madem onlar şeytandı. Hatta cin olup beni çarpmaya kalkıyorlardı. Bende bundan sonra Winchester kardeşlerden biri olup kendi Supernatural'imde başrol oyuncusu olarak Emmy ödüllük performans sergileyecektim.
Hala Ege'nin kollarının arasında baygın numarası yaparken konuşmalara kulak kabartmayı da ihmal etmiyordum tabii ki.
'' Ege, peki nasıl bu kadar eminsin onların bir araya gelmeyeceğine? ''
'' Çünkü Azad bana itiraf edemeden Ada'ya aşık olduğumu onu görmeyince nefes alamadığımı söyledim. ''
'' Bu Azad'a nasıl engel olacak peki? ''
'' Azad'ı kendimden daha iyi tanıyorum Onur. Ada'ya deli gibi aşık olsa da ben arada olduğum için asla ona yanaşmaz. Eğer Azad'ın aşkının gerçekliğinden emin olsam asla seninle böyle bir işbirliğine girmez, onları ayırmazdım. Ancak Ada'yı gördüğüm an tahmin ettim Azad'ın sırf Hazal'a çok benzediği için ona aşık olacağını. Hem Azad'ı hem de Ada'yı korumak için bunu yapmak zorundaydım. ''
'' Olayın araştırma raporu önüme gelip Hazal'ın fotoğraflarını gördüğüm dakika şoka girmiştim Ege. Ada'nın tek çocuk olduğunu bilmesem kardeşi derim. Bu kadar mı benzeyebilir? Sana ne kadar teşekkür etsem az biliyor musun? Ada'nın tek kılına gelecek zarar için dünyayı yakabilirim. Benimde böyle bir durumum var işte. Sevdiğim insanlara karşı aşırı korumacı ve kıskancım. Ada çok üzüldü Ege. Yıllarca içine attı, sakladı ama çok üzüldü. Hala da üzülüyor. Onu gerçekten seveceğine inandığım biri hayatına girene kadar Ada'yı dışarıdaki tehlikelere karşı korumak zorundayım. ''
'' Anlıyorum seni Onur. Dert etmene gerek yok. İkimizde kardeşlerimizi korumaya çalışıyoruz. '' derken Ege, Onur'a kızgınlığım biraz azalmıştı sanki. Hoş bu hayatta kızgınlığımın takriben on beş saniye sürdüğü yegane kişiydi beni şapşik kuzenim.
'' Ege, hala ayılmadı mı Ada? '' diyen Azad'ın sesini duyduğumda neredeyse bütün tüylerim diken diken olmuştu.
'' Yok kardeşim hala baygın. Bu eteri fazla mı koklattın acaba? ''
'' Şimdi anlarız. Yatırsana şuraya! '' diyerek emretmişti öküzlerin efendisi. Ondan gerçekten nefret ediyordum sanırım. Yaşadığım şoku hazmettiğimde ona karşı nasıl bir duygu besleyeceğimi bilmiyordum ama an itibarıyla onu bir kaşık suda boğabilir, Oliver Quin'in Lian yu da kaldığı beş yıl boyunca yaşadığı bütün işkenceleri onun üzerinde deneyebilirdim.
Ege oturur pozisyondan ayağa kalkış yapmış ardından neresi olduğunu algılamadığım sert bir düzlemin üzerine beni yatırmıştı. Hemen uyanır gibi yapsam numara yaptığımı çakozlardı bu Azad efendi. Çünkü az çok onun kafasının nasıl çalıştığını çözmüştüm. Bir de yetmezmiş gibi ilk gerçek öpücüğümü ona vermiş ve kendime söylemekten çekindiğim sırlarımı ona açık etmiştim. Başıma ne geleceğini bilmeden gözlerim kapalı biraz daha yatmamın uygun olacağını düşünürken üzerimden boşalan su ile sağ yumruğumu sıkmıştım. Ekim ayında bir kova su ile uyandırılmak gerçekten can sıkıcıydı. Numara yapmaya devam ediyor sanki şaşırmış gibi davranıyordum. Denizin kenarında sahile kocaman bir masa kurulmuş etraf balonlarla süslenmiş, Onur, Anıl, Mehmet, Ege, Azad, Kağan hoca, Hacınine ve sülalesi ellerinde, '' İyi ki doğdun Ada! '' yazan pankartlarla bana gülücükler atıyorlardı.
Etrafımdaki herkesi es geçip doğruca hacıninenin yanına gitmiştim.
'' Aşk olsun pamuğum. Hani beni bu gavurlara vermeyecektin? ''
'' Yine virmem deli gızım. Emme bu benim pamuk oğlan her gün benden rapor alıp duruverdi. İlk gün geleğlerdi emme ben izin virmedim. Geri basın bakem didim. Gızımın gafasını toplemeye ehtiyacı var didim. Yine de Memed doğum gunu didi. Yalnız doğum gunu mu oluveririmiş dedi. Beni gandırdı. Aslında bunlar dun gece sana orada surpriz yapıverceğlerdi emme uçakları galkmacam demiş. Gerisini de sen biliveriyon gari. ''
''Şimdi beni bu gavurlara vermeyeceksin değil mi yani. Ona göre bir şey yapacağım ama tam koruma istiyorum senden. Bunların beni parçalamayacağını bilmem lazım. '' demiştim fısıldayarak.
'' Sen istemedikten kelli kimselere virmem. Ne istiyorsan et deli gızım. Kapı gibi nenen var senin ardında.''
Hacınineden de oluru aldığıma göre artık aklıma gelen şeyi yapabilirdim.
'' Ege, dün gece biraz ileri gittim sanırım. Ne yapmaya çalıştığınızı bilmiyordum. Beni affedebilecek misin? ''
'' Tabii ki prenses, sana nasıl kızabilirim ki? ''
'' Yani hala beraberiz öyle değil mi? ''
'' Eğer sen hala istiyorsan tabii ki beraberiz prenses. ''
'' O zaman şunu beş dakika tutabilir misin sevgilim? '' dedikten sonra üzerindeki ıslak hırkayı ağırlık yapmaması adına çıkarıp Ege'ye vermiştim. Önce Onur'un yanına gitmiş yanağına minik bir öpücük kondururken; '' Seni çok seviyorum kuzen, teşekkür ederim. '' demiş ardından '' Beni ıslatan Azad mıydı? '' diye sorarak zaten bildiğim cevabı tescillemiştim.
Onur, '' Evet! '' anlamında başını sallarken masanın ortasından duran pastayı tabağıyla beraber elime almış ardından Azad'ın yanına gitmiştim.
'' Bu pasta gerçekten muhteşem görünüyor, sen mi seçtin Azad? '' demiştim.
'' Evet cadı, pastasız doğum günü kutlaması olmazdı öyle değil mi? '' demişti. Bir dağ şeklindeki pastanın tepesine oturtulmuş olan ve şeker hamuruyla yapılmış, bana benzeyen süpürgeli cadı biblosunu elime almış tek elimle kafasını koparırken Azad'ın gözlerinin içine bakarak pastayı kafasından aşağı geçirmiş kahkaha atarak;
'' Teşekkür ederim Öküzlerin Efendisi! Ama ben yaş pasta sevmem ki! '' demiştim.
***
Yeni bölümde görüşmek üzere
Bu satıra en sevdiğiniz kankanızı etiketlemeyi ve bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın.
İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro