Fermantasyon
Canlarım ve hunicanlarım hepinize kocaman merhabalar kokulu öpücükler gönderiyorum.
Hepiniz büyük bir merakla dün yeni bölüm beklediniz ancak ben dün gözüme damlatılan ilaçlar yüzünden resmen geçici körlük yaşadım diyebilirim. Değil ekrana bakıp yazı yazmak önümü göremez vaziyetteydim. Bundan ve benden ötürü dün yeni bölüm yayınlanamadı.
Bu arada an itibariyle 80 K okunmaya ulaşmışız hatta geçmişiz bile. Desteğini esirgemeyen herkese sonsuz teşekkürler.
Biz her gün büyüyen hunili ve ponçik bir aileyiz hunicanlarım!
İyi ki varsınız, çok seviliyorsunuz...
'' Hacınine! Ne işin var sabah sabah burada? ''
'' Ende gaçıver orden bakem deli gız. Bu deyyusla cıbıldak cıbıldak nediveriyon burda bakem? Vırtlak; nine evin orda haregetlik var deyince kalktım geldim. Bu deyyus o gavuroğlan değel mi? ''
'' Pamuğum karıştırmasak oraları. Ben sana sonra anlatsam olmaz mı? ''
'' Olma! Oluverir mi heç? Bunca yıl gocagötlerin Remzi beni öğdürmedi emme, senin yüzünden galpten gidevercem gari. ''
'' Pamuğum bu Azad! Okuldan arkadaşım. Hani kaza geçiren, anlatmıştım ya sana. Beni merak etmiş sanırım, birilerinden de burada olduğumu öğrenmiş çıkmış gelmiş. Akşam yemeğine iddiaya girmiştik de kendisiyle onun için bikini ile ıslak vaziyetteyim. Akşam yemeği pişirecek bize ben kazandım çünkü. Aynı evde kalmamız uygun olmaz diye de çadırını almış gelmiş sağ olsun. Denizden çıkınca çok üşüyünce çadıra girdim o da bana ısınayım diye yardımcı oluyordu. ''
'' Deyyosun deli gız! Yemedim emme yimiş gibi yapıvercem gari! Bağa bak gavur oğlan tandırda ekmek edebilir misin sen? ''
Azad oturduğu yerden toparlanıp kalkmış ardından Hacıninenin elini öperken;
'' Ederim tabii hem de pek güzel ederim hacınine, yanına gatmer de yapalım mı haşgeş var mı? '' dediğinde ağzım açık bir şekilde Azad'ı izliyordum. Bizim Azad, Öküzlerin efendisi Azad, nefretten öldüğüm bad boyların kralı Azad'ın içinden bir köylü delikanlı çıkıvermişti. Hayır, o da yetmezmiş gibi şivesi saniyeler içinde Antalya şivesine dönüvermişti.
Sürekli olarak şaşırmak zorunda mıydım ben yani? Vallahi Dilberay gibi '' Zorunda mıyım '' moduna girmiştim resmen. Azad'ın birden fazla yabancı dili ana dili gibi konuştuğunu duymuştum ama şivelere bu kadar hakim olabileceği aklıma gelmemişti. Yine bir anda dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı benim öküzüm.
"Deli gız hadi bakem geyiver üstünü, gavur oğlan sende geyin de gahvaltı etmeye gedelim. Benim güççük gelin sıcak bazlama ediyor. Bende yayıkta tereyağı dövüverdim namazdan sonra. Haden bakem. Hapım var benim. Daha hapı yuducam."
Ben adeta ışınlanma hızıyla kendimi banyoya atmış, kaynar suya girmiş ve hemen üzerime ne bulduysam geçirmiştim. Üstelik tüm bunların hepsini on dakika gibi kısa bir sürede yapmayı başarmıştım. İtiraf ediyorum K.Ö.K kolejinin bana kazandırdığı en büyük şey hızlanmaktı. Sabah uykuları kel Kamil ile geçirdiğim fantastik dakikalardan sonra öyle kıymetli bir hal almıştı ki yatakhaneyi terk etmek için son on dakika kala kalkıp, üzerimi değiştirip, yatağımı düzeltip otuz saniye kala yatakhaneyi terk etmeyi başarabiliyordum.
"Ben Hazırım!" diyerek evden dışarı çıktığımda Hacınine ve Azad muhabbeti koyultmuşlar hatta bana bakarak gülüşüyorlardı.
"Hayırdır pamuğum? Bakıyorum kaynaşmışsınız. Ne oldu geçti mi gavur oğlan senin testinden?"
"Yok deli gızım. Önce garnımızı doyuralım, gahvemizi içiverelim, misafirlik faslı bitsin, oğdan sonra alacağım efadesini bu gavur oğlanın."
"Peki madem." dedikten sonra ben Hacıninenin arabasına Azad ise kendi arabasına binmiş ve Hacıninenin evinde almıştık soluğu.
Arabada Hacıninenin evine gidene kadar yaşamış olduğum sabahın bana getirdiklerini düşünmüştüm. Benim için çok önemli olan bir tarih önemini ikiye katlamıştı ruh öküzüm sayesinde. Onur'un doğum günü Azad'ın bana geldiği gün olmuştu. Ne çok düşünmem gereken şey vardı benim. Ancak ilk iş yapmam gereken yegane şey karnımı doyurmaktı. Esma abla bazlama yapmış, hacınine tereyağı dövmüştü. Dahası var mıydı? Azad ve Hacınine yer sofrasına bağdaş kurup oturmuş bense Esma abla tarafından bahçeden taze domates ve biberi toplamaya yollanmıştım. Ya her şey bir tesadüftü ya da buralarda çok fena oyunlar dönüyordu çünkü hafiften burnuma doğru pis kokular uçuşuyordu. Aldığım domates ve biberleri yıkdıktan sonra doğrama faslına geçtiğimde Azad kıkırdayarak;
'' Aferin en azından domates doğramayı öğrenmişsin. '' dedi. Yok ya ciddi anlamda kaşınıyordu canına yandığımın öküzü.
'' Herkesin ayrı bir meziyeti vardır Azad efendi. Domates doğramayı beceremiyor olabilirim ama elli metreden tüfekle gösterdiğin hedefi tek atışla indirebilirim. ''
'' Oooo! Ada hanım. Bakıyorum da çok iddialıyız. Önce şu önümüzdeki hesapları bir kapatalım da bunu da yeni iddialar arasına koyarız olur mu? Yalnız bunu kaybedenin ödeyeceği bedel sadece yemek pişirmek olmaz ona göre. ''
'' Hadi Azad hadi çok konuşmada kalk çayları koy! ''
'' Emrin olur cadı... '' dedikten sonra oturduğu yerden kalkmış tandırın üzerinde kaynayan bakır çaydanlığı almış ve sanki bu işi daha önce defalarca yapmış gibi bir profesyonellikle doldurmuştu çayları. Şaşkındım. Okulda tanıdığım Azad'dan çok başka biri vardı karşımda. Öfkelenince gözü dönen, şakağındaki damarlar belirginleşen o adam gitmiş, yerine naif, sevecen, gülünce gözlerinin yeşili ışıl ışıl parlayan başka bir adam gelmişti.
Büyük bir keyif ile yapmıştık o muhteşem kahvaltıyı. Sonra Kömür ateşinde kahvelerimizi içerken Hacınine ; '' Deli gız, ende kilerdeki garpızı alıverinde suya göttün koyun bakem. Oğleden soğra soğuk soğuk yiriz. '' dediğinde Azad ile birlikte kalkıp kilerden karpuzu almış ardından evin hemen arkasındaki kaynak suyunun çıktığı yere götürüp bırakmıştık. Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde kafamdaki tokanın lastiği kopmuş, ıslak olarak topladığım saçlarım tüm sırtıma dökülmüş ve aniden tenime değen soğuğun etkisiyle minik bir çığlık atmıştım.
Azad saçlarımı eliyle toparlayıp nasıl becerdiğini bilmediğim bir şekilde geçici olarak topuz haline getirmiş ardından tam omuzumun üzerine minicik bir öpücük bırakmıştı.
'' Eve gidelim de saçlarını öreyim ister misin cadı? ''
'' Azad? Sen ve saç örmek! Ciddi olamazsın? Ha hayır der miyim tabii ki demem. Görelim bakalım hünerlerinizi. ''
'' Tamam cadı. Sana muhteşem bir saç örgüsü yapacağım ama bir şartla. ''
'' Neymiş şartınız beyefendi? ''
'' Beni bir kere öpersen olabilir mesela. ''
'' Fazla çıkarcı gördüm seni sanki Azad efendi... ''
'' Yok canım ne çıkarcılığı? Kahvenin yanında lokum yoktu ya. Lokum niyetine bana bir öpücük verirsin diye düşünmüştüm. Şekerim düştü de... ''
Ellerimi Azad'ın omuzlarına koyup dudaklarımı ona doğru uzattığımda beni yine şaşırtmış, yüzümü iki eliyle kavramış, ardından dudaklarını alnımın ortasına bastırıp beni göğsüne yaslamış ve kulağıma fısıldamıştı.
'' Ben senden öpmeye kıyamayacak kadar çok nefret ediyorum cadı... ''
Eve geri dönmüş, kalan kahvelerimizi yudumlamış ardından Azad beni önüne oturtup saçlarımı örmüştü. Saçlarımı örerken sessizce; '' Eğer bugün bu mucize olmasaydı şuan senin okulda saçlarını yoluyor olabilirdim farkında mısın cadı? demişti.
Doğruydu...
Eğer bugün bu mucize olmasaydı büyük ihtimalle birbirimizin gözünü oymaya devam ediyor olurduk. Azad saçlarımı örüp bitirdiğinde gözlerime inanamamıştım. Ben bile bu kadar iyi saç öremezdim büyük ihtimalle. Azad ile geçirdiğim her dakikada biraz daha şaşırıyor, ona biraz daha bağlanıyordum sanki.
Peki Ege ne olacaktı? Nasıl bakacaktım yüzüne. Ne diyecektim ona?
'' Özür dilerim Ege! Bir an için öldüğümü ve sana aşık olduğumu sandım ama aslında ben Azad'a aşıkmışım. Seni de birazcık kullanmış gibi oldum ama kusura bakma.'' mı?
Bu işten tek bir şekilde yırtabilirdim. Tamam Azad ile gündüzleri didişecek, geceleri birbirimizi seceveğiz eyvallah ama benim bir şekilde Ege ile yeniden kanka olmam ve en kısa zamanda ona bir sevgili yapmam lazımdı. Lazımdı ama okuldan hiç kimse olmazdı. Rezilliğin nirvanasına ulaşmıştım sanırım. Ex aşkımın yeni kankası olmak için saçma sapan planlar kuruyor, o da yetmiyormuş gibi görümce moduna girip gelin namzedini de kıskanıyordum.
'' Ende ne gözel örüvemişsin gavur oğlan. Efferin, efferin sana... Hazır mısın bakem? Testten geçmeye? Bizden gız alıvermek zordur emme oğa gore. ''
'' Hazırım pamuk ninem. Ada için her şeyi yaparım. ''
'' Eyyi bakem. Şindi, ahıra varacağsın. Oradan eğeri alıp atın sırtına vuracağsın. Sağa vereceğim harita ile işaretli yerden en gözel çiçekleri toplayıp geleğsin. Anlayı verdin mi bakem? ''
'' Anladım hacıninem. O iş kolay merak etme sen. ''
'' Hadi bakem. Ne durup durun. Get al da gel. ''
'' Tamamdır Hacininem. '' dedikten sonra Azad Hacıninenin elindeki kağıdı almış ve ahıra doğru ilerlemiş bende onun peşinden koşmuştum.
'' Azad saçmalama, kaburgaların daha iyileşmedi. Zaten sabah yüzerken yeterince zorladın kendini. Bunu yapmana izin vermiyorum. ''
'' Senden izin istemiyorum ki cadı. Ben Hacınineye bir söz verdim. Sözümün de arkasında duracağım sonuna kadar. Ben bu kızdan nefret ediyorum dedim bir kere ona. O da bana seni koruyup koruyacağımı ona ispatlamamı istedi. Bunu yapmazsam olmaz anladın mı beni? ''
'' İyi de ya sana bir şey olursa? ''
'' Olmayacak merak etme sen. Ben yıllardır at binerim. Dedemin çifliğinde safkan atları ile büyüdüm ben. En kısa zamanda yanına döneceğim. ''
'' Dönsen iyi olur, eğer dönmezsen sana yapacaklarımı hayal dahi edemezsin. '' demiştim. Azad ata binmeden önce yanağıma bir öpücük bırakmış ardından ata binip dört nala uzaklaşmıştı yanımdan. Hacıninenin yanına döndüğümde derin düşüncelere dalmıştım. Bu işte bir terslik vardı. Sözde sevgilim olan Ege git dediğim dakika beni terk edip gitmiş, Onur burada olduğumu öğrendiği halde ortalığı birbirine katmamış, bir daha asla benimle olamayacağını söyleyen Azad yanımda bitmişti.
Bir şeylerin olduğu kesindi de ben ne olduğunu çözemiyordum sanki. Neyse kendimi fazla zorlamaya da gerek yoktu. yalancının mumu nasılsa ancak yatsıya kadar yanıyordu. Elbet bunların tek tek kokusu çıkacaktı.
Bahçedeki kedi ve köpekleri beslemiş, kazlarla oyun oynamış hatta bütün çiçekleri sulamıştım. Yaklaşık bir saat geçmişti ama Azad geri dönmemişti. Sebebini bilmediğim bir şekilde içim sıkılıyor nefes alırken ciğerim kendime batıyordu sanki. Rıdvan'ın sesini duyduğumda kaynar sular başıma dökülmüştü.
'' Ada! Ada koş. At tek başına geri geldi! ''
***
Canlarım yeni bölümde görüşmek üzere. Sizleri bu ara beklettiğimi biliyorum ancak yapılan testlerden yorgun düşüyorum çoğu zaman. Daha bir hafta daha hastanede olduğum kesinleşti. Kendimi iyi hissettiğim her an sizlere bölüm yayınlayacağım.
Bu satıra hikayemizi okumaktan keyif alacağını düşündüğünüz kankanızı etiketlemeyi ve bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın hunicanlarım.
Öpüyorum hepinizi o güzel yüreğinizden.
İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro