Farmakoloji
Canlarım ve hunicanlarım;
Herkese merhabalar kokulu öpücükler gönderiyorum. Öncelikle gelen mesajlara tek tek dönemediğim için buradan sağlık durumumla ilgili minnak bir durum bildirisi yapacağım sizlere. Bildiğiniz üzere geçici inme( Felç) tanısıyla bir süredir nöroloji servisinde kontrol altında tutuluyordum. Çok şükür cuma günü yaşamış olduğum bu atağın sebebini bularak beni taburcu edip kardiyoloji servisine yönlendirdiler. Meğerse doğuştan gelen ve kapanması gereken kalpteki delik bende kapanmamış. Genetik olarak da kanımda kanın pıhtılaşmasını engelleyen enzimler yokmuş. Anlayacağınız kodum bozuk bir şekilde gelmişim bu dünyaya. Sonuç olarak otuz altı yılın sonunda sürekli olarak temiz ve kirli kanın kalbimde karışmasından dolayı oluşan bir pıhtı beni hastanelik etmiş. Bitti mi tabii ki bitmedi. Şimdi önümde bir tedavi süreci var. Anlayacağınız kardiyoloji servisinin yolları taştan tia sen çıkardın beni beni baştan türküsünü çığırıyorum son günlerde. Önümdeki tedavi tablosu gireceğim testler sonucunda ya ömrümün sonuna kadar ilaç kullanmak yada minnak bir operasyon olan anjiyo ile kalbimdeki deliğe yama yapmak şeklinde olacak. Bu arada feleğin çemberine tam tur attırmış bir ablanız olarak bunu da atlatacağıma dair hepinizin huzurunda söz veriyorum hunicanlarım.
İnanın bölüm yazabilmek için çok gayret ediyorum ancak aldığım ilaçlara vücudumun uyum sağlama süreci yüzünden şu aralar pek keyifli zamanlar geçirmiyor ve sürekli olarak uyuyorum. Öyle ki uyuduğumda beni çalıp götürseler ruhum duymayacak. Bu yüzden gecikmeler için affınıza sığınıyor, hepinizi kocaman öpüyorum...
'' Eter denildiği zaman aklımıza ilk gelen şeylerden biri ağrı kesicilerdir. Ancak bunun yanında eter içten yanmalı motorlarda da kullanılabilen bir üründür. Eterler kimyasal olarak ise iki organik kısmın bir oksijen atomu üzerinden bağ yapmış organik moleküller olarak adlandırılmaktadır. Eter ile günlük hayatımızda en sık karşı karşıya geldiğimiz yer sinema filmleri ve dizilerdir. Birçok film sahnesinde ya da dizi de oyuncuların eter koklatarak bayıldığını görmüşüzdür. Peki bu sana bir şey hatırlattı mı Ada'cığım? ''
'' Hoş geldin kel Kamil! Şimdi anladığım kadarıyla uyuyorum sanırım? ''
'' Cıks! Tutturamadın Ada. ''
'' Uyumuyorum ama sizi görüyorum yoksa ben öldüm mü? ''
'' Ölüler rüya görmez Ada'cığım. ''
'' O zaman garanti ben kafayı sıyırdım. Tescilli bir şizofrenim artık. ''
'' Neden böyle bir kanıya vardın Ada? Sana o kadar da ip ucu verdim oysa ki... ''
'' Valla hocam şu aralar ruhsal bir kaosun içinde sıkışıp kaldığım için anam gibi şizofren olduğum daha akla yatkın bir sebep gibi geldi bana. ''
'' Tutturamadın yine Ada. Bak eter diyorum. Yeşilçam filmleri diyorum. Uyutuldun diyorum. ''
'' İyi de hocam beni kim neden uyutsun? Ben kimim? Burası neresi? Sen hayırdır? ''
'' Hatırlamaya çalış Ada. En son ne olmuştu? ''
'' Düşüneyim bakayım... Hacıninenin yanındaydık. Kahvaltı yapmıştık. Azad ata binmişti. Sonra at Azad olmadan geri dönmüştü. Azad! ''
'' Aferin Ada çok iyi gidiyorsun. Peki sonra ne olmuştu hatırlamaya çalış. ''
'' Sonra ben ve Rıdvan Azad'ı aramaya çıkmıştık. Ağaçların arasında Rıdvan'ıda kaybetmiştim. Yolu bulmaya çalışırken arkamdan biri sarılıp suratıma bir şey bastırmıştı. Buldum bana eter koklattılar. İyi ama neden? ''
'' Dikkatini topla Ada! Konsantre olmaya çalış. ''
''Hocam bunu neden yapıyorsunuz? Ne güzel uyumuşum, bırakın uyuyayım hatta mümkünse bir daha uyanmayayım. Zaten işler yeteri kadar boka sardı. Ne Azad ile olabiliyorum ne ondan vazgeçebiliyorum. Ailevi problemlerim nirvanaya ulaşmış vaziyette. Bir de Ege var ki onunla ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Üç bilinmeyenli denklemden hallice bir hale gelmişim. Hakikaten bırakın beni uyuyayım ben. Güzel günlere gelince uyandırırsınız olmaz mı? ''
'' Ada Soylu! Derhal kendine gel. Burada senin kıçını kurtarmaya çalışıyorum. Odaklan diyorum sana. Odaklan ve konuşmaları dinle yoksa seni ben bile kurtaramayacağım. ''
'' Neyi dinleyeyim hocam? ''
'' Dış sesi dinle Ada! Biraz sonra uyanacaksın. Uyansan bile uyanmamış gibi davran. Yoksa her şey için çok geç olabilir. '' dedikten sonra kel Kamil yine beyaz bir ışık kümesinin içinde kaybolmuştu. Hayatım öyle içinden çıkılmaz bir hale gelmişti ki K.Ö.K kolejine adımımı attığım dakikadan itibaren rüyalarım malum tv programı '' Sırlar Dünyası '' na dönmüş herkesin haşır neşir olduğu ak sakallı dede yerine benim rüyalarıma kel Kamil musallat olmuştu. Hal böyle olunca kendimi gün aşırı iki ucu boklu değneğin tam ortasında halay çekerken buluyordum nedensizce. Şöyle bir basit hesap yapacak olursak eğer on sekiz yıllık hayatımda yaşamadığım aksiyonun sülalesiyle üç haftada akraba olmuştum resmen. Nedenini bilmemekle beraber aldığım ahların; keser ve sap denkleminden dönerek bana montelendiğine kanaat getirmiştim.
'' Abi bunu yapmana müsaade etmeyeceğim. ''
'' Senden müsaade istemiyorum Azad! Farkında değil misin? O sana zarar veriyor. ''
'' Abi ben onu seviyorum. Ona asla zarar gelmesine izin vermeyeceğim anlıyor musun? Ayrıca son yaşananların sorumlusu Ada değildi. Bunun kimin suçu olduğunu sanırım ikimizde biliyoruz. ''
'' Beni mi suçluyorsun yani? ''
'' Zaten arızalı olan asansörü Ada'nın kullanıma açman muamma diyorum. Polislere arızadan habersiz olduğumu söylemiş olabilirim ama o asansörün arızalı olduğunu sende, bende Akın abi de gayet iyi biliyorduk. Sözde ona iyilik yaptım ama aslında Ada'yı okuldan göndermeye çalıştığını biliyorum. Sadece sebebini anlamıyorum. ''
'' Bunu anlamadığını nasıl söylersin Azad? Onun Hazal'a ne kadar benzediğini bu yüzden ona aşık olduğunu bilmiyor olabilir miyim sence? ''
'' Sakın Ada'yı Hazal ile kıyaslamaya çalışma. Hazal hasta ruhlu psikopatın tekiydi. Ada'nın tırnağı bile olamaz. Ayrıca madem böyle düşünüyordun neden Ada'yı okula kabul ettin ki? ''
'' Ben etmedim Azad! Eğer ilk görüşmeyi yapan ben olsaydım asla kabul etmezdim. Ben tatildeyken Akın onun kaydını çoktan yapmıştı. İlk başta o kadar nefret ettiniz ki birbirinizden sizin bir araya gelebileceğinizi düşünmedim. Ancak benim saf kardeşimin bu kadar çabuk aşık olabileceği aklıma gelmemişti. ''
'' Aklınca beni korumak için Ada'yı öldürmeye kalktın öyle mi? ''
'' Evet Azad! Bir kardeşimi daha kaybedemem anladın mı? ''
'' Kaybediyordun ama! Yaptığın plan elinde patladı bak. Eğer zamanında zıplamayı başaramasam o asansörün içinde ölen ben olacaktım. Aklını mı kaçırdın abi sen? Alenen birini öldürmeye çalıştığının farkında mısın? Dua et abimsin. Dua et Arda'nın ölümü yüzünden senden daha fazla acı çekiyorum. O benim ikizimdi. Senin değil. Üstelik benim saplantılı sevgilim yüzünden öldü. Senin yüzünden değil. Ben Ada'yı da alıp okula döneceğim. Eğer o okulda Ada'nın kılına zarar gelirse o okulu ateşe verir karşısına geçer bir sigara yakar oturur okulun yanışını izlerim. Bunu yapacağımı biliyorsun. Şimdi Ada uyanmadan kaybol ortadan. Partide görüşürüz. ''
Duyduklarıma inanamıyordum. Evet uyanmıştım ve kel Kamil numara yapmamı söylediği için hayatım mı kurtulmuştu yoksa daha beter boka mı saplanmıştım bilemiyordum. Şimdi ne olacaktı peki? Psikopat eski sevgilisi tarafından ikiz kardeşi öldürülen bir sevgilim, intikam arzusuyla yanıp tutuşan abisi, bana aşık olan sevgilimin kankası ve benim gözümden akacak tek damla yaş için ortalıkta ne var ne yok yakıp yıkacak olan kuzenim ve çetesi arasında bağdaş kurmuş oturuyordum.
Vücudumu dalayan otlar sayesinde çimlerin üzerinde yattığımın farkındaydım. Gözlerimi kapalı tutuyor sanki hala baygınmışım gibi numara yapmaya devam ediyordum. Duyduğum bunca şeyin arasında sevgilimin abisi tarafından öldürülmeye çalışılmaktan daha çok canımı yakan şey Azad'ın bana aşık olmasının sebebinin ben olmayışım saplantılı sevgilisi Hazal'a benzeyişim olması olmuştu. Azad yattığım yerden beni kollarının arasına alarak kaldırmış ve yürümeye başlamıştı. Azad'ın kucağında bir yere doğru gidiyordum ama nereye bilmiyordum. Kapalı olan gözlerimin arasından nereye doğru gittiğimize dair fikir üretmeye çalışsam da beceremiyordum.
Zihnimi işgal eden sorularla köşe kapmaca oynuyordum. Sadece beş dakika içinde düşmanlarımın sayısında develüasyon görmüş euro gibi artış olmuştu. Kalbimin acıdığı yadsınamayacak bir gerçekti elbette.
Ben Ada Soylu! ''Bu hayatta kimse yaşattığını yaşamadan ölmez! '' felsefesini benimsemiş kutsal öküz terbiyecisi. Tabii ki kaçmayacaktım. Ataların dediği gibi; '' Varsın atın ölümü arpadan olsun! '' değil mi ama? Madem herkes canına yandığımın okulunda bir şeyler gizliyor ve birer maske takıyordu. Belki benim de bu okula gönderilme sebebim öküzleri terbiye etmek değil kapalı kapıların ardında saklanmış olan yalanları ortaya çıkarmaktı. Azad yürümeye devam ediyor bense numara yapmaya devam ediyordum.
'' Azad! Ada'ya ne oldu? Neden baygın? '' diyerek anıran kesinlikle Onur'du. Eter koklatılarak bayıltılmamın sebebi de belli olmuştu sonunda. Anahtar kelimeleri birleştirince bulmacayı da çözmüştüm.
'' Bir şeyi yok Onur! Ben size onu getiririm demiştim getirdim işte. Sadece getirebilmek için onu eterle bayıltmış olabilirim. Ege! Gel de emanetini al. Koptu kollarım. Sevgiline söyle de rejime başlasın. ''
'' Tamam Azad geldim işte. '' derken beni Azad'ın kollarının arasından alan Ege Onur'a fısıldayarak laf yetiştirmeye devam ediyordu.
'' Onur merak etme. Azad benim gerçekten Ada'ya aşık olduğuma inandı. Hatta Ada bile ona aşık olduğuma inandı. Arada ben olduğum sürece ikisi asla bir araya gelemeyecekler. ''
***
Yeni bölümde görüşmek üzere.
Bu satıra hikayemizi okumaktan keyif alacağına inandığınız kankanızı etiketlemeyi ve bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın.
İyi ki varsınız hunicanlarım! Çok seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro