Bahse Var mısın?
Canlarım ve hunicanlarım hepinize kocaman merhabalar kokulu öpücükler gönderiyorum. Yeni hikayemizi nasıl buldunuz bakalım? Açıkçası birden bire gelen ilhamiler ile yaptığım istişare toplantısı sonrası bir anda kendimi kapak yaparken ardından da bu hikayeyi yazarken buldum. Hikayenin her bir karesi zihnimde hayat bulduğunda ben zevkten beş bin köşe oluyorum. İnşallah sizlerde okurken aynı şekilde eğlenirsiniz.
Sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız ve beni ben yapıyorsunuz...
Bu satıra en sevdiğiniz kankanızı etiketlemeyi unutmayın.
Merdivenlerden çıkarken kuyruk sokumumdaki sızlamayı görmezden gelmeye çalışsam da çektiğim ıstırap sonucu gözümden süzülen yaşlara engel olamıyor ve daha çok sinirleniyordum.
Ben, Ada Soylu...
Oldum bittim insanların arasında ağlamazdım ben. Hoş genelde ağlamaz hep ağlatan taraf ben olurdum. O yüzden şuan gözümden kayıp giden damlalar, öz güvenime atılan Osmanlı tokadı gibiydi.
Zar zor da olsa koridora ulaşmayı başardığım sırada kim olduğunu bilmediğim, ukala dümbeleği bir kız karşıma dikilmiş; " Yeni kız Ada Soylu sen misin?" diye sormuştu. "Evet benim!" derken en kıl olduğum hareketi yapmış ve tikicanlar gibi gözlerimi devirip kirpiklerimi kırpıştırmıştım. Yaptığım harekete anlam veremeyen karşımdaki tikican "Baş yönetici seni bekliyor." derken bir taraftan da ağzındaki sakızı geviş getiriyordu.
İçimden gelen şey kızın ağzının ortasına elimin tersiyle çarpmak olsa da bir durum değerlendirmesi yapıp teşkilatımı tertip etmeden cici kız rolüne bürünmeye karar kılmıştım. Söylediği şeye anlam verememiş gözlerimi kocaman açarak " Baş yönetici mi?" diye sormuştum.
Kafasını emme basma tulumba gibi sallayan baş tiki "Beni takip et!" derken bir eliyle saçını oynuyor ve bir hastane koridorunu andıran uzun ve geniş holde kırıtarak yürüyordu.
Allah'tan ben erkek değildim ve bu kızda benim kız kardeşim falan değildi. Yoksa büyük ihtimalle katil olur ve kalan ömrümü aldığım ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yüzünden tek kişilik bir hücremde geçirirdim.
Önümdeki tikiyi çektiğim acı ve düşerken kırılan tekeri yüzünden taşımakta zorlandığım valiz ile seke seke takip ederken bir anda içimden " Tövbe bismillah!" çekmiştim. "Baş yönetici" demişti değil mi bu tikisine sövdüğüm? Yahu eni konu dört yüz kişilik bir yatılı okulun, üstelik açılımını bilmediğim ve adı K.Ö.K olan bu kolejin kaç tane yöneticisi vardı da birde bunların baş yöneticisi olmuştu?
Bakalım bu tımarhanede beni daha ne saçmalıklar bekliyordu? Sanırım hepsini yaşayarak öğrenecektim.
Bundan sonra kendisini baştiki olarak anacağım kız "Geldik!" dediğinde kendimi "İtler ovası" dizisinde Bolat Kalemdar'ın odasının kapısı gibi bir kapının önünde bulmuştum. Dışarıdan vasat görünümlü olan okul binasının içi enteresan bir şekilde okuldan başka her şey olabilecek kadar tasarım ve zevk sahibiydi.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde şaşkınlıktan beş karış açılan ağzımı kapatmaya çalışsam da beceremiyordum.
Avangarde mobilyalar ile minimalist bir tasarım harikası bir oda ile karşı karşıya kalmıştım. Döner koltuğun sırtı bana dönük vaziyette telefon ile konuşan baş yönetici eliyle bana oturmam gereken koltuğu işaret ederken, yeşilçam filmlerinin unutulmaz sahnesi "Hani o fakir ama gururlu bir genç vardı ya, işte o benim." sahnesini yeniden canlandırıyor gibiydi.
Hayatımda ilk defa verilen bir emre bu kadar kolay itaat etmiş ve ağrıdan zorlayan kaba etlerimin yumuşak deri ile buluşmasıyla huzura ermiştim. Bıraksalar bu koltuktan bir daha kalkmayabilirdim hatta.
Telefon konuşması sona eren baş yönetici döner koltuğuyla bana doğru dönerken meraktan kıvrandığımı kabul ediyordum. Hatta öyle ki sanki var mısın yok musun yarışmasında son ikiye bir TL ve beş yüz bin TL ile girmiş açtırdığım kutudan ne çıkacak diye kıvranır vaziyette gibiydim. Şu saatten sonra, " Kutuma gitmek istiyorum baş yönetici, siz beni açmadan iade edin." deme şansım da yoktu.
" Aramıza hoş geldin Ada. Duyduğuma göre kardeşim Azad ile tanışmışsın. Yine aldığım istihbarata göre sanada yeni gelenlere yapmış olduğu hoş geldin kutlamasını ve gösterisini yapmış. "
Bir yönetici olması hatta insan olması mümkün olmayan bir yaratık duruyordu karşımda. Bu insansa biz neydik Allah'ım? Hadi bunu boş vaktinde oturup sanatsal çalışma yaptın neden fırçayı bize doğru da azıcık kaçırmadın acaba diye sorarlar hani. Karşımdaki yaratığın güzelliğine mi bakayım, yoksa neden bu dünyaya bu kadar geç geldim acep diye mi yanayım bilememiştim. Bir dakika ya! Kardeşim demişti değil mi? Ada! Silkelen ve kendine gel. Sen hiçbir zaman böyle insan üstü varlıklara kendini kaptırmamış, ana rahmine erkek olarak düşmüşken çevreye vereceğin zararın büyüklüğü göz önünde bulundurularak son anda çükü düşüp kız olarak dünyaya gelen bir varlıksın.
" Demek o öküz sizin kardeşiniz? Her gelen kızın sutyenini alıp cebine koymak oldukça yaratıcı bir kutlama şekli. Anladığım kadarıyla kardeşinizin oldukça geniş bir sutyen koleksiyonu var. Mümkünse doğum gününü öğreneyimde kendisine hediye olarak Viktoria Secret meleklerinin giydiklerinden bir tane alayım. Eminim ona çok yakışacaktır. "
Baş yönetici bir taraftan kıkırdarken ellerini ovuşturmaya devam ediyor ve kafasındaki bulmacanın parçalarını bir araya getirmeye çalışıyor gibiydi...
" İlahi Ada. Cidden çok hoşsun. Zaten seninle işimin kolay olmayacağını söylemişlerdi. Sadece bir yıl beraber olacak olmamız ne kadar kötü. Çünkü ben seni şimdiden çok sevdim. Neyse konumuza dönelim. Seni buraya çağırmamın sebebi okul kaydın yapılırken sen burada olmadığın için sözleşmenin eksik olması. Şimdi sana vereceğim sözleşmeyi imzalayıp yatakhanene yerleşebilirsin. Seninle başka zaman uzun uzun sohbet edeceğim ama bugün çok meşgulüm. Lise birler bugün geliyor. " derken elindeki tek sayfadan oluşan kağıdı bana doğru bir kalem ile birlikte uzatmıştı.
Sözleşme diye bana uzattığı kağıdın üzerindeki yazıyı okuyabilmek için bir adet mikroskop sahibi olmak lazımdı. Takriben 0,05 punto ile yazılmış olan sözleşmeyi nasıl okumam beklenebilirdi ki? Yaşı 10 yaş küçük olsa hayallerimin erkeği olabilecek olan baş yöneticide göstermiş olduğu küstahça tavır yüzünden saniyeler içinde gözümdeki yerini baş öküz olarak tescillemişti. Sonuç olarak bunlar abi kardeş öküz familyasından geliyordu. Kağıdı baş öküze doğru kaldırırken, "Şaka mı bu?" diye sormuştum.
Hayır anlamında başını sallayıp eğildiği masanın altından bir ansiklopediyi andıran ve üzerinde " Kurallar Kitabı" yazan cismi önüme koymuştu.
"Bak Ada'cığım. O kağıtta bu kitabın tamamı yazıyor. İstersen okuyabilirsin ama bu kağıdı imzalamadan seni okula alamam. Ben almazsam seni başka bir okul zaten almaz. Ya bu kağıdı imzalayıp bu kitapta yazan kuralların tamamına uyacağını kabul edersin ya da bundan sonraki öğrenim hayatına Açık öğretimden devam edersin. Seçimini yapmak için beş dakikan var. Lise birleri getiren otobüs okula varmak üzere. "
Hayatım boyunca okumadığım bir şeyi imzalamamıştım. Önümdeki dört yüz ile beş yüz sayfa arasındaki ansiklopediyi beş dakika içinde okumam mümkün değildi. Açık öğretim lisesine gidersem taban puanım düşüyor ve okuma hayalini kurduğum Genetik Mühendisliği sadece hayal olarak kalıyordu. Bir seçim yapmam gerekiyordu. İstemeye istemeye de olsa önümdeki sözleşmenin altına imzamı atmış ve oturduğum koltuktan kalkmıştım. Masanın üstündeki kurallar kitabını sol kolumun altına kıstırıp sağ elimin serçe parmağını baş yöneticiye doğru uzatmıştım.
" Bahse var mısınız baş yönetici? Ben bu sözleşmede yazan hiçbir kurala uymayacağım ama sizde beni bu okuldan kovamayacaksınız! "
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro