Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4.Bölüm:Mutluluğa Düşen Gölge

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Vizelerim bitti çok şükür.

Bu bölümlerde Ahunaz'ın ailesine bir sıcak bir soğuk yaptığını görebilirsiniz, alışmaya çalıştığından bilerek öyle yazdım. Zamanla düzelecek.

İyi okumalar. Yorum yapmayı unutmayın.

"Siz kimin kızını kime veriyorsunuz lan? Ne hakla kızımdan mal gibi bahsedersiniz? Haddinizi bilin!" Akif ağa'nın gür sesi avluda yankı yaparken tüm ağalar şaşkınlıkla ona bakmıştı.

Bars aşiretiyle düşman olan adamların şu an burada ne işleri vardı?

"Siz kim oluyorsunuz da Arslan'ların biricik kızının yerine karar verebiliyorsunuz!" Demişti Asaf da babasının ardından.

"Ne söylersin sen Akif ağa! Kız Cemal ağanın kızıdır, son karar da onundur. Sizi ilgilendirmeyen meselelere karışmayın." Akif hızla gözlerini karşısındaki adama dikerken oldukça korkutucu gözüküyordu.

Bu kişi canına susamış olmalıydı ki, koskoca Akif Arslan'a diklenebiliyordu.

"Ahu-Ayşin'i kimseyle evlendiremezsiniz. Cemal onun üzerinde hiçbir hakk sahibi değil. Lafımın üstüne lafı olan varsa buyursun burada söylesin." Dediğinde cümlesindeki tehditi avludaki herkes anlamıştı.

"Ortada Akif ağayı ilgilendiren olay varsa bize karışmak düşmez. Verilen kararın da şu an bir hükmü yoktur. Kenan adamlarını da al ve buradan git." Araz Selim Karaaslan'ın gür sesiyle diğer kişiler iki büyük aşiret ağasıyla baş edemeyeceklerini bildiklerinden sessizliğe gömülmüşlerdi.

"Bu da ne demek oluyor Cemal ağa! Söz ağızdan bir kere çıkar, kızı verdin mi verdin. Bunun geri dönüşü yok, Ayşin benim karım olacak." Kenan canına susamış olmalı ki, ona bakan Arslan erkeklerini kızdıracak o cümleleri kurmuştu.

"Sikerim senin ecdadını lan! Değil Ayşin'le evlenmek, onun adını dahi ağzına alamazsın sen bu vakitten sonra." Araf'ın sinirden boynundaki damar şişmiş, yine de babasının yanında kendisini konuşmamak için tutmuştu. Lakin, karşısındaki şerefsizler laftan anlamıyordu!

Ne demek kardeşleriyle evlenmek! Pekala, kardeşleri olması hala şüpheliydi ama ne olursa olsun Esma hanımın söylediğine bakılırsa kızın bu evliliğe gönlü yoktu ve bu durumda kim olursa izin vermezlerdi.

Berdel olayları geçmişte kalmıştı, hala bunu kullanan şerefsizleri görmek midesini bulandırıyordu.

"Berdel yoksa ölüm var. Bu işi kan davasına dönüştürmek istemiyorsanız karışmayın."

"Lütfen kan davasına dönüştür Kenan, çok korktuk." Arhan'ın alaycı sesi babasının attığı bakışla ciddileşmişti.

"Bizi yalnız bırakın, Arslan ailesiyle." Cemal uzun bir sessizlikten sonra bunu söyleyince herkes avluyu terketmiş, yalnızca kendilerı kalmıştı.

Asaf hızla ileri atılıp, Cemal'e yumruk atmış, içi soğumasa da ikizi tarafından geri çekilmişti.

"Demek öğrendiniz sonunda. Ben biraz daha uzatıp size en acılı şekilde söylemek isterdim ama kısmet değilmiş." Sırıtarak konuşması herkesi germişti.

"Sen..sen bu kadar ileri gidebilecek kadar alçak bir adammışsın! Bunca yıl, benim kızımı benden almanın cezasını misliyle çekeceksin Cemal. Bu topraklardan öyle bir sileceğim ki senin, bundan sonra ismini hatırlayan olmayacak."

"O kadar emin konuşma Akif. Sen daha kızına kendini alıştır bakalım. Bunca zaman benim babalık yaptığım kızına."

"Ulan!" Akif'i tutan kişi Akın olmuştu. "Seni kışkırtmaya çalışıyor baba. Uyma şuna, Ahunaz seni böyle görürse korkabilir." Yine mantığını konuşturmuş, her şeyden önce kardeşini düşünmüştü.

"Dua et Ahu'ya ama merak etme Cemal, çok sürmez en fazla 1 aya o çok önemsediğin itibarın yerle bir olacak. Bekle ve gör." Dedikten sonra karşıdan gelen kızına gülümsemiş, ardında sinirden deliren Cemal bırakmıştı.

Ahunaz.

Sabah gözlerimi üzerimdeki ağırlıkla açtım. Mirza karnımın üstünde oturmuş kahverengi gözlerini kocaman açmış bir şeyler mırıldanıyordu.

"Aşkım, napıyorsun sen burada. Nasıl çıktın yatağa sen?" Tamam emekliyor olabilirdi ama yatağa da tırmanamazdı.

Elini ağzından çıkarıp salyalı elleriyle burnumu tutup çekiştirmeye başladı.

"Ne güzel bir günaydın deme şekli halacım. Hadi kalkalım ikimiz de elimizi yüzümüzü yıkayalım." Önüne düşen saçlarını yana tarayıp, Mirza'yı kucağıma alarak banyoya geçtim. İkimiz de bir güzel yüzümüzü yıkarken sudan oldukça hoşlandığı öğrenmiştim küçük beyin.

Her elini suya değdirişimdi kahkaha atıyordu resmen.

"Oh, yerim seni çok tatlısın. En tatlı erkek falan mısın sen?"

"Yalnız benim oğlum olduğunu düşünürsek ben de tatlıyım. Değil mi?" Kapıdan gelen sesle irkilirken, Araf olduğunu görünce rahatladım.

"Yo ne alaka, alakanız bile yok. Şu tatlılığa bak bir de şu ketumluğa." Dedim Araf'a takılarak.

"Sen böyle yaparsan bir daha seni uyandırması için Mirza'yı göndermem ona göre. Onun yerine üstüne zıplayacak Nazlı'yı gönderirim."

"Tamam ya, üzülme sen de tatlısın." İkizine bakarsak bu adam tatlı şimdi. Asaf mafya suratlı herifti. Arada tırsmıyor değildim.

"Mirza'yı bana ver rahat rahat giyin istersen. Kahvaltı hazırlanıyor, seni bekliyoruz." Araf'a "Tamam" deyip hızla üzerime rahat bir takım giyindim.

Şort giyinmek isterdim ama kendi evimde bile giymeye çekindiğim şeyi 1 haftadır tanıdığım kişilerin yanında giyinmeye utanıyordum. Üstelık günümüz şartlarında kimseye güven olmuyordu maalesef.

Her an bir yerlerimiz kesilerek, dövülerek, vurularak öldürülebilirdik ve bunu yapanlar cezasını çekmezdi. Adalet sadece duvarlarda yazılan bir yazı biz kadınlar için.

Baggy jean üstüne oversize bir tişört giyinip, saçımı ellerimle taradım ve hazır olduğuma karar verip merdivenlere gittim.

Aşağıda Mihrimah hanım ve Neslihan abla mutfakta kahvaltılık birşeyler hazırlarken evin erkekleri de masayı kurmaya yardım ediyorlardı.

Benim için şaşırılacak bir olaydı çünki, kadın ev işi yapar, erkek oturur kafasında olan bir ailede büyümüşdüm ne kadar üzücü olsa da. Ama burada olduğum süre boyunca Arslan erkekleri beni gerçekten şaşırtmayı başarmışlardı.

Mihrimah hanım onları çok güzel yetiştirmişti.

"Güzelim ne yapıyorsun öyle kapıda. Gelsene içeri." Asaf'ın sesiyle irkilip arkamı döndüm. Kendisinden hala biraz çekiniyordum ve bunu ona yansıtıyordum. "Biz biraz konuşalım mı, kahvaltı hazır olana kadar. Tabii sen de istersen." Teklifine hayır diyemeyecektim, çekingenliğimi atmak için konuşmalıydık ve o bir adım atmışken ben de karşılık vermesem olmazdı.

Birlikte terasa çıkarken sabah olmasına rağmen rüzgar bedenime temas ettiğinde bir an titremiştim. Bu Asaf'ın gözünden kaçmamıştı tabii ki. Bazen onu bana dalmış bir şekilde izlerken görüyordum, sanki tüm detayına kadar beni ezberlemek istiyormuş gibi bakıyordu.

"Senin için çok zor olduğunu biliyorum, bir anda hiç tanımadığın insanların arasına düştün. Hepimiz sana çok düşkünüz ve bu seni afallatıyor ama bu kadar çekingen durmanı istemiyorum yavrum. Sen bizim ailemizin gözbebeğisin, kendini yabancı gibi hissetmen gerekmiyor."

Uzun konuşmasının ardından aramızda bir sessizlik oluşmuştu.

"Biliyorum, bazen kendimi salıp rahat ediyorum ama bazen de ortamda o kadar yabancı hissediyorum ki. Kendimi engelleyemiyorum, siz beraber büyüdünüz ama ben bunca zaman düşmanınızın elinde büyüdüm. Sanki, ne ben size ne de siz bana tam olarak güvenemeyecekmişsiniz gibi geliyor"

"Sana böyle hissettirdiğimizi bilmiyordum. Evet yeni tanıştık belki ama sana olan sevgimiz, bağlılığımız uzun yıllardır var. Sana güvenmemek mi? Buna ben bile dakikalarca kahkaha atabilirim Ahu. Şunu unutma, bu evdeki herkes için senin ağzından çıkan söz gerçektir aksi mümkün değil."

Asaf sanırım bugün tersinden kalkmıştı, normalde iki çift lafı zor eden adam gelmiş burada türkce paragraf sorusu uzunluğunda konuşuyor. İnanılacak şey değil.

"Senin bize güvenmen zaman alacak ama işin sonunda ailemiz tekrar tamamlanacak. Bu senin sayende olacak güzelim." Demiş ardından eklemişti, "Senin bize adım atmana gerek yok, biz sana değil 1 gerekirse 10 adım atarız. Yeter ki, sen iste. Hadi şimdi yemeğe gidelim."

Saçımı öpüp belimden çok hafif tutarak ilerlemeye başladı. Salona geldiğimizde çoktan herkesin oturup, bizi beklediğini gördüğümde biraz utanmıştım. Sanırım konuşmamız düşündüğümden daha uzun sürmüştü.

"Günaydın herkese." Dedim Asir ve Atlas'ın arasındaki sandalyeye otururken. Herkes bana karşılık olarak günaydın dediğinde, gözüm önümdeki boş 2 sandalyeye takıldı.

"Araf abinler dışarıda kahvaltı edecek bugün kızım." Mihrimah hanım ne düşündüğümü anlamış gibi hemen cevaplamıştı. "Anladım. Çocuklar da mı onlarla?"

"Hayır, güzelim. Çocuklar uyuyorlar. Birazdan uyanırlar ama merak etme." Gidip uykusunda Mirza'yı uyandırmak vardı şimdi ama bebekler uykuları yarım kalınca gün boyu mızmız oluyorlar. Hiç gerek yok o yüzden.

"Ahunaz, herhangi bir alerjin var mı kızım. Kaç gündür soracağım diyorum ama aklımdan çıkıyor hep." Diye soru yöneltdi Akif bey.

"Bildiğim herhangi bir şeye alerjim yok."

Ha bilmediğine var yani.

"Kaç gündür buradasın ama doğru dürüst konuşamadık, tanışamadık seninle. Daha hepimiz için yeni o yüzden üstünüze gelmedim ama bence artık tamamen tanışma zamanı geldi."

Neden tanışmak için Araf'ın olmadığı günü seçmişlerdi. Araf'ı dışlıyorlar çok ayıp.

Araf için adalet.

"Hayatım bence yemekten sonraya saklayalım bunu." Akif bey eşinin gözlerine bakıp onu onaylarken iç çektim.

Birbirlerine aşık oldukları uzaktan bile belli olurdu. Böyle bir ailede büyüme şansını kaybetmek ne yazıktı.

"Bu arada, universiteyle ilgili konuşmak istiyordum. Bildiğim kadarıyla sınava girmişsin ama okumadığını söylemiştin."Asir'in sorduğu soruyla yutkundum.

"Ben istediğim bölümü tutturamadım. Sonra da tekrar hazırlanmak istemedim, hevesim öldü sanırım, bilmiyorum." Haziran ayının sonlarındaydık. Annemin babama yalvarsa da universiteme devam etmeme izin vermemişti. Eğer berdel olsaydı, büyük ihtimalle de okumaya devam edemezdim.

Belki şimdi bir şansım olurdu.

Daldığım düşüncelerden Akın'ın sesiyle ayrıldım. Atlas'a birşeyler söylüyordu ama Atlas bundan mutlu değildi sanırım.

"Sen çocukken de tembel olduğun için geç başladın ya abicim. Küçükken yediğin hurmalar bugün tırmalar, isyan etme." Atlas dudaklarını büzerek bana bakarken hafif gülümsedim.

"Oha bana güldün!" Abartılı tepkisi gülüşümü artırırken geldiğimden beri benimle doğru dürüst iletişim kurmadığından ona gülmem garip gelmiş olmalıydı.

"Abi yerlerimizi değiştirebilir miyiz, ikizimin yeri benim yanım. Hani 9 ay beraber kaldım falan anlarsın ya." Asir ve Asaf'ın ona olan bakışlarıyla anında geri adım atıp, "Tövbe asla benim yanım değil. Sizin yanınız tabii ki."

"Dansöz böyle kıvırmıyor canım kardeşim." Alpar'ın söylediklerine abiler gülerken gözüm bizi tebessümle izleyen Akif ve Mihrimah hanıma kaydı.

El ele tutmuş, tebessümle bize bakıyorlardı. Ne düşündüklerini merak etmiştim ama sormadım.

Kahvaltı güle oynaya biterken telsizden gelen ağlama sesiyle, "Ben alırım Mirza'yı." Dedim ve hızla odasına ilerledim.

İçeri girdiğimde beşiğinde ellerini ve bacaklarını oynatıp ağlayan yeğenimi anında kucağıma alıp sallamaya başladım. "Balım, bak geldi hala, ağlama. Yemek istemiyor musun yoksa bak vermem ona göre." Başımı boynuna koyup öperken gıdıklandığından kahkahalar atıyordu.

"Yerim seni oğlum, bırakmam kimselere. Oh,bal bu bal." Terlediği için üstünü değiştirip kucağıma aldım ve beraber aşağı, salona indik. Mihrimah hanım elinde biberonla yaklaşıp, "Sen otur kızım, ben de Mirza'yı doyurayım. Annesi olmayınca huysuz oluyor paşam." Dedi.

O Mirza'yı alırken ben de Atlas ve Alpar'ın yanında oturdum. Alpar kolunu koltuğun başından geçirirken sanki omzuma atmış gibi bir görüntü oluşmuştu.

"En baştan biz sana abilerini tanıtalım. En son kendimi tanıtırım prensesim." Cebinden kağıt çıkarırken gözlerimi büyüterek baktım. "Baba cidden oğullarının isimlerini ve mesleklerini kağıttan mı okuyacaksın." Dedi Arhan da benim gibi düşünerek.

"Numaralandırdım bile oğlum. Kolay mı hepinizi aklımda tutmak. Beynimden gereksiz bilgileri silip, kızıma yer ayırıyorum."

"Pes vallahi pes."

"Asaf ve Araf en büyük abilerin biliyorsun zaten.  34 yaşındalar. Asaf işletme, Araf iktisat okudu. Şirkette çalışıyorlar." Diye başladı.

Dikkatli bakarsak birazcık evde kaldığını görebiliriz ama birazcık.

"Abin evde kaldı, yavrum. Çok takılma." Dedi Mihrimah hanım da. Mirza'yı doyurmuş, gazını çıkarıyordu.

Bebekler karnı doymuş, altı temiz olduğu zaman eğlenceliydiler aksi halde çekilmiyorlardı hiç.

"Asir 2 numara. 29 yaşında. Psikoloji okudu kendisi. Klinikte çalışıyor. Kendini tedavi edemediğinden başkalarına yöneldi ama aramızda kalsın bu bilgi." Sonlara doğru kulağıma fısıldarken kıkırdayıp kafamı salladım.

"Akın 3 numara. 27 yaşında. Dişçidir kendisi."

"Diş hekimi baba. Dişçi değil." Dedi Akın da gözlerini devirerek.

"Böyle de saçma takıntısı vardır. Dişçi denmesini sevmiyor, istersen koz olarak kullanabilirsin." Akif bey, cidden eğlenceli bir adamdı. O gün avluda gördüğüm ciddi adam gitmiş, ponçik birisi gelmişti yerine.

Ona ponçik dediğimi duymasın ama.

"Arhan abin, beden öğretmeni normalde ama spor salonu açtı kendine. Orda çalışıyor.25 yaşında." Gerçekten de Arhan'ın vücudu baya iyiydi. Kol kasları ve dövmeleri, buzzcut kesilmiş saçlarıyla abim olmasa aşık olabileceğim birisiydi.

"Alpar en küçük abin. Edebiyat öğretmeni.23 yaşında." Dediğinde şaşırmıştım. Alpar'da edebiyat öğretmeni tipi asla yoktu.

Onun şiirler okuyup, ders anlattığını düşünmek beni çok garip hissettirmişti.

Ayrıca annemlerin neden tüm çocuklarını 2 yıl arayla yaptıklarına anlam verememiştim. Planlı mıydı acaba?

"Biraz daha küçük olup lisede okusaydın sana da ders verebilirdim belki abim. Maalesef ki bana fazla büyüksün." Yanağımdan makas alıp önündeki çerezleri ağzına atmıştı.

"Son olarak ikizin, mimarlık öğrencisi."

"Ben baban, bu yanındaki güzel hanımefendi de annen. Hobilerini, fobilerini merak etsem de yavaş yavaş seni tanıyıp kendim keşfetmek istiyorum."

Bu çok güzel bir düşünceydi. Kolaya kaçıp bana sorarak öğrenebilirdi ama o beni dikkatle izleyip kendisi bulmak istemişti.

Bundan sonra bir sessizlik oluşurken, bu sessizliği bozan Mirza olmuştu.

"Ayaya." Mirza benim kucağıma gelmek için ellerini uzatırken vakit kaybetmeden onu kucağıma aldım.

"Ay sen hala mı demek istiyorsun, beni mi çağırıyorsun he?"

"Yalnız Mirza herkese öyle diyor, hani yavaş yavaş konuşmak için çalışıyor ya." Atlas'ın beni bozmasıyla Mirza'yı göğsüme çekip, "Hayır, sus! Sadece bana diyor, duymak istemiyorum seni." Dedim.

Sadece bana diyor(şüpheli).

"Amcam hadi gel bana da halanı delirtelim biraz." Deyip Mirza'yı kucağımdan almaya çalıştı ama Mirza hızla başını göğsüme gömüp, saçlarımı sıkıca tutdu.

"Nazlı'm olsaydı beni böyle satmazdı. Senden beklemezdim Mirza. Bir daha görüşmeyelim." Yalandan gözlerini silince Mirza hiç oralı olmadı.

Saçımı nasıl tutmuşsa artık acıtıyordu ama birşey de diyemiyordum. İstediğini alamayınca ağlayan bir çocuktu.

"Halanın saçını bırak hadi amcam." Ne zaman yanıma gelip Alpar'ı kaldırdığını bilmediğim Asaf Mirza'nın küçük tombul ellerini çok yavaş bir şekilde saçımdan ayırdı ve Mirza ağlamadı.

Sanırım Asaf babasına benziyor diye arada karıştırıyordu yavrucak.

Asaf saçımı tamamen kurtarınca boynumdan arkama atdı. Yanıma oturup hafif yaklaşarak saçımı kokladığını hissetmiştim.

"Iğğ" deyip amcasını itmeye çalıştı Mirza. "Sıpaya bak. Baban yok diye ne bu artist hareketler he." Mirza dudaklarını büzüp bana bakarken kaşlarımı çatıp Asaf'a kızıyormuş gibi yaptım.

"Çok güzelsiniz." Diye hayranlıkla konuşan Mihrimah hanıma baktım. "Bebeklerle iyi anlaşıyorsun. Mirza öyle herkesin kucağında sakince durmaz."

"Çok seviyorum çocukları. Bars konağındayken de sürekli küçük kuzenlerime ben bakardım." Bars ismimi duydukları an tüm erkekler gerilmişti.

O adama olan nefretleri sandığımdan daha fazlaydı. Şu an konuyu uzatıp bu güzel ortamı bozmak istemiyordum ama merak da ediyordum.

"Sor hadi, kafanda kurma." Asir'e bakıp kafamı salladım. "Ben merak ediyorum baba-yani o adam beni nasıl yanına aldı. Siz nasıl benim öldüğüme inandınız." Suçlayıcı bir ton kullanmamıştım ama Akif bey başını pişmanlıkla aşağı eğmişti.

"Bizim Cemal'le düşmanlığımız çok eskiye dayanıyor kızım. Annenle evlenmeden önce, Cemal de annene aşıktı. Tabii buna aşk denirse, saplantılıydı ve annenin benimle evlenmesini asla hazmedemedi."

Babamın annemi sevmediğini zaten biliyordum ama başkasına aşık olması üzücüydü. Sonuçta bunca yıllık kocandı. Gerçi babam annemi sevse zaten şiddet uygulamazdı.

"Evlendikten sonra aramızı bozmak için her şeyi denedi ama yapamadı. Bu yüzden bizi en hassas noktamızdan, çocuklarımızdan vurmaya çalıştı." Esma annemin onlara anlattıklarını bana söylerken boğazımda yumru oluşmuştu.

Her iki kadın da çocuğunu kaybetmişti, biri başkasının çocuğuna annelik yapmaya çalışırken, diğeri kendi evlatlarıyla avunmak zorunda kalmıştı.

İki taraf için de zordu. Evet annem bana harika bir annelik yapmamıştı belki ama babam beni döverken önüme geçen, beni koruyan, liseyi bitirmem için babamla konuşan o olmuştu.

Onun hakkını yiyemezdim. Şu an burada, mutluysam bu da onun sayesindeydi. Babam acaba annemin gerçekleri açıkladığını öğrenmiş miydi, eğer öğrenmişse onu yaşatmazdı.

"O adam size gerçekleri söyleyenin annem olduğunu biliyor mu?"

"Hayır canım, merak etme. Bu aramızda bir sır." Rahatlamıştım. Bu eve geldikten sonra Bars konağıyla ilgili hiçbir şey duymamıştım.

Abime noldu, annem iyi mi, Kenan denen adam o bu kadar çabuk pes edecek birisi değildi. Berdel olayından önce de bana karşı ilgisi vardı, kaç kez beni rahatsız etmişdi.

Babama söyleyemeyeceğimi biliyordu, bu yüzdendi ya zaten bu rahatlığı. Eve geldiğinde odama girer, saçma sapan konuşurdu. Benden sanki onun malıymışım gibi bahsederdi.

Büyük ihtimalle berdel olayı bahaneydi, her türlü benimle evlenmek için fırsat kolluyordu o.

Bir anda Mirza'nın ağlamaya başlamasıyla elim ayağıma dolandı. Ne olmuştu aniden, üstelik içi dışına çıkarcasına ağlıyordu. Benim susturamadığımı gören Asaf onu kucağına aldı.

Mirza Asaf'ın yüzüne bakıp başını göğsüne koydu ama 2 saniye sonra tekrar ağlamaya başladı. Sanırım babası olmadığını anlamıştı.

Onun böyle içli ağlamasına benim de gözlerim doldu.

Telefon sesi Mirza'nın sesini bastırırken Akif bey hızla telefonu açtı. Ne duyduysa kaşları çatıldı, gözlerini endişeyele bakmaya başladı.

Birşey olmuştu. Ve sanıyordum ki, Araf'la ilgiliydi.

"Baba ne oldu, kimmiş telefondaki!" Arhan'ın gür sesiyle, "Araf ve Neslihan kaza geçirmişler." Dedi.

Sanırım benim mutluluğum buraya kadardı. Fazlası bana haramdı.

Bölüm sonu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro