3.Bölüm:Gölgedeki Düşman.
Haftanın ilk ve son bölümü, vize haftamda olduğumdan bu hafta 1 bölüm gelecek kusura bakmayın ;(
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
İyi okumalar.
Küçük Ahu odasında sessizce ağlıyordu. Babası bugün ona çok sert vurmuştu ve yere düştüğü için kolları çizilmişti.
O sadece bahçede oynamak istemişti ama babasının dışarı çıkma yasağını unutmuştu. Annesi de olmadığı için bu sefer onu koruyacak birisi yoktu.
Babası onu dövmüş sonra odasına gitmesini, cezalı olduğunu söylemişti. Acıyan dizleri ve kollarıyla gözlerinden yaşlar akıyordu. Daha 7 yaşındaydı ve bunlar minik bedenine fazla geliyordu.
Kapının açılma sesiyle hızla başını yastığa koyup uyuyormuş gibi yaptı. Babası onu ağlarken görürse daha çok kızardı.
"Ayşin, uyudun mu?" Abisinin sesini duymasıyla burnunu çekerek "I-ıh" dedi.
Baran ondan 6 yaş büyüktü, şu an 13 yaşındaydı. Annesi gitmeden kardeşini kendisine emanet etmişti. Okuldan geldiğinde Ayşin'i hiçbir yerde bulamadığı için yardımcılara sormuş ve duyduklarıyla hızla kardeşinin yanına gelmişti.
"İyi misin? Çok mu acıyor?" Ahu'nun yanına gidip dizlerini kendi bacaklarının üstüne koymuş, tokat yediği için kanayan dudağı peçeteyle silmişti.
"Abi! Çok acıyo. Babam bana vurdu, ben düştüm, dizlerim hep yara oldu." Baran yanında getirdi ilaçlarla kardeşinin dizini ve kollarını silmiş, sarmıştı.
"Bak kalpli yarabandı yapıştırdım. Artık yaran gözükmüyor, hemen iyileşecek. Ağlama tamam mı?"
"Ta-mam."
"Hadi gel uyuyalım abicim. Olur mu?"
"Ya yine babam gelirse." Diye sordu Ahu korkuyla. Baran kardeşini sakinleştirmek için saçlarını okşayıp yanına yatırdı.
"Gelmeyecek, merak etme. Abi seni koruyacak." Ahunaz o gün abisine güvenip huzurlu bir uyku çekti. Baransa babası gelip onları böyle görünce Ahu'ya kızmasın diye sabah erkenden odadan çıktı.
Tabii, önce kardeşinin yaralarına krem sürmeyi unutmadı.
Günümüz.
"Aşka yürek gerek anlasana, her defa yanıyorum ama gitmeliyim. Yaranı sarıp acını dindiremem, bak bana ben acının ta kendisiyim" Alpar ve Arhan bağırarak şarkıyı söylerken Ahunaz'ın da elini tutup oynatmaya çalışıyordu. Tabii, arabada ne kadar mümkünse.
"Abi şuradan bi Yunanistan sınırına geçsene şarkı değişsin." Dediğinde tiktoktaki videolara gönderme yapmasına güldü genç kız.
"Ketçap mayonez de ister misin abim?" Dedi Araf.
"Bir mcdonalds menü kötü olmazdı be."
2 araba hastaneye gidiyorlardı. Test sonuçu çıkmış, Arslan'lar her ne kadar sonucun pozitif olduğunu bilseler de Ahunaz için yaptırmışlardı testi.
Aslında genç kız da birkaç gündür onlarda kalmış olsa da epey alışmıştı, babası halasının gençlik resmini göstermişti ve gerçekten de çok benziyorlardı. Bu yüzden içten içe o da sonucun pozitif olacağını düşünüyor, öyle umuyordu.
Bu aileyle 20 yıllık hayatında mutlu olmadığı kadar mutluydu. Aile üyeleri hepsi gözünün içine bakıyordu kızın. Onu üzecek her şeyden sakınıyorlardı.
Biraz daha devam ederlerse Ahu bu ilgiye şımarabilirdi.
Ahunaz'ın olduğu arabada Alpar, Arhan, Atlas ve arabayı süren Araf vardı.
"Bence arabayı Akın abim sürmeliydi. Sonuçta o da bizim gibi genç jenerasyondan." Atlas gülerek abisine takılmak isterken bakışlarını görüp hızla Ahunaz'ın kolundan tutmuştu.
"Sen bana yaşlı mı diyorsun abim? Eve gidince göstereceğim yaşlıyı sana. Bekle sen."
"2 tane çocuğun var onu demek istemiştim yoksa sen hepimize taş çıkarırsın canım abim."
Atlas'ın hallerine Ahunaz kıkırdarken, Atlas kaç gündür çekindiği için yakınlaşamadığı kıza bu kadar yakın olmasının heyecanını yaşıyordu.
İkiziydi Ahunaz ama evde en uzak onlardı. Abileri az çok kardeşlerinin doğacağı zamanları hatırlıyorlardı. Kardeşlerinin ölüm haberi geldiğindeki üzüntülerini de.
Atlas hiç öyle şeyler hissetmemişti aksine ikizinin haberinden sonra ailesi onun üstüne daha çok düşmüş, bir dediğini iki etmeden büyütmüşlerdi. Bir de evin en küçüğü olduğundan şımartılmıştı.
Şimdiyse Ahunaz'ın onlara olan imrenen bakışlarını görünce kendini kötü hissediyordu.
İkizi belli etmese de bu ailede büyüse nasıl olurdu diye düşünüyordu, kendileri konuşurken susup sadece dinliyordu.
Atlas birkaç günde bunları gözlemlemişti. Kardeşler aralarında konuştuğunda Ahunaz susuyordu, dalıp gidiyordu.
Abileri de tabii ki bu durumu farketmiş, onu sohbete katmaya çalışsalar da pek başarılı olmuyorlardı. Atlas da bu yüzden kendini geri çekiyordu. Ahunaz onu görürse daha da kötü hisseder diye düşünüyordu.
Oysa, belki ilk konuşmayı başlatsa çok yakın olabilirler, hatta Ahunaz'ın duvarlarını kırabilir.
"Gülmek sana çok yakışıyor. Ne olursa olsun, bizden bu tebessümünü esirgeme tamam mı?" Ahunaz bu soruya ilk başta şaşırsa da mutlulukla onaylamıştı.
"Hislerim bana bundan sonra mutlu olacağımı, hep güleceğimi söylüyor."
"Hislerin kuvvetliymiş o zaman ikiz" Bir adım atılacaksa bunu Atlas atmalıydı ve atmıştı da.
Hastaneye geldiklerinde önde Akif ve Mihrimah Arslan arkadaysa kardeşler gelirken doktorun odasına girdiler.
Doktor hemşireye sonuçları getirmesini söylerken gergin bir atmosfer vardı odada. Kimse konuşmuyor, yalnızca birbirlerine bakıyorlardı.
"Sıkıştım sanırım." Dedi Alpar. Herkes ona bıkkınlıkla bakarken, "Ne, gergin olunca tuvaletim geliyor. Ne yapabilirim ki."
"Evet, sonuçlar bu zarfın içinde. Siz de hazırsanız açıyorum." Diyen doktorla Alpar'ı boşverdiler.
"Akif Arslan ve Ahunaz Ayşin Bars arasında %99.9 kan bağı bulunmaktadır."
Herkes tuttuğu nefesi geri verirken, Ahunaz'ın gözleri dolmuştu. 5 gündür içinde tuttuğu gözyaşlarını bırakmak istiyordu ama zamanı değildi.
Evet, sonucun böyle olacağını biliyordu ama 20 yılı boşa gittiği için ağlamak istiyordu.
Kendisine şefkatle bakan gerçek babasını gördükçe aklıma Cemal Bars geliyordu. Herkese alışsa bile babasına alışmak onun için çok daha zor olacaktı.
"Kızım, eğer sen de izin verirsen kimliğindeki soyismi değiştirmek istiyoruz. O adamın soyismini taşımanı istemiyorum güzelim. Olur mu?"
"Tabii ki, ben de çok isterim." Titrek çıkan sesiyle boğazını temizledi ve silkelendi.
"Resmi olarak kız kardeşimiz olduğun belli olduğuna göre bunu kutlamalıyız. Bugün evde pizza partisi verip birbirimizi tanıyalım. Ne dersin?" Akın'ın fikrini herkes onaylarken Ahunaz onları tanıma fikrine hryecanlanmıştı.
"Pizzaları kızımla beraber yaparız, olur mu Ahu'cum?" Pekala, mutfakta pek de iyi değildi ama pizza yapmak ne kadar zor olabilirdi ki?
••••••
"Pizzalar hazır. Siz de içmeye bir şeyler getirin yan gelip yatmayın. Kalkın." Diye bağırdı Mihrimah hiçbir şey yapmayan oğullarına.
"Benim çocuğum var kalkamam, gidin çalışın." Dedi Araf kucağında oturup çizgi film izleyen kızının saçlarını okşayıp.
"Görmemişin çocuğu olmuş." Araf'ın attığı yastık Arhan'ın sırtına değip yere düşerken Nazlı da kıkırdamaya başladı.
Asir, Asaf ve Araf otururken diğerleri hanımlara yardım etmeye gitmişti.
"Bu Kenan denen şerefsiz rahat durmuyor abi. Benim karımı kaçırdınız diye dolaşıyor ortalıkta. Aşiret toplanırsa olay büyür."
"Siktiğimin şerefsizi. Ne cüretle kardeşime karım der lan. Utanmaz utanmaz konuşuyor bir de." Asaf sinirle söylenirken Araf onu uyardı.
"Çocuklar burada. Küfür etme, halledeceğiz. Ahunaz'a hiçbir şey belli etmeyin. Babamla konuşalım önce, ortak bir karar veririz."
"Bence o herifin ağzını yüzünü dağıtmalıydık orda. Böylece konuşacak yüzü kalmazdı şimdi." Asir homurdanırken içeriden gelen seslerle Araf, "Tamam, sonra konuşuruz. Kendinizi toparlayın." Dedi.
Neslihan uyuyakalan Mirza'yı uyutup gelmiş, Akif beyin salona girişiyle de tüm aile bir aradaydı.
"Pekala, bize biraz kendinden bahseder misin güzelim? Seni tanımak istiyoruz." Demişti Akın.
"Birden sorunca ne diyeceğimi bilemedim. Öyle çok fazla anlatacak şeyim yok. Evden pek dışarı çıkmazdım bu yüzden günüm konakta geçerdi, kitap oku, uyu, müzik dinle. Rutinim böyleydi."
"Peki ne okuyorsun?" Diye atladı Atlas.
Bu soruyla Ahunaz'ın yüzü düşerken diğerleri merakla ona bakmıştı.
"Ben üniversite okumuyorum. Liseyi bitirdim sadece."
"Nedenini sorabilir miyim eğer özel değilse?" Asir sessizliğini bozarken dikkatle kardeşinin tavırlarını izliyordu.
Bir psikiyatrist doktoruydu. Tepkilerinden az çok bir şeyler anlayabilirdi.
"Şu an bunu anlatmaya hazır hissetmiyorum. Üzgünüm." Anlayışla kafasını salladı Asir. Ama anlayacağını anlamıştı.
Bunun altında üzücü bir sebep yatıyordu ve kardeşi psikolojik olarak kendini hazır hissetmiyorsa demek ki büyük bir şeydi.
Ya da sadece anlatmak istememişti. Paranoyak olmaya gerek yoktu.
"Küçüklük fotoğraflarından gösterebilir misin?" Mihrimah hanım, kızının küçüklüğünü merak ediyordu. İlk kelimesini, adımlarını.
Çok şey kaçırmıştı ama telafi etmek için önlerinde uzun bir zaman vardı.
"Odamda albümüm olacaktı. Onu getireyim o zaman." 2 gün önce annesinin gizlice yolladığı, içinde küçüklük fotoğrafları olan albümden bahsediyordu.
Esma hanım, bir gün kızının gerçek ailesinin yanına döneceğini bildiğinden, ailesi için kızının tüm anlarını çekmişti kocasından habersiz.
Vicdanının sesini biraz olsun bastırmak istemişti.
"O zaman ben de abinlerin fotoğraflarını getireyim, hepsine bakalım." Mihrimah hanımağa heyecanla konuşurken anne kız odalarına gitmiş ve 2 dakika içinde geri gelmişlerdi.
"Önce sen göster kızım. Çok merak ediyorum küçükken nasıl göründüğünü."
Ahunaz kendisi de bilmiyordu, bu albümden 2 gün önceye kadar haberi yoktu. Bu yüzden ne tür fotoğraflar olduğunu bilmediğinden endişeliydi. Çocukluğunun çoğu vakti bedeni morluk içindeydi, karşısındaki insanlar bunun nedenini sorarsa ne söyleyecekti?
Gerginlikle ilk sayfayı açtığında bebeklik fotoğrafı çıkmıştı önüne, altında da bir yazı vardı.
Ayşin'im burada daha 3 günlük bir bebeksin. Her şeyden habersiz mışıl mışıl uyuyorsun ve ben şimdiden seni nasıl koruyacağımı düşünüyorum. Umarım gelecekte sana mutlu bir hayat verebilirim bebeğim.
Herkes notu okusa da belli etmedi. Mutlu anı bozmak istemiyorlardı.
"Nazlı'nın bebekliğiyle aynı. Sanırım kızım büyüyünce sana benzeyecek halası." Demişti Neslihan gülümseyerek.
Bu odadaki herkesin bakışlarını Nazlı ve Ahunaz'da toplamıştı. Bebekken tıpatıp aynı olsalar da şu an küçük benzerlikler vardı. Belki de büyüyünce daha çok benzeyeceklerdi.
"Kız halaya, oğlan dayıya demişler yengecim." Diye karşılık vermişti Ahunaz da.
Diğer sayfada onları 1 yaşındaki fotoğrafı karşılamıştı. Bu fotoğraflarda mutluydu, Esma annesi onu güldürürken çekilmiş bir fotoğraftı.
4 yaşında olduğu bir resim gelmişti. Abisiyle olan bir fotoğrafıydı. Abisi ders çalışırken Ahunaz da merakla onu izliyordu.
"Ah, bu kim kızım?" Mihrimah hanım tahmini olsa da, oğullarının tepkileri hoşuna gittiğinden sormuştu.
"Şey o abim. Baran abim."
"Seni berdele mecbur bırakan abin. Aynen hatırladım." Akın'ın dediği şeyle Ahunaz'ın yüzü düşmüştü.
Abisiyle büyüyünce çok iyi anlaşamasalar da küçükken onu hep korurdu. Tek oynayabildiği kişi abisiydi.
"O yanlış yaptı evet ama kötü birisi değil." Abisini affetmeyecekti yine de onu sevmekten kendini alıkoyamıyordu.
"Ne güzel bir sevgiymiş bu. Bile bile kardeşini ateşe atmak." Arhan da abisine destek verirken kız kardeşinin iyice üzüldüğünü gören Asaf ve Akif bey diğerlerini uyarmıştı.
"Ah, bu anı hatırlıyorum. 7 yaşındaydım. Annem ailesinin yanına gidecekti, ben de beni götürsün diye ağlamıştım ama götürmemişti."
"Neden götürmemişti ki?" 'Çünkü babam dışarı çıkmama izin vermiyordu' diyemezdi.
"Çok kalabalık olacaktı ben de gürültülü ortam sevmiyordum o yüzden." 1 hafta boyunca babasıyla tek başına kalmak en kötü günleriydi.
O günleri hatırlamak bile bedeninin titremesine sebep oluyordu.
Asir diğer sayfayı çevirirken, topuz yaptığı saçları, pembe çantasıyla sepetden bir şeyler almaya çalışan Ahunaz karşılamıştı onu.
"Allahım burada çok tatlı çıkmışsın. Şu burna bak minicik." Asir kardeşinin şirinliğine dayanamayıp konuşunca Ahunaz şaşkınca ona bakmıştı.
Asir geldiğinden beri ağır başlı çok konuşmayan birisiydi. Şimdi çocuk gibi böyle söylemesi mutlu etmişti.
Sıradaki fotoğrafta önünde kitap okuyan saçı topuz yapılmış ama dağılıp her yerine dağılmış Ahu vardı. Kitabı ters tutmuş elindeki kalemle üstünü yazıyordu.
"Ne kadar da zeki bir kardeşimiz var tersten okumayı çözmüş." Demişti Alpar.
"Komik mi şimdi? Çocuktum ben o zaman."
"Tamam, tamam kızma hemen. Şaka yapıyorum sadece. Çok tatlısın."
Fotoğraflar 7 yaşına kadardı. Çünkü ondan sonra babasının şiddetleri artmış, küçük vücudunda hep bir morluk olurdu.
Şu anda bile bazı bölgelerde izleri kalan yaraları vardı görmekten nefret ettiği.
"Keşke çocukluğunda yanında olabilseydik kızım. Bu anlarını bizimle yaşaman için her şeyimi verirdim." Dedi Akif Arslan. Ahunaz da içinde keşke dedi.
Keşke daha önce bulsaydınız. En azından çocukluğumun bir kısmında yanımda olup güzelleştirseydiniz demişti.
"Olsun, geç olsun da güç olmasın. Şu anki anlarımızın kıymetini bilelim ve birbirimizi kırmayalım." Diye devam etmişti.
"O zaman sıra bizim fotoğraflarımızda."
Fotoğrafta buzdolabının köşesine girmeye çalışmış, bedeninin yarısı dışarıda olan bir erkek çocuk vardı.
"Bu Akın abin. O kadar ele avuca sığmazdı ki. Sürekli saklanırdı, bir gün onu bulamayınca biri bir şey yaptı sanıp polisi aradık ama beyefendi kilerde uyuyakalmış."
"Böyle şeyler olabilir. Ne yapayım yani?" Dedi Akın elini ensesine atarak. "Tabii, herkesin başına gelebilecek şeyler bunlar abim." Demişti Asaf da kardeşinin ensesine vurarak.
Diğer fotoğrafta bez rafını tamamen dağıtmış, başına bezlerden birini geçirmiş çocuk vardı. Ahunaz bu fotoğrafı görünce kahkaha atmaya başladı.
"Dur tahmin edeyim bu kesin Alpar."
"Yanlış tahmin. Asir abindi." Ahunaz şaşırırken Alpar alıngan bir tavırla kollarını önünde birleştirip, "Aşk olsun o kadar da yaramaz bir çocuk değildim küçükken." Demişti.
"Çok şaşırdım. Asir şu an ağırbaşlı olduğu için küçükken böyle şeyler yapabileceğini tahmin etmemiştim."
"Sen bakma bunların böyle ciddi durduğuna. Hepsi küçükken çok yaramazdı, konağı birbirine katar anneni çıldırtırlardı." Demişti Akif bey de.
Ahunaz yüzündeki sırıtışla abilerine bakmış, "Bazıları hala oldukça yaramaz." Demişti Alpar'a takılarak.
"Bak kalbimi kırıyorsun. 3'de çeker giderim ona göre cimcime."
"Tamam ya, özür dilerim alınma." Alpar sinsi bir tavırla, "Eğer abiye bir öpücük verirsen affederim." Demişti yanağını göstererek.
Arhan fısıltıyla, "Fırsatçı piç." Dedi.
"Hadi bekliyorum." Ahunaz geldiğinden beri en çok çabalayan abisine karşılık vermek istemiş, yanağına dudaklarını değdirip, "Affetmişdindir umarım." Demişti.
Bunu gerçekten yapacağını düşünmeyen Alpar'sa ilk birkaç saniye donmuş daha sonra büyük bir sırıtmayla abilerine nisbet yapmaya başlamıştı.
"Çocuklar susun. Fotoğraflar yarım kaldı." Mihrimah hanımın araya girmesiyle herkes suspus olmuş, resimlere odaklanmıştı.
"Araf ve Asaf abilerin. O gün çok önemli bir davete gidecektik ve onlara kardeşlerine gözkulak olmalarını söylüyordum."
"Çok yakışıklıymışsınız küçükken de. Ve şuankinden daha çok benziyorsunuz birbirinize." Demiş sonra da devam etmişti Ahunaz.
"Aslında şuanda da benziyorlar ama Araf daha sportif takılırken Asaf klasik tarzda giyinmeyi seviyor. Araf hep saçlarını ikiye ayırıyor, Asafsa bir tarafa atıp tarıyor ayrıca boynunda küçük bir beni var."
Kız kardeşlerinin bu kadar kısa bir sürede kendilerini böyle tanıyıp gözlemlemesi ikizleri şaşırtmış aynı zamanda mutlu etmişti.
"Kabul et ben daha yakışıklıyım ama." Araf ikizini sinirlendirmek için ortaya bir soru atarken, "Kıçımın yakışıklısı." Diye karşılık verdi Asaf.
(Kız değil erkek düşünelim sağdakini)
"Bunlar da Arhan, Alpar ve Atlas. Ben siyah giyinince biz de istiyoruz diye tutturmuşlardı."
"Tam bir mafya karısına benziyorsunuz burada söylemeden geçemeyeceğim." Mihrimah da kızıyla birlikte gülerken "Mafya karısı değil de ağa karısı olabilirim şimdi bilemedim."
"Doğru, yalnız siz aşiretsiniz ama hiç kardeşiniz yok mu. Kaç gündür buradayım ama hiç kimse gelmedi." Eski konakta her gün bir misafirleri olurdu. Amcaları, halaları, kuzenleri sürekli gelip giderdi.
Kuzenlerinin bazılarıyla normal iletişimleri varken bazıları çok takıntı heriflerdi. Nefret ediyordu onlardan da.
"Aslında normalde birbirimizi sürekli görmeye gideriz ama sen daha bize alışmadan başkalarını davet edip kafanı karıştırmak istemedik kızım."
"Benim yüzümden rahatsız olmayın. Tanışıp odama giderim kimseye rahatsızlık vermem gerçekten." Akif beyin kaşlarını çatmasıyla Ahunaz iyice gerilmişti.
Kesin kızacaktı!
"O nasıl söz öyle kızım? Sen ne zaman tam olarak bize alışırsan ondan sonra amcanları çağırırız. Kimseye de rahatsızlık vermezsin, istemeyen çıkar gider." Demişti son sözlerin üstüne basarak.
"Aynen öyle gülüm, zaten kuzenlerimiz iyi insanlar. Hepsi seni seveceklerdir ama önce onlara abi demeni göze alamayız o yüzden beklesinler." Dedi Arhan da.
"Teşekkür ederim, kimse bana böyle sahip çıkmamıştı." Dedi gülerek.
"İşte benim kardeşim. Bal yanaklım, oh" Atlas anlık heyecanla ikizinin yanağını öperken ne yaptığını anlayınca elini ensesine atıp utanarak, "Ben heyecandan öyle yaptım rahatsız olduysan özür dilerim bir daha olmaz gerçekten."
"Atlas, önemli değil. Siz benim ailemsiniz, her ne kadar bu gerçeği kabullenmek zor olsa da kabullenmeliyim yavaş yavaş."
Asaf kaşlarını çatarak, "Kendini zorlamana gerek yok. Biz her zaman bekleriz seni. Bu yüzden rahat ol ve ne zaman hazır hissedersen o zaman adım at, tamam mı güzelim?"
Ahunaz içi kıpır kıpır olurken başını sallamıştı. Bu aile çok düşünceliydi, her şeyden önce ona danışıyor, temas ederken izin alıyorlardı rahatsız olmaması için. Bunlar Ahunaz'ın alışık olmadığı hareketlerdi ve bunlar Ahunaz'ı ailesine daha hızlı alıştırabilirdi.
Birisinin onu düşünmesi, önceliğini kendisi yapması onu mutlu etmişti. İşte bu yüzden hızlıca onlara alışıp, bekledikleri sözcüklerin dudaklarından çıkmasını sağlamak istiyordu. Mutlu olduğu kadar mutlu etmek istiyordu.
Görünüşe göre yakın bir zamanda her şey yoluna girecekti, ya da öyle zannediyorlardı.
Bir yerlerde onlar için yapılan planlardan habersiz kardeşlerinin mutluluğu içim çabalıyorlardı. Bu mutluluğa engel olmak için her şeyi yapacak kişinin nefreti ise hiç bitecek gibi değildi.
Bölüm sonu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro