Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Özel Bölüm 2




merhabalarrrrrrr a.k.a sevenler umuyorum güzel bir karantina ve güzel bir gün geçiriyorsunuzdur. ben sizleri özledim, özel bölüm atmaya karar verdim. siz de özlediyseniz oy verip yorum yapmayı ayrıca beni takibe olmayı unutmayın <3

Bu arada 7 Ölümcül Günah adlı kitabıma da şans verirseniz sevinirim.

iyi okumaalar bölüm geçmişten geliyoooooor (lise zamanları ve evliliklerinin ilk zamanları)

***

Liya müzikle huzur bulmuş bir haldeydi. Esneme hareketlerini yaptı. Her zamanki gibi yalnızdı spor salonunda. Başkası olunca odaklanamıyor, kendini kötü hissediyordu. Terden ıslanmış saç diplerini düzeltti, sıkı bir topuz yaptı. Devam edeceği sırada salon kapısının sert bir şekilde kapanması ile dikkati dağıldı. Sinirle arkasını döndü. Gördüğü kişi ile pek memnun olmamıştı. Kaç kişilik şu okulda, belki de görmeyi istemeyeceği son yüzdü. Ukala tavırları ile Liya'yı inceledi. Sarı saçlı genç adamın elindeki top kaydı, sert zeminle buluşunca salonda yankı yaptı. Boynundaki beyaz havluyu eline aldı.

"Gördüğün üzere ben çalışıyorum burada."  Hoşgörü ve saygıdan yoksun olan bir ergendi Liya'nın gözünde. Bu durumun farkındaydı, onun yediremediği şey de buydu. Kadınlarla iletişim kurmakta her zaman berbat olmuştu, sürekli onu tanımadığı için yargılayan insanlardan bıkmıştı Erim. Liya da tam anlamıyla öyleydi. Erim hakkında hiçbir şey bilmiyordu.

"Koç burada çalışabileceğimi söyledi. Pota diğer tarafta zaten." Liya kollarını birbirine bağladı. Ne söylese batıyordu sanki. Aralarında büyük bir boy farkı vardı ve bu yan yana durduklarında biraz komik görünüyordu. "Tapulu malın sanırım." Erim'in daha fazla sataşması ile genç kızın sinir katı bir hayli arttı.

"Senin topun benim tarafıma kaçarsa kendini ölmüş bil. Fazla ses yapma." Kısa bir uyarıda bulunduğunda Erim onunla uğraşmaktan zevk aldığını fark etti. Serçe parmağını uzattı.

Kurumuş dudağını ıslattı. "Baksana... Belki de bir iddiaya girmeliyiz, ne dersin?" Liya uzattığı parmağına baktı. Toplanmış saçları, sinirli halleriyle ne kadar sevimli göründüğünün farkında değildi. Asıl sinir bozucu olan ise tüm okulun bunu bilmesiydi. Herkes Liya ve Umut Açıkel'i fazlasıyla sempatik buluyordu. Liya fazlasıyla yetenekli, her sosyal etkinlikte görev alan bir öğrenciydi. Onunla iletişim kurmak çok kolaydı. Erim Ayvaz'la anlaşmak... Aklından geçeni hiç beklemeden söyleyip kalp kırıcı olabiliyordu. Kendini diğerlerinden üstün görüyordu, herkesle muhattap olmayı tercih etmiyordu fakat şu an karşısında olan genç kız onun bu okulda konuşmak isteyeceği tek kişiydi. Liya hiçbir zaman bunu göremedi.

"Turnike yarışı yapalım. Hangimiz daha fazla atarsa o bugün burada çalışsın." Erim'im teklifi Liya'ya hiç cazip gelmedi.

"Delirdin herhalde. Bu adil değil. Hem ben sana bale yapmanı söylüyor muyum?! Bu ne saçmalık?" Saçmalıktı ama aynı zamanda genç adamın, karşısındaki kızla vakit geçirmek için bir bahanesi olmuştu.

"Bunun imkansız olduğunu biliyorsun Liya..." Mırıldanırcasına konuştuğunda Liya onun çekilmez olduğunu anladı bir kez daha.  İş inada binince onunla mücadele etmek çok zordu.

Başıyla onayladığında Erim'in yüzünü bir zafer gülümsemesi aldı. Yerdeki topu göğüs pasıyla Liya'ya attı. Genç kız refleks olarak geri adım attı. Toptan korktuğunu belli etmeyerek kendinden emin adımlarla potaya ilerledi. Öne düşen perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırdı. Birkaç adım atarak topu yukarıya fırlattığında top potanın çok uzağına gitti. Erim'in kıkırdamasını duyunca hararetlendi. "Güleceksen gidiyorum!" Erim ağzına fermuar çekermiş gibi yaptı. Topu aldı. Bir kez sektirdi ve top deliksiz bir şekilde potaya kavuştu.

"Sen dört adım atıyorsun. Yanlış." Topu genç kızın eline verdi. Yanında durduğunda Liya istemsizce geri çekildi. Erim biraz durgunlaştı. "İzin ver göstereyim..." Kısık sesle söylediği şeyden sonra ellerini genç kızın elleriyle buluşturdu. Topu nasıl kavraması gerektiğini gösterdi. Liya ilk defa onu bu kadar yakından inceleme fırsatı yakaladığını fark etti. Gergin bir yüzü vardı. Çok kemikli yüz hatları yoktu. Altın sarısı uzun saçları loş ışığın altında parlıyordu, yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları, kavisli yüz hatları vardı. Pembe dolgun dudaklarını birbirine bastırdı. Masmavi gözlerini Liya'ya çevirdi. "Beni dinliyor musun?" Ani sorusuyla birlikte kalbi hızlandı genç kızın. Resmen gözlerini dikip onu incelemişti! Gerçekliğe döndü. Erim'in hareketlerini takip etti. Elleri birbirinden ayrıldığında Liya onun yaptığı gibi yapmaya çalıştı. Önce sol ayağını daha sonra sağ ayağını attı ve üçüncü adımda topu potaya sokmayı başardı.

Ellerini yukarıya kaldırdı, kısa bir sevinç çığlığı attı. Nedense buna çok sevinmişti. Ayaklarını yere vurdu. "Gördün mü? Başardım işte!" Erim pür dikkat onu izlerken Liya daha önce onun dişlerini görmediğini fark etti. Karşısındaki kız basit bir baskete bile sevinebiliyordu. Elini genç kızın kafasına koydu. Bastırdı ve biraz eğildi. "Tebrik ederim." Geri çekildi. Arkasını dönüp gittiğinde Liya onu izledi. Yutkundu sert bir şekilde. Alnına dokundu, ateşi çıkmış olmalıydı.

Erim yıllar boyunca o kızı yeniden görmek için yaşadı. Liya ise eskileri hatırlamaktan nefret ederdi.

***

Erim Ayvaz bıkkınlıkla bir nefes verdi. Dolabını yerleştirmekte olan havuç kafa eşine döndü. "Kendi çocuğumuzun ismini belirlemek için neden başkalarından yardım almak zorundayız ki?" Sorusuna karşılık Liya abartılı bir şekilde göz devirdi. Yaklaşık üç ay sonra kucaklarına oğullarını alacaklardı ve Liya her gün isim değişikliği yapıyordu.

"Erimciğim farkındaysan başkaları dediğin benim arkadaşlarım ve senin ikiz kardeşlerin!" Çocuk için Erim'in de güzel isim önerileri vardı, Liya'yı ikna etmenin zor olduğu için pek ses etmedi.  Ayrıca genç kadın bu konuya fazlasıyla özen gösteriyordu, ismi kendisi koymak istiyordu. Minik kertenkele bakışları atınca Erim ona kıyamıyordu ve itiraz etmiyordu.

"Teo ile Rana gelebilir zaten! Sorun başlı başına benim kardeşlerim!" Liya kıkırdadı. Erim şu sıralar ciddi ciddi Emir'i öldürmeyi düşünüyordu. Kapı zilini duymaları ile okkalı bir küfür savurdu. Liya ters bir şekilde ona baktı. Emir devamlı olarak abisinin eşine mesajlar atıyordu. İsim önerileri, tatlı bebek videoları, aşeren kadınlar ve buna banzer bir sürü video atıp onları en kısa zamanda ziyaret etmek istediğini söylüyordu. Erim artık fazlasıyla sinir olmaya başlamıştı.

Kapıyı açmasıyla Teoman'ı, Betül'ü, Emir'i yanyana gördü. Teoman da Emir'den pek hoşlanmıyordu. "Kapıda karşılaştık..." Teoman'ın memnuniyetsiz bir ifadeyle söylediği şeyden sonra Emir onu hiç duymamış gibi yaptı. Bana sarılmak için onu biraz ittirdi.

"Ah, yengeciğim! Seni nasıl özledim bir bilsen! O kadar üzülüyorum ki sana." Kollarını sıkıca boynuma sardı. Muhtemelen arkamda Erim vardı ve ona nispet yapıyordu. Kapının kapanma sesini duydum. Bana neden üzüldüğünü anlamak pek zor olmadı ama o yine de bunu dile getirdi. "Hem benim donuk abimle yaşıyorsun, hem de karnında onun çocuğu var." Betül'e döndü. "Bugün seni Erim Ayvaz gibi yaratmayan Allah için ne yaptın?" Alaylı tavrından sonra Betül gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

Erim ise sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Sen öldün çocuk." Onlarla uğraşamayacağımı anladığımda Emir'i ittirerek oturma odasına ilerledim. "Geçen ay harçlığımı yollamadı yenge, o bunu haketti." Erim genç bir girişimci olduğu için kardeşinden de aynı şeyi bekliyordu. Kendi emekleri ile bir iş kurmasını her şeyden çok istiyordu. Onun sorumsuzluğunu görünce de harçlık yollamayı kesmişti, Emir de bunu kendine bir hakaret olarak algıladı.

"Rana neden yok?" Sorduğum sorunun cevabını tahmin edebiliyordum oysa. Teoman onuz silkti.

"Kafana takmaya değmez, hanımefendinin tripleri çekilmiyor." Arkadaşlarımı böyle görmek beni üzüyordu. Teoman'a kızıyordum bu yüzden. Rana artık aralarındaki şeyin ciddileşmesini istiyordu, haklı veya haksız diye yargılayamıyorum ikisini de aslında. Teoman çalıştığı hastaneden ayrılmıştı ve kendine yeni bir iş bulana kadar evlenmek onun için sadece bir yük olurdu. Fazla üstelemedim.

Emir bacak bacak üstüne attı. "Ee Teoman Bey, Zeynep Öykü Hanım kız kardeşiniz nasıllar?" Betül uyarı amaçlı bir dirsek attı. Birlikte olsalardı dünyanın en saçma çifti falan olurlardı. Erim'le benden sonra tabii.

Herkes oturduğunda öksürdüm boğazımı temizlemek adına. "Evet arkadaşlar! Bugün doğuracak olduğum sayın bebeğim için isim seçeceğiz. Umarım güzel fikirleriniz vardır." Hepsinden düşünüp gelmelerini istedim. Bebek doğduktan sonra Türkiye'ye kesin dönüş yapmak istiyorduk. Ailemle barışma zamanım gelmişti. Son iki yıl içinde yaşadığım şeyler... Bilmiyorum. Büyümemi sağladı sanki. Onların beni ne kadar sevdiğini anladım. Kabullenmesi zaman alsa da onları özledim. Abilerimi, ablamı, annemi, babamı, halamı... Hepsini işte. Daha samimi ve daha mütevazı bir hayat sürmeye hazırdık. Erim'le ben birlikte olduğumuz sürece nerede yaşadığımız önemli değildi.

Teoman başladı. "Bence Ogün olsun." Pek hoşuma gitmemişti. Söylemesi daha kolay bir isim isterdim.

Betül'e döndüm. "Tarık, Derya, Serkan." Korkarak Emir'e döndüğümde ceketinin iç cebinden uzun bir kağıt çıkardı. Halıya kadar uzanan kağıtla birlikte Teoman bile güldü.

Erim bana baktı. "Bu çocuk söylemesin lütfen."

Emir gözlerini kıstı meydan okurcasına. "Tamam abiciğim. Aralarından favori olan ismi seçeceğim. Ardal koyun ne dersin?" Erim ayaklandı sinir hışımla. Kolundan tuttum. "Seni yemin ederim öldürürüm, bak, elimde kalırsın!" Teoman bu durumdan hiç rahatsız olmadı. Emir ise biraz korkmuş görünüyordu.

Tüm akşam boyunca tartışmamıza rağmen hiçbir isim içime sinmemişti. Yeni çıkan isimleri seçmek istesekte bulamadık. Aynı zamanda anlamlarına da bakıyorduk ve ismin söylenişi güzel olsa da anlamı bir şey ifade etmiyordu.

"Senin dışında insan sevmediğimi fark ettim." Dış kapıyı kapattığımda ellerini belime sardı, çenesini başıma yasladı. Gülümsedim.

"Akşam boyunca sustun. Bencillik ettim senin fikrini sormayarak." Geri çekildiğimde iki eliyle yüzümü kavradı. Sıcak dudakları alnımla buluştu.

"Aslında aklımda bir fikir var ama... Sever misin, bilmiyorum..." Mırıldanırcasına konuştuğunda gözlerimi ona sabitledim. Söylemesini bekledim. Saçımı nazik dokunuşları ile kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Umut olabilir. Dayısı gibi iyi kalpli, merhametli bir çocuk olur belki, annesine benzer, onun kadar güzel gözleri olur." Umut. Daha önce Liya'nın aklından geçmişti aslında. Erim'in ne düşüneceğini kestiremediği için söylememeyi tercih etmişti. Yavaşça gözleri doldu. Başını salladı.

"Çok güzel olur, bizim Umut'umuz." Kollarını kocasının beline sardı. Erim de aynı şekilde tekrar etti. "Umut'umuz..."

Son.

***

Bölümü nasıl buldunuz ❤️

Görüşmek üzere, kitabı okuduğunuz için çok teşekkür ederim yorum yapmayı unutmayın ❤️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro