1.7
Selamlarrr.
Nassınız ciğerlerim? (Aklıma ciğerci hakan gelmemesi için büyük bir çaba göstererek yazdım.)
Bu arada final muhtemelen 40-50 arası olacak. Ama değişebilir de. Güvenemiyorum pohta çıkabilir.
Yebe atmayam az bekleyem diyorum ama sizi de özlüyorum
Onun için yorum dilenem şğdosğcsöğ
iyi okumalar 🖤
***
Erim'in yüzüne büyük bir ciddiyetle baktığımda o da bana baktı. Resmen göz teması için yarışıyorduk, ilk teması kesen kaybedecekti. Erim sert bir şekilde yutkundu, bunu yapışı beni güldürdü. Hızlı bir şekilde önüne döndü.
"Sana şöyle şeyleri bir anda deme demiştim." diye mırıldandı kendi kendine. Muhtemelen hâlâ duymadığımı sanıyordu.
"Bir gün Liya..." diye söze başlamasıyla tüm dikkatimi ona verdim. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyordum.
"Bugün seninle bir oyun oynayalım. Parmağına gerçek bir halka girdiğinde, kalbinden onun aşkını attığında sana bu soruyu tekrar soracağım. O zaman bebeğimiz için değil, tüm kalbinle cevap vereceksin. Ve eğer öyle bir gün olursa bu oyunu ben kazanırım, anlaştık mı?"
En kısa zamanda doktora gitmeliydim. Bu hastalık tüm vücudumu sarıyordu.
***
"Tam olarak böyle söyledi." Rana ile dedikodu yapmayalı uzun zaman olmuştu. Günlerden pazar olmasını fırsat bilip buluşmuştuk. Sanırım ondan akıl almam gerekiyordu.
"Oha! Resmen bana aşık ol sonra nikâhı basarım demiş!" Rana tüm konuşmalara kendinde bir özet geçerken limonatamdan bir yudum aldım. Erim şu günlerde eve geç geliyordu. Ne yaptığını merak etsem de bir şey diyemiyordum.
"Saçmalama. Yine her zamanki gibi bebeğimizi düşünüyor, doğal olarak. Hem hâlâ lansmanda yaptığı şeyi unutamıyorum. Resmen Ardal için beni rezil etti. Erim sadece onun bebeğini taşırken başka bir adamı sevmemi kaldıramıyor!" Bunu dememle Rana gözlerini devirdi.
"Hıı adam hayrına tutuyor seni evinde." Bıkkınlıkla derin bir nefes verdim. Bu Erim konusunu açmak istemiyordum. Onda kesinlikle garip şeyler vardı. Ve ben bunu çözemeyecek kadar gerizekalıydım. Ama en kısa zamanda bunu öğrenmem gerekiyordu.
"O değil de aklıma Ardal geldi." deyip gülmeye başlamasıyla kaşlarımı çattım. Aslında ben de gülmemek icin kendimi zor tutuyordum.
"Sana yaptığı teklifi hatırlasana!"
Hayır, hatırlamak dahi istemiyorum.
Ve hatırladım.
***
"Ardal neden buradayız?" Sorduğum soruya karşılık vermeyen Ardal 'a baktım. Hangi aptal boşanmak üzere olduğu karısını lüks bir restorantta yemeğe getirirdi ki? Cevap vereyim. Ardal!
"Bak Liya... Birlikte sekiz ay boyunca saygı ve sevgi çerçevesi içinde bir çok şey yaşadık-" Ardal yine her zamanki Berlin beyefendisi tarafını gösterirken arsızca gözlerimi devirdim. Yarın mahkeme günüydü, bu aptal hâlâ saygı sevgi çerçevesi diyordu.
Ayh! Bıktım ben bu Avrupalıların medeniyetinden he!
"Ama sen bitirdin." dedim onun sözünü keserek. Ardal başıyla onayladı. Henüz geçen gün yüzüme bakmayan adamın doğal olarak beni neden buraya çağırdığını çok merak ediyordum.
"Liya. Benimle..." diyerek ceketinin iç cebindeki kırmızı kadife kutuyu çıkardı.
Yoksa bana yeniden evlilik mi teklif edecekti?
Ayh evet!
"Liya benimle boşanır mısın?" dedi. Ben ise kırmızı kadife kutunun içindeki yüzüğe bakakalmıştım.
***
Rana hâlâ kahkahalarla buna gülerken bana artık o kadarda komik gelmiyordu. Tamam, çok saçma bir anıydı ama benim yapabileceğim bir şey yoktu. Ardal hayatımda bana evlilik ve boşanmayı teklifi eden ilk insandı.
"Hiç dalga geçme Rana Hanım. Teoman da hâlâ bir evlilik teklif etmedi sana!" Bunu dememle yüzü git gide düşmüştü. Şu an Teomandan bir evlilik teklifi beklemediğini biliyordum, sadece Ardal konusunu kapamak istediğim için söylemiştim.
"Ne alaka ya?! Hem etse bile ben kabul etmem!" dediğinde ona canıgönülden (!) inandığımı belli eden bakışlar atmıştım.
"Bence sen Teo'ya teklif et. Hem neydi senin taktik? Sor bakayım kardeşine gelin lazım mı?" Ben dalga geçerken telefonumun tiz mesaj sesi dikkatimizi dağıttı. Telefonu aldım ve açtım.
Senf: Hallo.
"Ardal mesaj atmış ya la!" Rana'ya bakarak gözlerimi pörtlettim. Onun da içeceği boğazında kalmıştı, öksürüp duruyordu.
"Bakayım" dedi ve telefonu elimden kaptı. "Kızım sen neden sürekli Ardal'ın rehberdeki ismini değiştiriyorsun?" dediğinde bana ne dercesine omuz silktim. Bundan sonra onun ismi böyle kalacaktı. Senf.
"Ne yazayım? Yoksa görüldü mü atayım?" Bizim ailede görüldü atmak ata sporuydu. Her ne kadar bunu yapmak istesem de ne saçmalayacağını çok merak ediyordum.
"Şey yaz... Iıı... Arabistan Konsolosluğu linkini at. O mesajı alır." Cidden bunu çok yapmak istesem de yapmadım. Ne de olsa Ardal benim yaptığım esprilerin hiçbirini anlamıyordu. Ben bilseydim Türk koca almaz mıydım?!
"Konuya gel diyeceğim. Fazla uzatmasın." dediğimde başıyla onayladı. Mesajı içimden besmele çekerek yolladım.
Senf: Ist Treffen wir uns heute Abend?
"Bu akşam buluşalım mı diye soruyor yüzsüz, haysiyetsiz, at ağızlı, inek tezeği!" dediğimde birkaç küfür mırıldandı. Şimdi ne cevap verecektim? Gitmezsem içimde kalırdı, kapak yapmam lazımdı. Ama gidersem de Erim ağzıma sıçacaktı.
"Kız bu kesin bebeği soracak!" dediğinde inanmamış gibi yaptım.
"Hadi ya!"
Senf: Nur eine Stunde.
"Sadece bir saat diyor." dediğimde bıkkınlıkla derin bir nefes verecekti.
"Tut ki bebeği sordu, ne cevap vereceksin?" dediğinde omuz silktim.
"Aman ona ne! Ama çok zorlarsa cevap hazır. Ne bileyim ya, sen boşayınca ben de bebek yapmışım."
***
"Ich bin froh, dass du gekommen." (Gelmene sevindim.) Karşımda Ardal'ın muzip sırıtması karşısında yüzümü buruşturdum. Bir an önce konuşup şu konuyu halletmeliydim. Bu da onunla son diyaloğum olmalıydı.
"Beeil dich!" (Acele et!) dediğimde başıyla onayladı. Bugün çok durgun görünüyordu. Bu beni sevindirdi. Kudururdu inşallah.
"Bitte verzeihen Sie mir! Ich entschuldige mich." (Lütfen beni affet. Çok özür dilerim.) Bunu demesiyle alayla güldüm. Basbaya hamile olmamı kaldıramıyordu. Herkese rezil olmuştu benimle beraber. Gururuna yediremediği bariz bir şekilde ortadaydı.
"Nie!" (Asla!) Kararlı ve öfkeli çıkan ses tonum onu şaşırtmış gibiydi. Daha önce Ardal hiç sinirli yönümü görmemiş olmalıydı. Bu kadar öfkeli olmanın iki nedeni vardı. Birincisi Ardal'ın yaptığı boşanma teklifini hatırlamamdı. İkincisi ise uzun zamandır attığı sıkıcı mesajlardı.
"Was willst du?'' (Ne istiyorsun?)dedim en sonunda onun konuşmamasından sıkılarak. Konuşsa da boş yapacaktı. Eğer böyle giderse ona on dakikadan fazla vermezdim.
Telefonuma gelen mesaj sesi ile dikkatim dağıldı.
Aşkım: Ne yapıyorsunuz?
Bir an mesajı atan kişinin kim olduğunu hatırlayamadım. Daha sonra Erim'in kendini böyle kayıt ettiğini hatırladım.
Siz: Rana ile oturuyoruz evde. Sen?
Ardal'ın dikkat çekmek istercesine öksürüşüne karşılık olarak telefonumu kapattım.
"Ich liebe dich. Ich kann dich nicht vergessen." (Seni seviyorum, unutamıyorum.) demesiyle gözlerimi sonuna kadar açtım. Bu herif ne saçmalıyordu? Resmen aklımı bulandırmak için yalan söylüyordu. Telefonuma gelen mesaj sesi yine dikkatimi dağıttı.
Aşkım: Hiç ben de ne yapayım, eski kocanla senin masanın arkasında oturup bana ne kadar güzel yalan söylediğini izliyordum.
Sıç!
***
Bölümü beğenenler?
Liya'nın cenazeye bekleriz.
Ardal yallah diyenler?
Byü.
Sağlıcakla kalın :)
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro