0.0
Herkese merhaba!
Yeni bir kitap yayımlıyorumm vee benzersiz olduğunu falan iddia da etmiyorum, az da olsa gülmek istiyorsanız buyurunuz ❤️
Başladığınız tarih ➡️
İyi okumalar❤
***
Belki hevesinizi kırdım ama bu sabah ne gözüme giren güneş ışıklarıyla ne de alarmın o tiz sesiyle kalktım. Bazen unutmaya çalıştığınız - ki unutamadım -
şeylerin sekiz saatlik uykunuzu beş saate indirdiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Ben bir hikâye kahramanıydım fakat olmam gereken yerde kesinlikle değildim! Ah, doğru ya size kendimi tanıtmadım .
Ben Liya Açıkel. Kendi halimde şanslı bir tercümanım. En azından şanslıydım. Genellikle farklı dillerdeki kitapları Türkçe'ye çevirmek için kitaplarla aram iyidir. Her türlü kitap karakterine hakim olduğumu kolaylıkla dile getirebilirim. Ve inanır mısınız, ben de bir kitap kahramanıydım. Ama benim unuttuğum bir şey vardı. Tabii ki kitapların da bir sonu vardı.
Rüya gibi bir işim, bir eşim vardı. Taa ki geçen haftaya kadar.
Her şey aynı kitaplardaki gibi gelişti. Yeni başladığım şirketteki masa başı işimde kel, bıyıklı, orta yaşlı bie patronum olmamıştı. Benim eşim tam bir veliahttı! O odasına girince masadan uçuşan kağıtlar, kalp çarpıntısı devam eden kadınlar olurdu. Ben ise onun zevzek tercümanıydım. Dediğim gibi. Bir anda her şeyin kitaplardaki gibi ilerleyeceğine inandırdım kendimi. O genç, yapılı ve yakışıklı bir Berlin beyefendisiydi. Çekici bir kokusu, kabarık bir cüzdanı vardı. Koskoca şirketin veliahtı benim erkek arkadaşım oldu. Bana ilk öpücüğünü bahşetti. Beni yahu! O beni gerçekten sevdi! Gözlüğümü doğru düzgün takamamamı, kendi halimde olmamı, sempatik olmamı, kadınsı olamamamı... O beni gerçekten her şeyimle sevdi. Bu size bir yerden tanıdık geldi, değil mi?
Tamam, bu sadece fragmandı. Şimdi gerçek kısma geçiyoruz.
Yaklaşık bir ay önce sekiz aylık evliliğimizi bitirecek noktaya geldik. O sekiz ay öyle güzel geçmişti ki! Koca ve sıcak bir eve ayrıca eşe sahiptim. Birbirimize olan aşkımız ve sevgimiz her halükârda belli oluyordu. Evliliğimiz büyük bir saygı çerçevesinde ilerliyordu. Taa ki ben doktora gidene kadar.
Ben cidden sorumsuz bir kadındım. O ise beni tamamlıyordu. Biz çok yakışıyorduk. Sonra çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. Aslında olay tam olarak öyle gelişmedi.
"Liya Hanım. Bir yıl içinde hamile kalmazsanız bir daha çocuğunuz olmayabilir."
Bu cümleyi ilk duyduğumda gerçekten yıkılmışım. Kendimi evli bir kadın olarak hep eksik hissettim. Ve sonra döndüm ve düşündüm. Neden üzüldüm ki? Benim bir kocam var! Durumu anlatırsam elbette yanımda olacaktır.
Allah işte. İnsana tükürdüğünü yalatmadan öldürmüyor.
Benim kıçı kırık kocamın ilk işi ne oldu biliyor musunuz?! Beni boşamak.
"Üzgünüm Liya. Benden bu kadar. Baba olmak için fazla gencim."
Aslında benim hikayem tamda burada başladı. Yirmi dört yaşında dul kalan aptalın tekiydim. Kızıl saçlarım, renkli gözlerimle her erkeğin hoşlanacağı türden bir kadın olabilirdim. Ama konuştukça her şeyi batırdığıma yemin edebilirdim. Hatta daha önce biriyle tanışmak için dilsiz rolü bile yapmıştım. En sonunda dayanamayıp küfür etmemle her şeyi başa sardım.
Sevgili kocamın beni boşamasının ardından tam tamına bir hafta oldu. O yedi gün tekmeleyecek yatak bulamamıştım. Çikolata yemek istedim ama bu benim işime köstek olacaktı. Ne kadar hoş fizik o kadar çabuk koca avı demekti. Bir yılda nikâhı basabileceğim bir herif bulsam yeterdi. Buna tam şu saatte karar verdim. Evet, evet evlenecektim.
"Ben evleniyorum!" Sesli bir şekilde dediğim şeye karşılık olarak herkes kısa süreliğine bana döndü. Göz devirip tekrar önlerine döndüler. Hadi ama, ciddiyim.
Sağ olsun (!) canım arkadaşlarım kendime zarar vermeyeyim diye nöbet tutuyorlardı. Rana bana kısa bir bakış attı ve çikolata paketlerini çöpe attı. Teoman, bunu yirminci defa dediğim için pek ciddiye almamış gibi görünüyordu. Aynalı telefon kılıbından meymenetsiz tipine baktı ve siyah saçlarını yana yatırdı. O an parlayan aynalı telefon kabında kendimi gördüm. Ha? Hö? O ne ? O kim?
"Teoman!" diye bağırdığımda Rana telefonu elinden düşürdü. Kaşlarını çattı ve bana bir şey söylemek için hazırlandı. Fakat benim gayet ciddi olduğumu görünce demekten vazgeçti.
"Al." diyerek uzattı telefonu Teoman. Korkak adımlarla telefonu yüzüme doğru tuttum. Aman tanrım! O da neydi? Gözlerimde bir hafta öncesinden kalma yalancı rutubet, uykusuz kaldığımı duyuran bir göz altı torbalarım vardı. Göz kısmımı gerginleştirerek kaz ayaklarımın oluşmadığına emin oldum. Kızarık burnum, şişmiş yanaklarım beni fazlasıyla ele veriyordu. İnsanlar üzgün olunca kilo vermiyor muydu, ben de neden hâlâ tık yoktu?!
"Dünya dönüyor ben yine şişiyorum." dedim ve gözlerimin tekrardan dolduğunu hissettim. O şerefsiz kim bilir nerelerde sürtüyordu? Ben ne yapıyordum? Aman yatayım, göt büyüteyim!
"Tatmin oldun mu?" Rana bana kısa bir bakış attı. Ona gözlerimi devirerek önüme döndüm.
"Ben bir koca eskiteli bir hafta oldu. Ne bekliyorsun? Hemen her şeyi unutmamı mı?" diye sorduğumda Rana mavi gözlerini pörtletti. Teoman ise her zaman ki rahatlığı ile cevap verdi.
"Evet?" dedi gözlerini kısarak. Ve sözlerine devam etti. "Güzelim bu algıyı oluşturan sensin. Her zaman daha iyi olacağını söylüyorsun ama hiçbir zaman öyle olmuyor."
Sanırım haklıydı. Benim bu sorunu bir an önce çözmem gerekiyordu. Eminim ki o benim kadar depresyona girmemiştir. Ee ben neden giriyorum ki?
"Kalkın! Buralarda bildiğim bir gece klübü var!"
***
Rana ve Teoman'ı kendi peşinden süreklememle amacıma ulaştım. Olabildiğince fazla makyaj yapmıştım. Yüzümdeki kusurlar belli olursa rezil olabilirdim. Eşim yani eski eşim Berlin'de saygın bir ailenin çocuğuydu. Magazinciler klüp çıkışı benim bu hâlimi görüp kaçabilirlerdi. Ama ben Ardal'dan intikamımı en iyi bu şekilde alabilirdim. O her zaman evliliğini gözden ırak sürdürmek istediği için benim gündemde olmam ona zarar verirdi.
İlk bulduğumuz köşeye geçtik. Rezil olacağımı bilmesem bu ufak puflarda dönmek eğlenceli olabilirdi.
"Ne içeceksiniz?" diye sordu Teoman. Konuştuğumuz dili anlamayan barmen ise bize aval aval bakıyordu.
"Teo bana içki görünümlü meyve suyu verebilirler mi? Kafayı bulmuş gibi yapacağım." Alkole dayanıklı olduğumu söyleyemezdim. İlk yudumda uçtuğumu söyleyebilirim. Teoman Rana'ya ne içeceğini sordu. O da reddetti.
"Ein whisky und alkoholfreies getränk." Bir viski ve alkolsüz içecek isteyince ben de etrafı izlemek için vakit buldum. Buraya evlendiğimden beri gelmemiştim. Özlediğimi de pek söylememem. Ama maksat pislik olsun.
Bugün Ardal'ın gözüne batan ne varsa onu yaptım. Dikkat çekici ve ağır bir göz makyajı. Boyumu fazlasıyla kurtaran topuklu ayakkabı, özel tasarım bir elbise. Kısıtlamalardan uzak ve sade bir hayat. Kulağa hoş gelebilir. Hoş da. Ama sanırım bu düzene alışmak biraz vaktimi alacak. Aklıma geldikçe ayaklarımı zemine bastırarak sinirimi atmaya başladım.
"Ihre füße..." (Ayaklarınız...) Duyduğum sesle başımı yukarıya kaldırdım. Genç bir adam elleriyle gülerek ayaklarımı gösteriyordu. Hemen utançla ayaklarımı yukarıya kaldırdım. Onun ayaklarını ezdiğime yemin edebilirdim.
"Es tut mir sehr leid." (Çok özür dilerim!) dedim ve hızla önüme döndüm. Sarı saçlı adam ise hâlâ gülüyordu. Önüme konan icecegi içmeye hazırlanırken Teoman omzuma dokundu.
"Rana'yla ortak bir arkadaşı gördük. Selam verip geliyoruz." Başımla onayladım. Ve beklemeye başladım. Yanımda oturan adam ise hâlâ bana bakıyordu. Barmen masasının önünde oturmanın da en kötü yanı buydu. Tanıdık, tanımadık herkesle bir oturuyordun.
"Türk müsünüz?" Tekrardan bana yöneltilen bir soruyla sarı kafaya baktım. Demek o da Türktü.
"Evet. Burada yaşıyorum. Yani Türkiye'ye geri döneceğim." Hafif bir şekilde kaşlarını kaldırdı. Bu onu incelemem için daha iyi bir fırsattı. Uzun sarı saçları, yeşil gözleri vardı. Yüz hatları keskin ve her kadını etkileyecek türdendi. Takım elbiseyle klübe gelmekle biraz aptallık yaptığı bariz bir şekilde ortadaydı ama.
Önüme konan içeceklerden birini içmeye başladım. Ağzıma gelen iğrenç sıvı kesinlikle alkolsüz masum bir meyve suyu değildi! Ah, hayır. Teoman'nın içeceğinden içmiş olmalıydım.
Kapıdan giren kişiye gözlerim takıldı. Ağzımı yakan tadın geçmesini beklerken etrafı incelemek için biraz vaktim oldu.
Hadi ama! Bu kadar çabuk olmamalıydı!
Sinirli bir şekilde önüme döndüm ve önümde duran zıkkımın ne olduğunu önemsemeden içtim. Eski kocamdan intikam almak için gelmiştim! Onun benden alması hiç adil değildi.
"İyi misiniz?" Sarı kafa merakla yeniden bir soru yöneltti.
"Tanımadığın birine bu kadar soru sorman normal mi?" Sorusuna cevap olarak verdiğim soruya düşünürmüş gibi yaptı.
"Bir şeyler içmeye ne dersin?" O an alaylı bir şekilde güldüm. Gözlerim ister istemez Ardal'a kaydığında kendi arkadaş masasında fazlasıyla güldüğünü farkettim. Yanında duran kadınlarla fazla eğlenmiş görünüyordu.
Kendimden emin bir şekilde güldüm ve barmene seslendim.
"Ein weiterer Whisky!" (Başka bir viski daha)
***
Klasik bir Wattpad romantik komedi hikayesidir ❤️
Bölümü beğenenler?
Huh yoruldum kdksksksk
Ehehe
Neyse
Hadi eyw
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro