Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.4


Herkeşe şelamlar. Geçen bölümü yavşaklığına yarım bıraktım ama zamanında bana da çok yaptılar onun üçün keyfim ve kahyası öyle istedik cislflwmmr

Beni takip etmeyi unutmayınn ❤️

Tüşükü

İthaf trollrick elifecesenturk fsltn___ soniacharm Syd_gll

İyi okumalar 🖤

***

2012 - İstanbul

Erim derin bir nefes verdi ve önündeki kağıda baktı. Ne ara buraya geldi, kaç saattir bu kızı izliyordu, bilmiyordu. Ahenk fışkıran hareketleri, adeta bir periyi andıran duruşu ve kendini yaptığı işe kaptırması... Hepsi bir bütün gibiydi. İster istemez kendini bu kapının önünde bulmuştu ve bir de o aptal kızı kaleme dökmüştü.

"Kim var orada?" Liya duyduğu sesle etrafına bakındı. Şu an okulun spor salonunda hiçkimse yoktu, o da bunu fırsat bilip bale yapmaya karar vermişti. Erim yakalanacağını farkedip temizlik odasına girmişti. Eğer yakalanırsa okuldaki tüm itibarı biterdi. Ama tesadüfen genç kızı izlediğinde kendine engel olamadı, kalkmak istedi fakat ayakları buna izin vermedi. Üstüne üstlük her detayına kadar çizmişti. Önündeki kağıda bakıp tebessüm etti. Fazla zarif duruyordu ve onu elde edemiyordu. Bu çok sinir bozucuydu.

Genç kız iyice paranoyaklaştığını farkedip aramayı kesti. Aniden spor salonuna giren kişiyi görünce gözleri mutlulukla açıldı. Kızıl ve uzun saçlarını elleriyle düzeltti. Gelen kişi Sinandı. Yaklaşık bir buçuk senedir dei gibi ondan hoşlanıyordu ve hiç şansı yoktu. Neredeyse bütün okul hayatı boyunca arkadaş sıkıntısı çekmemişti, erkekler hep onun peşinde dolanırdı. Ama Sinan başkaydı. Sanki umurunda değilmişçesine takılırdı hep. Okulun basketbol takımının başkanı olması da kızları spora teşvik ediyordu.

"Ah, selam Liya. Hoş görünüyorsun." Sinan, Liya'ya bakarak gülümsedi. Liya'nın kalbi heyecanla çarparken ne cevap vereceğini düşündü. "T-Teşekkür ederim."

Aralık olan temizlik odasının kapısının ardından onlara bakan bir çift mavililerden habersiz gülüyorlardı. Bu durum Erim için fazla saçmaydı. Hangi insan on yedi yaşında aşık olacak kadar düşebilirdi ki?

"Seni hiç bale yaparken görmedim ama Umut çok övüyor. Bir gün izlemek istiyorum." Liya duyduğu şeylerle utançtan kızarmasa bile yüzünü saklamak istedi. Sinan'ın yanında iki ayağı bir pabuca girerdi, o buna emindi. Onun simsiyah gözlerini, devlet çukurunu andıran gamzelerini görmek bile Liya'yı heyecanlandırmaya yetiyordu.

"Yalancı şerefsiz..." Erim kendiliğinden mırıldanıyordu. Bu okula anne ve babası boşandıktan sonra gelmişti ve ilk nefret etmeye başladığı iki isim Sinan ve Liya olmuştu. Buraya gelmesinden bu yana Liya ile hep uğraşmış, Sinan'la diyaloğa bile girmemişti. Ama bugün genç kızı öyle görünce değişik hissetmişti. Sanki her zamanki halinden fazla durgun ve zarif görünüyordu.

Sinan gülümseyip Liya'nın omzuna dokundu ve spor salonundan çıktı. Sinan her zaman Liya'yı kardeşi olarak görmüştü ve bu durumun hep böyle olacağını biliyordu ama umut etmekten alıkoyamıyordu kendini. Durumların değişmesini ümit edip duruyordu ama bir gelişme dahi yoktu. Sinan gittikten sonra Liya bacaklarının üzerine çöktü.

Sinan için yanıp biten biri vardı, Sinan'ın ondan haberi yoktu. Liya'yı izleyip derin düşüncelere dalan biri vardı, Liya'nın da ondan haberi yoktu.

***

Liya karşısında duran Erim'e nefretle baktı. Resmen herkesin ortasında onu rezil etmişti. Hızlı bir şekilde orayı terketti. Umutta kız kardeşinin arkasından gitmek istedi ama böyle zamanlarda onun ne yapacağını çok iyi bildiği için sesini çıkarmadı. Erim alayla güldü ve kafetaryayı terkeden Liya'ya son bir bakış attı. Bundan sonra onun Sinan'a bakmaya cesareti olamazdı ve bundan hoşlanacak biri vardı.

"Boşver şunları Erim." Erim ve tayfası o an orayı terkederken gayet mutlulardı. Hale ve Zehra neden Erim'in öyle bir şey yaptığını anlamadı ama Erim başka bir kızı rezil ettiği için hoşuna gitmişti.

"Hayırdır abiciğim ya? Sen taktın şu kıza kafayı." Serdar'ın alayla gülmesiyle Erim onun omzuna hafif (!) bir yumruk attı. Erim bu okula sonradan gelmesine rağmen büyük bir ilgi toplamıştı. Bunun verdiği özgüven, bir diğer adıyla ego farklı duygulara yelken açmaya başlıyordu.

"Kız sinirimi bozdu, haketti." dedi omuz silkerek.

"Ya... Ne demezsin." diyerek dalga geçmeye devam eden Ozan'a kötü bakışlar atmaya devam etti. Elbette böyle bir şeyin olma ihtimali yoktu. O kızdan nefret ediyordu, bu kadar.

"Saçmalama Ozan. Bizim Erim bu, kimseyi sevemez o." Hale artık sinirlenmeye başlıyordu. Erim'in birini sevme ihtimali onu pek sevindirmemişti. Ozan da ellerini suçsuzmuş gibi kaldırdı.

***

Erim elindeki fotoğraflara baktı. Yakalanması an meselesiydi. Liya bale yaptıktan sonra çok sevimli hallere bürünebiliyordu, Erim de bu fırsatı değerlendirip ara sıra fotoğraflarını çekiyordu. Gülerken, yemek yerken, şarkı söylerken, saçlarını toplarken, spor yaparken... Artık her hâlini ezberlemiş gibiydi. Okulda kıza tam bir zorba gibi davranıyordu ama çıkışlarda onu beklemeden alıkoyamıyordu kendini. Koridorda olan tek kişi Liya idi. Erim bu sefer cidden yakalanabilirdi.

Son anda girdiği odaya baktığında kızların soyunma odası olduğunu gördü. Panikle etrafa bakındı. Bu sefer yakalanırsa iş işten geçerdi. Kızlardan birinin dolabını gözüne kestirince içine girdi. Dolap tam anlamıyla onu saklayamayacak olsa bile denedi.

İçeri giren Liya'yı görünce gülümsedi. Islak çalarak içeriye girdi ve çantasını yere fırlattı. Üzerindeki atleti çıkaracağı zaman Erim gözlerini kapattı. Şu an resmen bir sapık gibi kızı takip ediyordu! Üstelik nefret ettiği bir kızı, ondan nefret ettiğini bildiği bir kızı!

Liya çalan telefonunu duyunca çantasına eğildi ve kenara sıkıştırdığı telefonu aldı.

"Efendim Umut?" diyerek açtı telefonu. Erim gözlerini açtığında arkası dönük oturan kızı gördü. Dalgalı saçlarını bıkkın bir şekilde salmıştı.

"Hayır, iyi hissediyorum. O Erim aptalının iki sözüyle üzülecek biri değilim." demesiyle Erim gözlerini pörtletti. Liya, Erim'in en çok ona 'havuç' demesinden nefret ediyordu. Zaten saçlarıyla arası pek iyi değildi. Erim yüzünden bu durum daha çok canını sıkmaya başlamıştı.

"Kendini kötü çocuk falan zannediyor işte. Aşağı katta isen geliyorum." dedi ve çıkardığı kıyafetlerini çantasına sıkıştırdı. Çantayı alıp koluna taktı ve ışıkları kapattı. Kapanan kapının sesiyle derin bir nefes veren Erim zar zor içine girdiği dolaptan çıktı. Zaten genç kızın ondan nefret ettiğini biliyordu ama yine de canı acıyordu.

Liya'nın gittiğine emin olarak çıktı odadan. Koridordaki kalabalığı görünce tedirgin oldu. Kimsenin onu soyunma odasından çıkarken görmemesini umut etti. Herkes bir bir merdivenin başına koşarken Erim de ne olduğunu merak etti. Koridor ana baba günü misali kalabalıktı.

Erim merdivenlerin başına geldiğinde nefes anlamadığını hissetti.

Başı kanla kaplı olan Liya, yerde boylu boyunca uzanıyordu... O zaman kalbine bir hançer saplandı.

***

2 hafta sonra...

Okulun en büyük dedikodu malzemelerinin toplandığı merdiven olayının üzerinden tam tamına iki hafta geçmişti. Hiçkimse Liya'nın nasıl olduğunu merak etmiyordu. Son bir haftadır okula ruh gibi gelip gidiyordu. Umut ona spor salonunu gösteriyordu, kıyafetlerini, arkadaşlarını... Ama Liya hiçbirini hatırlamak dahi istemiyordu. Sanki başını vurmasıyla eski Liya yok olmuş, yerine bambaşka bir Liya gelmiş gibiydi.

"Ayh! Duydunuz mu? Liya bale yapmayı bırakmış." Karşı masada oturan Selin, heyecanlı heyecanlı herkese Liya'nın son durumundan bahsediyordu. Erim de ister istemez kulak verdi. Çünkü gerçekten o havucu çok merak ediyordu.

"Üstelik hiçbirimizi de hatırlamıyor gibi duruyor. Yani isimlerimizi biliyor da, anlarsın işte. Gitmiş kafa." Erim bu konudan nasıl bu kadar kolay bahsettiklerini anlamıyordu. Tüm okul bu kızı severdi. Nasıl olur da en ufak bir olayda böyle kolay silip atabiliyorlardı?

"Geçen gün de tüm bale kıyafetlerini yırtıp atmış." En sonunda dayanamayıp masaya sert bir şekilde vuran Erim aynı zamanda ayağa kalktı. Ortada büyük bir ses yankılanırken kızgın bakışlarını Selin neden kıza dikti.

"Şurada oturup dinlenmek istiyorum ama sen ve aptal dedikoduların buna izin vermiyor..." Neden bunu yapıyordu, o da bilmiyordu. O havuç için değil de kendi için yapıyordu. Kendini bu yalana inandırmak istedi. "... canını yakarım."

Kendi sınıfına çıkarken o kızı düşünüyordu. O kötü çocuklardan değildi. Kadınlardan nefret eder, fazla yaklaşmamaya özen gösterirdi. Ama bu kız kendinde uğraşma isteği uyandırıyordu. Kendi sırasına doğru yürüdüğünde Ozan ve Serdar'ın çoktan sırayı işgal ettiğini gördü.

"Şu aptal kız geldi mi? Biraz uğraşayım." dedi gülmeye çalışarak. Şu an canı yanıyordu ama belli ederse Ozan saçma imalarda bulunacaktı. Bunun için ona zorba gibi davranmak en iyisiydi.

"Haa o mu? O taşındı bile abi." Ozan'ın gevşek gevşek söylediği şeye karşılık olarak alayla güldü. Taşınamazdı, olmamalıydı.

"Hayırdır niye merak ettin?" O kimseye cevap vermeden kalktı ve spor salonuna gitti. Oradaydı. Orada olmalıydı. Adımlarını hızlandırdı ve salonun kapısını açtı. Yoktu. Kabul etmek istemiyordu, hızlıca oradan da ayrıldı. Soyunma odasına gitti.

Orası da bomboştu.

Yine de vazgeçmedi. Hızla kendini toparladı ve koridorda bulunan dolaplara baktı. Onun dolabını çok iyi biliyordu. Açtığında ise bomvoş olduğunu gördü.

Bu kız gerçekten gitmişti.

Ve adam altı sene sadece fotoğraflara baktı.

***

Eveeeet.

Erimcikten bahsettik geçmişte.

Nasıl buldunuz?

Daha sık geçmiş yebesi gelmeli mi?

Byü

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro