ABİS: BÖLÜM 5
Kirli sakallarından ayırmıyordu ellerini adam. Düşünür bir hâli vardı. Şeytanları susmuyordu belliki.
Süveyda ise her zamanki gibi bir kuytuya sinmiş hasretini gideriyordu uzaktan. Onu deviren yıllar, yılların götürdüğü ise bir ruh vardı. Fark etmeden yine mırıldanmalarına başlayan Süveyda, acının kollarında kıvranmaya başlamıştı. Adamsa hâlâ durumlardan habersiz bir beklentinin içindeydi.
"Bayım, biraz kenara çekilebilir misiniz?"
Adam irkilmişti. Bu soru ona mı yöneltilmişti? Ah, evet. Küçük çocuklar... Düşüncelerini bölen küçük kıza indirdi sert bakışlarını.
"Diğer taraftan geçebilirsiniz küçük hanım!"
Küçük kız minik ellerini kıstırarak uzun boylu adama baktı ürkekçe, aslında adam onu korkutmak istememişti. Mizacı böyleydi...
"Hey, seni korkutmak istemedim!" diye fısıldadı dayanamayarak. Süveyda ise o küçük arada kızgın bir yüz ifadesinin yerine bıraktığı hayran olmuş bakışlarını sunuyordu. Adam ise Süveyda'nın varlığından habersiz, dizlerini küçük kızın boyuna gelebilecek şekilde kırmıştı. Fazla uzun olmasa da, uzundu işte.
"Benimle konuşmayacak mısın?" dedi adam bu sefer naif olmaya çalışarak. Gülümsemesini istiyordu. Üzmüştü, o çocukları üzmek istemezdi.
Akan zamanı bir saniyelikte bölmeye çalışan zil sesi gerginliği sürdürmeye devam eder miydi yoksa bir ağıdın habercisi miydi bilinmiyordu. Telefon feryadını koparırken adam elini cebine atıp tam red tuşuna basacaktı ki arayanın karısı olduğunu gördü. İzin isteyen bakışlarını, karşındaki çocuğa onu anlıyormuşcasına yöneltti ve telefonu açtı.
"Evet hayatım, dinliyorum?" Adamın yönelttiği soruda her türlü hissi bulabilirdiniz ama Süveyda'nın o hislere ortak olduğunu unuttunuz mu bilemem...
İnsanlar bir geçiş halindeyken, Süveyda'nın hareleri sadece bir noktada kilitli kalmıştı. Yaşıyor muydu? Biri onu uyandırabilir miydi? Bu bir rüya mıydı?
Hayır bunlar gerçekti.
Süveyda derin derin nefesler almaya başlamıştı. Merak esir almışken, donmuş bir bedeni ve adamın kaybolduğu o derin dolmuş gözlerine kenetlenmişti gözleri.
Kaybolduğu gözlerine birkaç saat önce şiirler yazmıştı. Şiirler dile gelebilir miydi? Şiirler Süveyda'yı ayakta tutabilir miydi artık?
Günün ruhu çekilmişti, buna kanı getirmişti Süveyda. Küçük kız, Süveyda'nın varlığını hissetmişcesine kaldırdı başını ona doğru, o kasvetli zamanda. Küçük kız konuşmaları anlayabiliyor muydu?
Neler oluyordu? Yoksa denildiği gibi o konuşma bir ağıdın habercisi miydi?
Adam konuşmasını bitirmiş, karşında ona heyecanla bakan minik kıza doğru baktı. Neşeliydi. Eğildi ve bir mutluluğun nasıl bir başka bedene zehir olduğunu duyurdu.
"Galiba, senin gibi güzel bir kızım olacakmış..."
Küçük kız beklenen o kocaman gülümsemelerini sunarken,
"Bana baktığın gibi ona bakma, korkar!" diyerek adamın arkasında duran kapıya koştu.
Cennet cehennemi aratır mıydı?
Adam ne hissedeceğini bilmezce, gülümsemesini getirdi simasına. Baba oluyordu. Sevdiği kadından bir kızı olacaktı. Baba oluyordu...
Ayaklarını pergel gibi aça aça yola koyuldu adam. Hızlı olmalıydı. Karısına sımsıkı sarılmalıydı.
O baba oluyordu.
Süveyda'nın zihninde cirit atan cümleydi. Sevdiği adam baba oluyordu. Kulaklarını tırmalayan seslere inat kalmaya çalıştı. Sindiği duvardan sürünerek çıktı. Gökyüzüne baktı.
Sevmek, fedakarlık mıydı?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro