Bölüm 2
İlk buluşma anı:
-Nazlı, emin misin?
-Kızım tabi ki evet. Kaç gündür bunu planlıyoruz. Bak süpriz yapıyoruz Nur. Nesi yanlış? Arkadaşlarıyız sonuçta.
-Tamam sen öyle diyosan...
18 yıllık hayatımda ilk defa birinin doğum gününü kutluyorum. O da zorla. Tabi ki Nazlı sağ olsun. O benim tek kankamdı.
Ama şu an Selinin evine doğum günü baskınına gelmiştik. Nazlı Selinin evinin anahtarını yaptırmıştı. Çünki sabah saat 9-da eve gizlice girecekdik. Bence ani baskın iyi bir fikir değildi ama Nazlı ısrar etmişdi.
-Aha... A-çıl-dı.- Sözleri sessizce söylüyodu. Büyük ihtimal Selin uyanmasın diye.
-Pastayla odasına mı gidelim Nazlı?
-Eve. Hadi gidelim.
Selinin evi dağınıkdı. Herhalde yorgunluktan toplayamamışdı. O an boğuk bir ses geldi.
-Nazlı duydun mu?
-Neyi?
-Sesi işte.
-Yoo. Duymadım. E hadi ama gidelim. Kız uyanıcak şimdi.
-Doğru, gidelim hadi.
Selinin odasının önünde durduk. Vee...
-3, 2 veee 1.
-SÜPRİZZZZ
-SÜPRİZ.
Ağzım o anki görüntüyle açık kaldı.
SELİN YATAKTA BİRİYLE ÖPÜŞÜYORDU.
-SELİN NAPIYORSUNN?
Nazlının sorusu beni kendime getirmişdi.
-Selin, yapmadın dimi? Daha 18-sin çünki.
-Aa... Kızlar dışarı çıkar mısınız?
Nazlıyla bakışdık. Şu an başka bir şey yapamıyorduk zaten. O yüzden çıkıcaktık. Çıktıkda.
-Nazlı, inanmıyor ya. Selin nasıl böyle bir şey yapar?
-Bilmiyorum Nur. Onu bu aralar çok boşladık herhalde. O sürtük Pelinle takılmıştır da, o doldurmuşdur "yap" diye.
O an kapı açıldı ve...
-Se... Ah, üzgünüm.- odadan az önceki çocuk çıkmışdı. Yakışıklıydı ama.
Nazlı pat diye odaya girdi. Bende peşinden.
-Selin bu ne demek? Biz arkadaşımızın doğum gününü kutlamak için evine gelelim ama arkadaşımız bir SÜRTÜK gibi başkalarının altında yatsın.
-Nazlı bana sürtük DİYEMEZSİN.
-Öyle mi? Ama az önceki görüntü öyle demiyordu ama.
-Nazlı hadi gel gidelim bak.- Araya girmem gerekiyor gibi hissediyordum. Çünki bu iş uzardı.
-Aynen siz gidin ve mümkünse bir daha benimle görüşmeyin.
Nazlı hışımla kolumdan tutup beni dışarı çıkardı.
-Yürü Nur. Gidelim. Bu kızla bir az daha arkadaş kalamazdım. Sen de dimi?
-Evet ya...
Şu an:
O günden sonra ne Selinle, ne de Nazlıyla görüşmüştüm. Selin Antalyaya ailesinin yanına, Nazlıysa İzmire ablasının yanına gitmişdi. Sadece Nazlı benim gerçek anlamda arkadaşım olmuştu. Ama şimdi onunla görüşmüyodum bile.
Sarpsa o çocuktu. Selinle o gün birlikte olan çocuk.
Aslında Nazlı hep o çocuğu, Sarpı suçluyodu ayrılmamıza sebep olduğuna göre. Ama Selinin başkaları altında yatmak istemesinde Sarpın bir suçu yoktur elbet.
Annemle, Fırat bey masada otururken bize döndüler:
-Bakın çocuklar. Biz artık resmi olarak evliyiz. Ve sizde bu duruma göre kardeşsiniz.- Sağ ol ya bilmiyodum.- Bir-birinize alışmanız gerek. O yüzden aynı üniversiteye gideceksiniz. Ve son olarak biz, Yıldızla 2 günlüğüne Bodruma ilk balayına gidicez. Zaten 6 gün sonra düğün olucak. O zaman da, Madride gidicez. Umarım saygıyla karşılarsınız.
O kadar şey söyledikden sonra bir şey demek ayıp olurdu şimdi. Sahte bir gülümseme, daha doğrusu yapmacık bir gülümseme ile dedim:
-Sizin kararınız önemli tabi. Saygı duyuyorum. Ama ben 20 yaşımdayım ve bende karar verdim. Bende kendi evime çıkıcam. O yüzden sizinle pek görüşmem bence. Kısaca beni ilgilendirmiyor.
-Nur haklı, biz çocuk değiliz. Bize karışmadığınız sürece her şeyde serbestsiniz.- Hayret. İlk defa konuştu ABİM.
Tam her şey "oldu" derken, yine bir şey çıkdı işte. Bir de abimle vakit geçirmem gerek.
Saate baktım. Saat 12:14-dü. Artık yorulmuşdum ve eve gitmek istiyordum.
-Şey ben kalkayım artık. Size iyi EĞLENCEler.- Son sözü bilerek vurgulamışdım. Her ne kadar tepki vermesem de, istemezdim böyle bir şeyin olmasını. Boşuna uğraş gerektiriyor. Yok abi, yok baba. Bu yaşıma kadar görmedim, görmek istemiyorum da.
-Ben de kalkayım. Daha bizimkilerle götüşücektim.
-Oğlum Nuru da götürsene. Yalnız kalmasın gece-gece.
-Yok istemiyorum. Sağ olun.
-Olur mu öyle şey? O abin artık senin. Yanlız bırakamaz.
-Fırat doğru söylüyor kızım. Sarpla git.
-Anne eve gidicem ben. Yor-gun-um.
-Gi-di-cek-sin.
-Offff. Peki.
Sarpa döndüm. Aynı benim gibiydi. O da istemiyorsa artık. Bana bakıp, eliyle otoparkı gösterdi:
-Buyur, KARDEŞİM.
-Teşekkürler,ABİ.
Hep bir ima. Bıktım ama ben.
Arabaya geçtik. Evimi bilmediği için malum soruyu sordu:
-Nerede evin?
-Sen git. Ben gösteririm.
-Peki, tamam.
-Bu arada seninle konuşmamız gerek, biliyosun dimi?
-Biliyorum küçük.
-Ama bu ne ya? Küçük ne, Allah aşkına? Bak, ben seni ne arkadaş, ne de abi olarak görürüm. Tamam mı? Sonradan gelip bana karışamazsın. Bu konuda anlaşalım.
-Peki kardeşim. Senin istediğin gibi olsun. Ama yarın saat 3-de seni alıcam. Hem benle, hem de arkadaşlarımla tanışman için. İleride lazım olur bakarsın. Sevgili-mevgili lazım olursa, bizimkilerden ayarlarsın. Bak, hatta Mert tam senin kafa. Soğuk ve buz. Anlaşırsız siz. Hadi yine iyisin. Benim gibi abini nerden bulucan acaba?
-Pardon da, konu sevgiliye nasıl geldi? Hem sen nasıl ABİsin, haa? Sevgili ayarlamalar falan. Hem bu ne samimiyyet, biraz ağır ol. Sen dünden razısın her halde (Bu söz nasıl yazılıyor?) kardeşinin olmasına.
-Hayır, sadece şimdiden kendi çıkarlarımı hazırlıyorum diyelim.
-Ha iyi abiden, kötü abiye telfi ediceksin o zaman. İyiymiş. Güzel taktik.
-Aynen öyle. O yüzden küçük bana itaet et. Yoksa yine buna mecbursun.
-Bir; benden sadece 1 yaş büyüksün, iki; ben sana hiç bir zaman itaet etmem. Ne istiyorsan şimdi söyle. Bekliyorum.
-Hani Selinle beni bastınız ya--
-Evet...
-Sözümü kesme. Işte o gün yanındakı kız kimdi?
-O mu? O Nazlıydı. Eski arkadaşım.
-Ha şimdi arkadaş değilsiniz. Neden?
-Senin yüzünden.
-Ben?
-Hııı, sen.
-Neden peki?
-Sonra, şimdi yorgunum. Ben geldim zaten. İyi geceler ABİ.
-İyi geceler KARDEŞİM.
Çabuk varmışdık eve. Bu gün zaten ilk günümdü bu evde. Aslında kuzenim iç mimar. Bu evi ona Amerikada tasarlatmışdım. Baya güzel olmuşdu ev.
Çok yorgunum. Uyumak istiyorum. Yatağa geçip, yarın hakkında düşünmek istedim ama, hemen uyuya dalmışım...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro