giriş
yorumlarda cinsiyetçi söylem ve küfür kullanan kullanıcılar engellenecektir, iyi okumalar
**
Hayat. Herkesin kendince yorumladığı ama kimsenin gereken cevabı bulamadığı bir kavram. Gerçekten var mıydı, sadece burada mıydı, herkes için aynı mıydı? Park Jimin bu soruları her gece yatmadan önce kafasında döndüren insanlardan yalnızca biriydi; bakışları duvarlarını süsleyen birkaç posterde gezinir ve durmadan bu soruları sorardı kendine. İçindeki tartışmanın başlangıcı, her zaman, tek bir soruya dayanırdı.
Benim neden ruh eşim yok?
Elbette, ruh eşi olmayan milyonlarca insan vardı, Busan'ın küçük prensiyse bunlardan yalnızca bir tanesiydi. Çocukluğu boyunca anne ve babasına imrenmiş, çevresindeki insanların birer birer kavuşmasını izlemişti sevdiklerine. Kendi aşkının çıkıp gelmesini beklemişti bir gün, bu sırada onu aramayı da ihmal etmemişti elbette ama sonuç tam bir hüsrandı.
Kendiyle ilgili gerçekleri öğrendiğinde yanında yalnızca Taehyung vardı, tüm bu süreç boyunca elini bırakmamış, Jimin çığlık atarak ağlamak istediğinde de onu göğsüne çekip destek olmuştu. Adil değil, diye düşünmüştü o gün, hala böyle düşünüyordu ama en azından uykuya dalmaya çalışırken ağlayarak düşmüyordu artık yatağından. Seul'e kalıcı bir şekilde yerleşmiş ve annesinin ona her bakışında acımayla dolan gözlerinden de kaçmıştı.
Ne olmuş ruh eşi yoktuysa sanki? Ha? Ruh eşi olmadığı halde birbirini seven ve evlenen, güzel aileler kurup güzel çocuklar yetiştiren bir sürü insan vardı, televizyonda sürekli görüyordu. Evet, belki Taehyung'un Jungkook'a baktığı gibi bakmayacaktı evlendiği kişi kendisine ama yalnız olmayacaktı en azından. Jimin yalnız olmaktan nefret ediyordu. Jimin insanları seviyordu, keşke birisi kapısını çalıp onu sevmeye gelseydi, tek isteği buydu.
Vakit öğleden sonrayı henüz bulmuştu, Jimin salonundaki koyu yeşil koltukta uzanıyor, en sevdiği roman serisinin üçüncü kitabını kim bilir kaçıncı defa okuyordu. Vakti ve parası vardı, o gün içinde yapacak daha iyi bir şeyi de yoktu. Dönüp dolaşıp bu kitapları okuyor, kendini gerçek hayattan az da olsa koparmaya çalışıyordu. Serinin ana karakteri, Suga, tıpkı Jimin gibiydi. Onun da ruh eşi yoktu. Belki de bu yüzden Jimin'in hayatı boyunca en sevdiği kurgusal karakterdi, sebepler listesi uzayıp gitse de ilk madde kesinlikle buydu. Jimin Suga'yı seviyordu ve neden ruh eşim yok, diye ağlamadığı zamanlarda da kendini onunla beraber maceralara atılırken hayal ediyordu. Onunla yolculuklara çıkıyor, korkunç yaratıkları avlıyor, geceyi bir şişe devirmeden kapatmıyordu. Jimin sadece bu hayallerde mutlu oluyordu ve bu konu hakkında kimsenin elinden bir şey gelmiyordu.
Hava kapalıydı, oysa hava durumu bugün için güneşli demişti. Jimin'in bunu bilme sebebiyse arkadaşları Taehyung ve Jungkook'un buna güvenerek pikniğe gitmiş olmalarıydı. Jimin'i de davet ettilerse de genç adam ruh eşlerinin yanında kendini rahat hissetmediğinden evde kalıp Suga'yla beraber dev pitonları doğramayı seçmişti.
Yağmur yağmaya başladı, normal zamanlarda Jimin'i rahatlatan o ses şimdi ilgisini kitaptan çekmesini sağlamıştı. Yavaşça perdesi açık olan pencereden dışarıya baktı ve ne olduysa da tam o an oldu. Bir ışık bombası patladı kapısının önünde, o kadar parlaktı ki Jimin'in üç renkli kedisi Chimmy kulak tırmalayan bir ses çıkararak evin iç kısımlarına kaçmıştı. Yıldırım düştüğünü sansa da, sekiz saniye geçtiği halde herhangi bir gök gürültüsü duymamıştı. Merakla ayağa kalktı, az önceki parlak ışık gözlerini acıtmış ve görüşünü bir an için de olsa kaybetmesine sebep olmuştu. Pencereye yaklaşmak üzere bir adım atmıştı ki, evinin dış kapısında üç güçlü vuruş duyuldu.
Korkunun tüm bedenini sardığını hissetti. Bahçesinin kapısını açmamıştı, kimse evinin kapısını çalamazdı.
Kapıdaki vuruşlar yeni bir üçlükle tekrarlandı ve Jimin yutkunarak öne doğru bir adım attı. Delikten bakacaktı, tanımadığı biriyse de polisi arardı, ne vardı sanki?
Kapının önünde kimse yoktu.
Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, o daha ne olup bittiğini anlamamışken vuruşlar tekrarlanmıştı ve bu sefer öncekilere göre çok daha aceleciydi. Korkuyla kapıyı araladı ve geriye savruldu. Diğer taraftaki her kimdiyse aralanan kapıyı ev sahibi kapatamadan iterek sonuna kadar açmış ve Jimin poposunun üstüne düşerken de eve dalmıştı.
Sırtı Jimin'e dönüktü, üstünden sular damlarken büyük avuçları arkasından kapattığı kapıya yaslıydı ve gövdesi derin nefesleriyle yükselip alçalıyordu. Jimin korkudan titrerken olduğu yerde doğrulmaya çalıştı. "Sen kimsin?" diye sordu dehşet içinde.
Yabancı ona dönmeden önce birkaç saniye daha derin nefesler almaya devam etti. En sonunda ellerini iki yanına indirdi ve olduğu yerde dik durdu, bu haldeyken Jimin'le aynı boyda gibilerdi. Yine de Jimin'e kıyasla daha genişti omuzları, ellerinin ne kadar büyük olduğu da gözünden kaçmamıştı. Beyaz teni dışarıdaki fırtınanın soğuğu yüzünden iyice solmuş olmalıydı çünkü Jimin daha önce teni bu kadar beyaz olan birini görmemişti.
Yabancı yavaşça ona döndü ve Jimin onun yaralarla kaplı yüzüyle, boynuyla, düğmeleri açık gömleği sayesinde görünen göğsüyle karşılaştı. Korkudan fark etmemişti ama sıvalı kolları da yara izleriyle doluydu. Siyah saçları yağmur yüzünden pırasa gibi düzleşip ensesine ve yüzüne yapışmıştı.
Zorla evine girmiş bir yabancı olmasaydı Jimin onu seksi bulabilirdi, zira karşısındaki adam favori karakterinin hayat bulmuş hali gibiydi.
"Sen kimsin?" diye tekrarladı.
Her şey çok ani bir şekilde gerçekleşmişti. Jimin en büyük hakkı olarak sorusuna bir cevap bekliyordu ki, yabancı elini beline atıp Jimin'in nereden geldiğini bilmediği bir silahı çıkarmış ve korkudan buz kesmiş iri gözlü çocuğa doğrultmuştu. "Naamkahu'ya geldiğimi söyle."
"N-ne?"
Yabancı ona doğru bir adım attı, silahının namlusu şimdi Jimin'in alnına yaslıydı. "Naamkahu'ya de ki, onu buldum." Dudaklarında manyak bir gülüş vardı, yıllardır istediği oyuncak alınıp eline verilmiş bir çocuk gibi parlıyordu yüzü.
"Naamkahu'ya söyle, Suga onu buldu."
meraba meraba!! bu kurgu için deli gibi heyecanlıyım, şu an yayınlarken bile yüzümde çok komik bi gülüş var jkhflkhfdk normalde ciddi kurguları üçüncü kişiden yazıyorum ama bu sefer karakterin ağzından yazmayı denemek istiyorum, umarım batırmam. girişin tanrısal olmasına takılmayın, jimin bey'in gözünden olacak bu fikimiz. :') bölüm biriksin diye beklemektense benimle beraber ilerleyin olur mu? Hepimiz zevk alalım şu kurgudan. Okuduğunuz için teşekkürler, yorumları eksik etmeyin!!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro