95. Bölüm: İşte 17 Yıl Sonra Siliyorum Onu
Lily odalarına yerleştikten sonra kendini yatağına atıp gözlerini kapatan Ariel'a baktı. Derin bir iki nefes aldıktan sonra gözlerini açıp mırıldandı.
"Ay çok yoruldum."
Kendisiyle aynı anda Ariel'ı izlemekte olan Deborah elindeki su bardağını minik bir büyüyle Ariel'ın yanına yerleştirdi.
"Eşyalarımızı bile büyüyle yerleştiriyoruz Ari. Bu kadar çabuk ve çok yorulmanın tek anlamı senin çok az spor yaptığın anlamına gelir."
Jenna yüksek sesli bir kahkaha atıp Deborah'ın sırtına atladı. "Bak sen, bu konuşan takımın en hızlı yorulan quidditch oyuncusu değil mi?"
Deborah sırtındaki Jenna'nın bacaklarını kavrayıp odanın içinde hızlıca koşmaya başladı. "Yine de her türlü hepinizi beşe katlarım Jen!"
Lily, korkuyla Deborah'ın boynuna sıkı sıkı yapışan Jenna'nın çığlıklarla karışık kahkahalarını izlerken kendini tutamayarak gülmeye başladı. Ariel'ın da gülmeye başlamasıyla kızlar yatakhanesinde dördünün kahkahaları yankılandı dakikalar boyunca.
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru dedikodunun esir aldığı konuşmalardan birinde Jenna, iki Hufflepuff 6. sınıf öğrencisinin dedikodusunu Deborah'ı sinirlendirerek kızın ağzına tıkıp konuyu değiştirdi.
"Lils, sormaya biraz korkuyorum ama Petunia'yla aranız düzeldi mi? En son sana mektup bırakmıştı ama sonra ne oldu bilmiyorum."
Lily'nin yüzündeki gülümseme söndü, ifadesinin çok hızlı bir şekilde acıyla karışık öfkeye dönüşmesini odadaki üç kız adım adım, saniye saniye gözlemleme fırsatı edindi. "Petunia ile hiçbir ilişkim kalmadı. En kısa sürede kendi evime çıkacağım, James beraber çıkmamız için ısrar ediyor; Merlin korusun, ayrılsak bile ben o evde yaşamaya devam edemem. Her türlü mezun olur olmaz evden taşınıyorum. Sürekli barışalım barışalım diye zırvalayıp ertesi gün ağzıma sıçmaya kaldığı yerden devam eden kişi ablam da olsa silerim, ki işte 17 yıl sonra siliyorum onu. Ona umrumda olmadığını, o işe yaramaz Dursley ile birlikte evden çıkması için gün saydığımı, cehennemin dibine kadar yolu olduğunu, suratını gördüğümde suratımı çevireceğimi söyledim. Biliyorum biraz fazla sert çıkıştım, Petunia da ben de aslında deli gibi Petunia'nın içinde olduğu bir hayat istediğimi biliyoruz ama artık umrumda değil."
Odadaki sessizlik kızların düşünmesine olanak tanıdı. Jenna soruyu soran kişi olarak aldığı cevaptan daha mutlu olamazdı. Lily'nin devamlı Petunia tarafından incinmesi, itilip kakılması onun zoruna gitmeye başlamıştı. Arkadaşıyla gurur duyuyordu.
Derin bir sessizliğe bürünen Ariel, Lily'yi maalesef bire bir anlıyordu, aile üyelerinden birini hayatından çıkarma kararının ne kadar zor olabileceğini görmüştü, kendisinden daha çok sevdiği babasını çıkarmak zorunda kalmıştı hayatından. Ruhundan sökülen parçanın yerinin asla dolmayacağını biliyordu, aynı şekilde Lily de hayatı boyunca öyle hissedecekti ama Ariel aynı zamanda kızın yapabileceği başka bir şeyin kalmadığını da çok iyi biliyordu. Kendisi de o pozisyonda olsaydı, daha önce yapmış olduğu gibi, Lily'yle aynı kararı almaktan başka bir şey yapamazdı.
Öte yandan Deborah, Lily'ye tamamen yanlış yaptın diyemese de yanlış kararı verdiğini düşünmeden edemiyordu. Deborah için aile kavramı her zaman çok kutsal olmuştu, annesinin kaybından sonra asla erişemeyeceği kadar kutsallaştırmıştı kafasında. Öyle ki, teyzesinin yanına taşındıktan sonra bile yaşadığı rahatlamayı bir kenara koyarak asla ailesinin olmayacağını bir kez daha rasyonel bir şekilde görebilmişti. Son aile diyebileceği babasına tutunmak istemiş, babası da yaşadığı üzüntüyle baş edemediği için hayatından Deborah'ı çıkarmıştı. Aile denilen kavrama, Deborah kadar yaklaşmak isterken uzaklaşan biri daha yoktu kendisine göre. Böyle olunca aileye sırt çevirenleri anlamakta zorluk çekiyordu. Yine de arkadaşının rahatlamış olduğunu görebiliyordu ve onun mutluluğu Deborah'a şu aşamada yeterli geliyordu.
🍀
Lily bu gece uyuyamayacağını tahmin etmeliydi. Akşam yemeğini abarttığı her gece uykusuz kalıyordu, bu gece de onlardan farklı değildi. Evet, akşam yemekleri her zaman olduğu gibi bugün de çok güzeldi ancak her yattığında midesinin kara delik gibi yatağın üstüne yapıştığını hissettiğinde yedikleri hiç de güzel gelmiyordu.
Yatakta dönmekten sıkılıp kalktığında saat üçü bulmuştu. Kalktıktan sonra boynunu tutup ovuşturdu. Sıcak bir duş aldıktan sonra saçlarını kurutmamıştı böylece kızılları boynunun tutulmasına vesile olmuştu. Yavaşça odanın kapısına doğru ilerlemeye başladı. Hareketlerini olabildiğince minimum tutuyordu çünkü geçen yıllarda kızların uykusunun hafif olduğunu tekrar ve tekrar acı tecrübelerle tecrübe etmişti. Odanın kapısına vardığında arkasını dönüp kızların uyuduğundan emin oldu ve derin bir nefes alarak odanın kapısını yavaşça arkasından kapattı.
Neyse ki, yıllardır değişmeyen bir gelenek olarak Gryffindor Ortak Salonu hala cıvıl cıvıldı. Lily yüzünde bir gülümsemeyle merdivenleri inip salondaki favori koltuğuna yöneldi. O koltukta otururken yaşadığı anıları düşünüp kendi kendine kıkırdadı. 7 yılı burada geçti dese abartmış olmazdı.
Lily koltuğunda başkalarının oturduğunu görünce regl dönemimin verdiği aşırı duygusallıkla gözlerinin dolduğunu hissetti. Küçük sınıflar olduğunu tiplerinden anlamıştı, azıcık gözlerini korkutsa kalkacaklarından da adı gibi emindi ama aptal regl duygusallığı sağ olsun, tek kelime edemeden ağlamaya başlayacağını biliyordu.
Boynunu ovuşturarak başka bir koltuğa yönelecekti ki aklına başka bir fikir geldi. Erkekler merdivenine çevirdi yönünü. Sevgilisini ziyaret etme fikri her şeyden daha güvenli hissettirmişti zihnini. Emin adımlarla merdivenleri tırmandı, odaların kapılarını gördüğü anda adımlarını yavaşlattı. En son istediği şey başkalarının kendi adımlarıyla uyanıp skandal yaratmalarıydı, hele ki şimdi son sınıf olmuşlardı; kural belliydi, son sınıfların attığı her adım tüm Hogwarts dedikodularının ilk cümlesi olacaktı.
Tanıdık kapıya vardıktan sonra içini bir heyecan sardı. James Potter ile beraber olalı sadece 4 ay olmuştu ama Lily, James'e şu son 4 ayda tutulmamıştı ki, ilişkileri neredeyse 1. sınıflarından beri okulun dilinde, Lily'nin ise zihnindeydi.
Lily yüzündeki aptal gülümsemeyi silmeyi çalışarak kapıyı araladı. İlk gözüne çarpan Sirius Black ayaklarını kafasının olması gereken yere yerleştirmiş, yastığını bacaklarının arasına almış, kafasını da rahat olmadığı aşikar bir biçimde hafifçe duvara yaslamıştı. Diğer yataktaki Remus Lupin, yastığını kafasından çekip kollarının arasına alıp sıkıca sarmış, cenin pozisyonundaki bebeklerinkine benzer bir pozisyon almıştı. Son yataktaki Peter Pettigrew ise kafasını yastığının altına almıştı, yüz üstü yatmış, belli ki uykuya dalmadan önce Çapulcuların asla bitmeyen seslerinden şikayet etmişti. Lily, onları tanıdığı bu 7 yıla güvenerek en son uyuyanların her zaman James ve Sirius olduğunu biliyordu.
James demişken, dedi beyni ansızın. Lily kıkırdamamak için ağzını eliyle kapatıp sevgilisinin yatağına çevirdi adımlarını. James her zamanki gibi yüz üstü yatmış, bacaklarını ayırmış, bir kolunu yastığının altına sıkıştırmıştı. Diğer kolunun bulunduğu pozisyona bakarak, Lily yarın sevgilisinin kolunun inanılmaz ağrıyacağını biliyordu. O zaman onu uyandıralım da kolu ağrımasın, dedi beyni. Lily o gün ilk defa regl bulantılı beynine hak vererek James'in yorganını kaldırdı nazikçe. Çocuğun ayak ucuna oturdu. Hafifçe uzanarak yanağına bir öpücük kondurdu. Dudağından da öpmeyi düşünmemiş değildi ama hiç James'in ağız kokusuyla baş edecek gününde değildi.
James gözlerini ovuşturup tek elini sevgilisinin bacağına yerleştirdi. Diğer eliyle gözlüklerini bulup gözlerine yerleştirdi. Lily'nin bayıldığı uykulu sesiyle seslendi kendisine.
"Günaydın mı oldu?"
"Hiç iyi geceler olmadı ki."
James sırtüstü dönüp hafifçe doğruldu. "O ne demek, anlamak için fazla uykum var."
Lily omuzlarını silkip yatakta bağdaş kurdu. "Uyuyamadım demek, yine fazla yedim. Bu arada gidip dişlerini fırçalar mısın? Gerçekten seni öpmek istiyorum."
James Potter oturduğu yataktan hızlıca kalkıp banyoya yöneldi. Lily Evans, yıllarca peşini kovaladığı kız, onu öpmek istemişti; bir saniye daha bekler miydi? Dişlerini özenle fırçaladıktan sonra yüzünü yıkadı. Islak elleriyle saçlarına umutsuzca şekil vermeyi denedi. Yıllar geçtikçe kuzguni renkli saçlarının dalgalarının usanmayacağını anlamıştı yine de her seferinde saçlarına öfkelenmeden edemiyordu. Yönünü yatağına çevirip adımlarını hızlandırdı. Ne de olsa Remus ve Peter'ın asla uyanmayan tipler olduğunu biliyordu. Sirius'un uykusu ağır değildi ama o da Lily'yi gördükten sonra en fazla duvara dönüp homurdanma tepkisini verirdi. Gerçi, mutlaka Merlin ile ilgili birkaç mide bulandırıcı tamlama da sıkıştırırdı araya, her türlü James'in endişelenmesi ve uğruna sessiz olmasını gerektiren bir durum değildi sonuçta.
James yatağına arkadan yaklaşıp sevgilisinin beline sarılıp boynuna minik bir öpücük kondurdu. Lily, ellerini çocuğun belindeki parmaklarına yerleştirdi, sağ elini çocuğun çenesine yerleştirip kendisine yaklaştırdıktan sonra dudaklarına yöneldi. James kendi dudaklarının içine kıkırdayınca Lily dudaklarını ayırıp elini çocuğun dudaklarının üzerine yerleştirdi. "Şş! Diğerlerini uyandıracaksın!"
James kızın dudaklarındaki elini öpücüklere boğarken mırıldandı. "Uyanmazlar, hem uyansalar ne olacak, basit bir büyüyle bayıltıveririz."
Lily fikirle irkilip yataktan kalktı. Çocuğun elini kavrayarak odanın kapısını işaret etti. "Ortak Salona gidelim, çok ses yapıyoruz burada. Bir de çıkmadan altına bir şey giy, etrafta iç çamaşırınla gezmeni istemiyorum."
James hızlıca altına lacivert şortunu çektikten sonra Lily'yle beraber Ortak Salona indi. Kızın tuttuğu elimi dudaklarına götürüp öptükten sonra tüm gözlerin kendilerinde olmasına aldanmadan ilerlemeye devam etti. Lily kapıdan çıkarken koltuğunda küçük sınıfların oturduğuna dair bir şeyler mırıldanmıştı ancak kızın sesindeki çocuksu hüzün James'i bu sorunu çözmekle yükümlü kılmıştı. Lily'nin 'ayın o zorlu haftası'ndan geçtiğini biliyordu yoksa ne yapar ne eder o koltuğa oturur, bir daha da ondan başka kimsenin oturmaya yeltenmeyeceğini de garanti ederdi.
James, Quidditch seçmelerini kendi yaptığı için oturanların 3. sınıflar olduklarını biliyordu. Aralarından bir tanesi, adı Eduard olsa gerekti, baya başarılıydı aslında ancak takımda yer alabilecek kadar iyi değildi. Her sene aklına gelen Allison'ı düşünüp gülümsedi, eski takım kaptanı, şimdikini görse ne düşünür demeyen takım kaptanı yoktu herhalde.
"Hey," James oturan çocuklara seslendi. "Siz başka bir yere otursanız daha iyi olacak."
Çocuklardan birkaçı mızmızlansa da, kendisini tanıyan isimler diğerlerinin kulaklarına bir şeyler fısıldadıktan sonra hepsi tek tek kalkıp 'büyük sınıfların eziyetine' dair bir şeyler fısıldayarak başka koltuğa yöneldiler. James gülümsedi. 7. sınıf olmanın iyi yönlerini de kullanmak zorundaydı sonuçta.
Lily'yi belinden kaldırıp koltuğa oturttuktan sonra kendisi de kızın ayaklarının dibine bağdaş kurdu. Lily kendisine gülümseyerek baktıktan sonra eğilip dudaklarına yöneldi.
James o gece daha ne isteyebilirdi bilmiyordu. Ya da, Hogwarts hayatı boyunca başka ne isteyebilirdi bilmiyordu dese daha doğru olacaktı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro