Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

66. Bölüm: Herkesi Yıkar Geçerim

Deborah karşısındaki kız gülümsedikten sonra kollarını kızın boynuna dolayarak kendisine doğru çekti ve iyice sarmaladı.

"Çileğim, trafik lambam, domate--"

"Deb, tamam. Ben de seni özledim." Lily Evans kızın sımsıkı dolanmış kollarını boynundan ayırarak gülümsedi bir kez daha.

Karşısındaki, en yakın arkadaşlarından olan  Deborah Williams kırmızı kazağı ile dikiliyordu; yüzünde pozitif bir ifade taşıyordu, kahve saçları lüle lüle dirseğine uzanıyor, kızı gıdıkladıkları noktada geriye ittiriliyorlardı.

"Ah," Deborah derince bir nefes alıp etrafına göz gezdirdi. "Hogwarts kendini özletmesini iyi biliyor."

Lily kısa sürede konuşma sitilini bile özlediği arkadaşına bakarak sırıttı. "Aynı senin gibi. Neler yaptın, baban nasıldı?"

Kız iyice uzamış saçlarını elinin tersiyle ittirip kollarını göğsünde bağladı. "Depresyonal zamanlardan geçiyordu, annemin ölümünün yıl dönümü ekimdeydi ancak babam artık yas tutmamaya karar vermişti ve eh-- sanırsam kararı sadece onun üzülme zamanını geciktirebilmiş. Ben ayrılırken iyi gibiydi, ya da iyi rol yapıyordu diyeyim." Derin bir nefes alıp hafiften kızaran gözlerini kırpıştırdı. "Onu çok özlüyor Lils. Onun benim için güçlü durması gerek falan ama nedense hep güçlü olmaya çalışan ben oluyorum. Annemin her şeyini özlüyorum. Sevgi dolu bakışlarının verdiği huzuru; simsiyah saçlarının mis kokusunu, gülüşünden yayılan enerjiyi... Her şeyini, ve babam bu haldeyken ben nasıl toparlayacağım hiç bilmiyorum."

Lily gözlerini yere indirip ayaklarında gezdirdi bakışlarını. Deborah'ın tek ailesi babasıyken, onun böylesine zor durumlarda annesine üzülmek yerine babasının yanında dimdik durması güçlülüğünü simgeliyordu. Deborah'ın da annesini özlediğini biliyor, fark edebiliyordu. Her 'anne' lafı geçtiğinde kızın gözlerini kaçırdığını; gözlerinin dolduğunu görebiliyordu. Gözlerini yummuş Deborah'a güvenle gülümseyip bağladığı kollarını sıktı.

"Emin ol geçecek her şey ve tamamen iyi hissedene kadar da tam yanı başında olacağım. "

Deborah hüzüne bürünmüş yüzüne minik bir tebessüm yerleştirdi.

"Senin tatilin nasıl geçti Lils?" Titrek sesini saklayamasa da duruşunu düzeltti.

"İster inan, ister inanma ancak tatilim tamamen Monica'yı düşünmek ve ona karşı ne kadar iğrenç olduğumu hissetmekle geçti. Umarım ondan özür dileme fırsatını bulabilirim.

"Fırsat bulmak derken? Kız zaten bizimle aynı binada, neyin fırsatı lazım ki sana?"

Lily derince iç çekip kaşlarını kaldırdı. "Yetişmen gereken çok şey var Debby. Dengeler tamamen değişti. Bu sefer zincir onarılacakmış gibi de değil pek."

Deborah ellerini iki yana açıp gülümsedi. Lily'nin inatla inkar etmekte olduğu hoşlantı duygularını beslediği kişinin sevgilisi olduğu için Monica Martinez'e boyutları fazlasıyla büyük bir önyargıyla yaklaştığını daha sonra ise aralarında geçen duraksız kavgalar sonucu birbirlerinden nefret ettiklerini biliyordu. Şimdi ise Lily'nin söyledikleri Deborah'ta ani bir merak uyandırmıştı. "Dinliyorum."

Kızıl saçlı olan derin bir nefes aldı, gözlerini ovuşturdu ve Deborah'ın koluna girerek yürümeye başladı.

"Potter, hani bana şu Grayden'ı ayarlaması gereken, gittikten sonra Martinez ertesi sabahında Lucius Malfoy ile büyük bir kavgaya girişti.--"

"Ne kavgası?" Deborah merakla sordu.

Lily gözlerini kapatıp anıların gözlerinde canlanmasına müsaade etti. Dudaklarını araladı ve hafızasından asla silinmeyecek olan sahneleri kelimelere dökmeye başladı.

Monica Martinez her günün aksine o gün hiç olmadığı kadar sinirli ve yorgun görünmüştü kendisinin gözüne. Yumruk yaptığı elinin arasına sıkıştırdığı asası yere bakıyordu ancak bakışlarındaki cüretkarlık o asasının sadece vücudundaki gerginlikle bile Hogwarts'ı parçalayabilecek güçte olduğunu hissettiriyordu.

"Malfoy!"

Kahvaltı yapan öğrencilerin kargaşasında sesini duyurup herkesi susturmayı başardıktan sonra Monica asasının yönünü Slytherin masasına yöneltmişti.

Kendisinin hedefi olan Lucius Malfoy hiç olmadığı kadar rahat görünmüştü Lily'nin gözüne. Ellerini çenesine dayamıştı, yavşakça gülümsüyordu, kaşları kızın sıradaki hamlesini beklercesine havaya kalkmıştı.

"Martinez?" Susmuş Hogwarts öğrencilerinin bulunduğu alanda yankılanmıştı çocuğun özgüven dolu sesi.

"Sen ne cüretle benim eşyalarıma o pis dokunaçlarını sürersin piç!" Kız çantasından elyazı ile yazılmış bir mektup çıkarıp salonun ortasında sallamıştı. "Sen kim oluyorsun da benim mektubuma yazı yazacak cesarete kavuşuyorsun yavşak!"

Lucius gülerek masadan kalkmıştı. Kızın yanına iyice yaklaşıp sesini kısmadan konuşmasına devam etmişti. "Hadi kara güzel, bana asanı yönelt, sağlam bir lanet fırlat bana; ben de Hogwarts hayatını bitireyim."

Monica'nın sinirden titreyen ellerini hatırlıyordu Lily. Kızın belki ilk defa bu kadar kaybettiğini görmüştü kendisini. "Bir daha, bir kez daha bana bulaştığını göreyim Malfoy, bak o zaman önemsiyor muyum siktiğimin okulunu!" Kız tek damla gözyaşı ile akmış rimelini sağ elinin tersiyle silmişti.

Sarışın çocuksa sadece gülümsemişti. "Daha ağlamadan konuşamıyorsun güzelim, orospu anneni çağır da senin yerine cevap versin. Duyduğuma göre memeleri seninkilerden güzelmiş, en azından altına yattığı adamlardan öyle duydum."

Monica sağ gözünden akan rimelin siyahlığıyla onun rengine bürünmüş dudaklarını tek tek açarak konuşup Lily'yi büyüsüne kaptırmıştı. "Senin aksine tatlım, ben kendimi ifade edebiliyorum ve bunu yapmak için arkamda annem, babam veya paraya ihtiyaç duymuyorum. Ama eğer bir kez daha anneme laf ettiğini duyarsam, işler değişir."

"Orospulara orospu demek yanlış değil."

Monica derin bir nefes alıp çocuğa gülümseyerek baktıktan sonra dudaklarını o an için son kez aralamıştı. "Götlere götlüklerinin bedelini ödetmek yanlış değil."

Lucius Malfoy'un araladığı dudakları Monica'nın sertçe yüzüne çarpan yumruğuyla kesilmişti. Çocuk geriye doğru sendeleyip Ravenclaw masasına çarptıktan sonra Monica diğer yumruğunu çocuğun şekilli burnuna geçirmişti.

Lily karşısında kendisini ilgiyle dinleyen arkadaşına baktı. "Daha sonra ise kimse Monica'nın elinden Malfoy'u alamadı. Çocuk kendinden geçip bayıldıktan sonra Monica üstünden kalkıp alnındaki teri sild--"

"Martinez kafayı üşüttü!" Deborah heyecanla çığlık attı.

"Debs kız sinirden titriyordu. Etraftakilere baktıktan sonra dolan gözleriyle kalabalığa seslendi."

"Ne dedi?"

Lily Monica'ya karşı duyduğu gururu gizleme çabasına girmeden cevapladı. "Ben basit bir sürtük değilim, zayıf değilim; herkesi yıkar geçerim."

Deborah Williams ellerini kızarmış yanaklarına dayadı. "Peki şimdi nerede?"

"Dumbledore'un odasında, okuldan atılıyor."

🍀

"Çatalak, bütün kıyafetleri karmakarışık etmişsin! Neredeyse hiçbir şey giyemedim diyorum!"

James Potter, öfkeyle ellerini beline yerleştirmiş arkadaşına baktı. "Bu bir sıkıntı olmamalı senin için Sirius. Yanlarından çıplak geçerken bayılan kızların sayısını saymak problem olur anca."

Sirius Black yüzünden neredeyse hiç silinmeyen gülümsemesini takındı tekrar. Ellerini belinden çekip arkadaşının boynuna sarıldı.

"Özletiyorsun kendini dostum."

Remus Lupin, James'in valizinden çıkardığı kırmızı kazağı eline aldıktan sonra çocuğun karşısına dikildi. Ağzındaki sakızla gürültülü bir balon patlattıktan sonra yanıt bekleyen ifadesini takındı.

"En son bu kazağımdan nefret ediyordun James, ne zaman sahiplenmeye karar verdin?"

James parmaklarıyla şakaklarını ovuşturdu. "Emin ol Aylak, benim de hiçbir fikrim yok."

Kapının tanıdık gıcırdamasıyla üç gencin de yüzü odanın girişine çevrildi. Hızlıca odaya giren sarışın çocuk yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirmiş, tek elini de gıcırdayan kapıya yaslamıştı.

"Otur James. Sana anlatmamız gereken şeyler var."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro