Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

61. Bölüm: Bundan Sonra Ne Değişebilir Ki?

Sirius uzun saçlarını yarım at kuyruğu şeklinde topladıktan sonra yaslandı yanındaki sarışına doğru.

Ariel kahvaltısını etmeye çalışırken kendisine engel olan çocuğu itmeye bile girişmedi, ne de olsa yetmeyecekti gücü gücüne, denk değillerdi.

Siyah saçlı olan ise yanındakinin sinirlendiğini bile farkında değildi. Başı ağrıyordu, kafası karışıktı duydukları üzerine, beynindeki çarklar dönüp duruyordu durmadan. 

En yakın arkadaşının büyük bir çabayla sakladığı, sorduğu herkesin kendisine adam öldürmüş gibi yargılaycı bakışlarla cevap verdiği olayı dinlemişti acıları birinci elden yaşayan James Potter'ın ağzından. Merak ettiği, etmediği tüm ayrıntılara sahipti şimdi ve duyduğu nefret artmıştı ailesine, Diana Black'in katliamındaki sessizlik yeminleri yüzünden.

Evet tahmin ettiği çoğu şey doğrulanmıştı, ne de olsa az kafa yormamıştı olanların üzerine ancak tüm beklentilerine ve olayların kafasındakilere paralel ilerlemesine rağmen şoka girmişti çocuk resmen, başı ağrımaya başlamıştı.

Olay saklanması mümkün olmayan bir genişlikteydi, olayın saklanmasının ardında ciddi bir yetenek saklıydı aslında, böylesine benklenmeyen sonuçlar doğmasına, tüm Black ailesinin son sürat katliam istemesine, dört kız kardeşin arasındaki ilişkinin inanılmaz derecede değişime uğramasına rağmen saklanmıştı, reddedilmişti her şey tüm dış dünyaya. 

Diana Black silinmişti büyücülük dünyasından, hiç varolmamış gibi davranılmıştı tüm bu zamanlarda.

Sirius anca şimdi anlamıştı annesinin aşırı tepkisinin sebeblerini, şimdi mantıklı gelmişti tüm söyledikleri.

Şaşırmıştı James Potter'ın hayatta olmasına, mucizeydi bu. Nefret ediyordu Olivia Black-Potter'dan, kimseden olmadığı kadar. Oysaki Sirius minettardı ona, tek başına olayın neredeyse tüm seyrini değiştirmişti, sevgili Diana'sının ölümünü engelleyemediği halde.

Sirius baş parmaklarıyla ovaladı başını. Tüm gece uyumamıştı, yatağında dönüp dolaşarak James'in anlattıklarını yankılatmıştı kafasında, tekrar tekrar dinlemişti olayı baştan sona. 

Kızgındı arkadaşına aynı zamanda, tüm bu yıllar boyunca içinde saklamıştı onca acıyı ve anıyı, tek başına yüklenmeyi seçmişti gereksiz bir cesaretle, ama aynı zamanda da takdir edilmeliydi tüm bu zaman boyunca, yıkılmamıştı hiçbir zaman.

Sirius yaslandığı Ariel'in söylenen sesini duyduğunda hafifçe açtı sıkı sıkı kapattığı gözlerini. Gözleri kapalıydı, sanki gerçeklikten bir süre kopmak engelleyecekti onun benciliyetin krallığına yakın olmasını.

Kafasını kaldırıp gözlerini ovuşturdu.

Ariel'in saçlarının yaydığı vanilya kokusunu hissetti Sirius. Kafasını çevirip yanındaki kıza baktı, kızın dudakları ciddi bir ifadeyle açılıp döktü kelimeleri.

"Sakın kavga çıkarayım deme. Konuşma, cevap verme."

Sirius ağrıyan başını ovuşturmayı denedi beyninde Ariel'in cümlesini oturtmaya çalışırken.

"Ne diyorsun Ari, sorguya falan mı çekileceğim?"

"Regulus ve Hayley geliyor."

Sirius kaşlarını çattı. "Niy--"

Kızın sert cevabı Sirius'un ağzını açmasını engelledi.

"Susmayı dene."

Sirius sarışının tavsiyesine uyup doğruldu, çenesini ellerinin tersine yaslarken.

Dalgalı saçları mavi gözlerinin hareketine eşlik edercesine sıçrayan Hayley Tate her adımında saçıyordu devasa özgüvenini. Gerçi Sirius anlıyordu özgüvenini, köklü ve zengin bir safkan ailesinden geliyordu, büyütülürken hiçbir şeyi eksik edilmemişti, elini uzattığı her şeyi almıştı avuçlarına almıştı kolaylıkla. Edinmişti ailesinin kan değerlerini, ancak ruhundaki temizliği korumuştu, kendine özgü bir kişilik geliştirmişti farkında bile olmadan belki.

Arkasından yürüyen Regulus ise bakışlarını kendisinden özellikle kaçırıyordu. Sirius'un bunu fark etmesi pek zor değildi, kardeşini tanıyordu, ve yanında oturan Ariel ve Lily'ye uzun uzun baktığında aslında kendisini de çaktırmadan izlediğini fark edebiliyordu. Halbuki Regulus bilmiyordu ki gri gözlerin kendisine nefret dolu olmayan herhangi bir izlenimle bakması onun için her şeye bedeldi. Sirius, Regulus'u seviyordu, değer veriyordu, önemsiyordu. Her ne kadar fark ettirmese de. Her zaman denemişti onu her şeyden uzakta tutmayı, kan statülerinden, bencillikten, kibirden. Ne kadar sıkı denediğinin önemi yoktu Regulus için, kendisinin anlayamadığı bir sebepten dolayı sinirliydi herkese. Öyle ki, tek kalemde silmişti en değer verdiğini, Deborah Williams'ı, yerini doldurmuştu resmen Hayley Tate ile.

Sirius aslında Hayley ile Regulus'un sıkı arkadaşlığına minnettardı, biliyordu ki Regulus'un tüm dünyadan izole olmasını engelleyendi Hayley. Ancak anlayamamıştı neden kendisi ile birlikte Deborah Williams'ı da sildiğini hayatından.

Sirius kardeşinin yavaşça James Potter'ın karşısına yerleşmesini izledi. Kendisinden sonra gelen Hayley ise tereddütsüzce Remus'un yanına oturdu asil tavrıyla.

Regulus kendisine bakmakta olan James'in elalarına seslendi.

"Selam."

James kafasıyla yanıtlarken siyah saçlı çocuğu, Hayley hafifçe boğazını temizleyerek başladı tek tek konuşmaya. Her kelimesine dikkat ediyordu telaffuz ederken.

Kendisine göz kırpmadan bakan Lily'ye çevirdi odağını.

"Öldürecek gibi bakmana gerek yok Evans, biz sadece tanışmaya geldik, eminim daha önceleri de tanışmışsındır arkadaşlarının sevgilileriyle. Ne de olsa, Peter'ın Maria'sı var, James'in Monica'sı--"

"Ne?" Lily çevirdi kafasını James'e doğru. Şoka girmişti tekrar Monica Martinez'in adının James Potter ile anılmasından sonra.

Kızın yüzündeki ifade çokça duygu barındırıyordu, sinirliydi çocuğa, o sürtüğü merkezlerine tekrar aldığı için, mutluydu, yakasından düşecek diye, ama en çok da incinmişti, tam da ona bir şeyler hissetmeye başladığı zaman kesmişti bağlarını, bu sefer o yıkmıştı aralarında oluşabilecek bağı.

James yutkundu, Lily çocuğun çıkık adem elmasını izlerken.

Ruhundaki pişmanlık ele vermişti kendini gene, hele de Lily'nin bakışlarındaki incinmişliği görünce.

"Biz Moni ile beraberiz-- tekrar."

"Oh," Lily dolan gözlerini çevirdi tabağına doğru kirpikleri narince ıslanırken. "Ne güzel, sevindim adınıza."

James hafifçe eğilerek görmeye çalışsa da hayranlıkla durmadan izlediği zümrütleri, başarılı olamadı. Dudaklarını yalayarak kafasını kaldırıp gözleri pişmanlıkla dolan Hayley'e çevirdi.

"Tanışalım o zaman." Hayley'nin ifadesinin rahatladığını gördü. "Ben James Potter."

James'in gözleri Hayley'den ayrılıp bakışmakta olan Regulus ile Jenna arasında gidip gelirken anında ürperti hissetti bedenininden gelip geçen. Regulus ne diye buradaydı ki, ne diye Jenna'dan ayırmıyordu bakışlarını?

Hayley gülümseyen bakışlarını kendisine nefretle bakmakta olan koyu saçlıya çevirdi.

"Peki ya sen?" seslendi yavaşça.

Kız saçlarını ittirdi, yüzündeki umursamaz ifade korkutuyordu. Neredeyse hiç negatif duygu barındırmayan ifadesi şimfi olabildiğine nefret ve kıskançlık doluydu.

"Deborah Williams."

Hayley yüzündeki gülümsemeyi indirdi. Bu kızın Regulus'un eski en yakını olduğunu biliyordu. Kendisine bakışlarının tek sebebinin de kendisinin rolünü kaptığı gerçeği olduğunu da farkındaydı.

Ancak bu müstakbel sevgilisinin arkadaşlarıyla iyi geçinmesini engellemeyecekti.

Hayley Deborah'a aldırmadan çevirdi bakışlarını diğerlerine doğru.

Gülümseyerek baktı her birinin yüzüne. Masumluk akıyordu ifadesinden.

Sirius ise yanındaki kızılın saçlarıyla oynuyordu. James'in aptal hatası yüzünden arkadaşının bu kadar üzülmesi acıtmıştı onu da. Fark etmişti aynı zamanda, kızın James'ten nefret etmediğini, hatta James'e karşı bir şeyler hissetmekte olduğunu.

Fısıldadı sessizce, tanışma faslı devam ederken.

"Evans, üzme kendini be, uzun sürmeyecek ilişkileri, emin ol."

Lily kafasını yavaşça kaldırarak gülümsemeyi denedi çocuğa karşı gözlerinden yaşlar süzülürken.

Bu ifadesi bile fark ettiriyordu ne kadar yıpranmış olduğunu kızın, ne kadar istemese de yüreğinin acıdığının.

Gözler belli ederdi her şeyi. Sirius inanırdı 'Gözler yalan söylemez,' kalıbına, fark ettirirdi gözlerdeki parıltılar çekilen acının fiziksel mi duygusal mı olduğunu.

Ve Lily'nin gözleri saf duygusal çöküntüyle parlıyordu o an.

"İyiyim ben-- " Lily gözlerini yumup beyninde yankılanan yalanları itti. Duygularını serdi meydana, konuşsunlar diye. "Sirius, dünyanın başıma yıkıldığını hissediyorum--"

Sirius kolunu kızın omzuna dolayarak göğsüne yasladı kızı. İzin vermedi daha fazla konuşmasına.

"Ağlama, şimdi değil. Sonra halledeceğiz, söz." Fısıldadı sakince, kızın sessiz hıçkırıklarına karşın.

"Bundan sonra ne değişebilir ki?"

Çocuk Lily'nin cümlesindeki umutsuzluğa karşı, hissettiği umudu eliyle kavrayabilecek kadar net görüyordu.

Sirius gri gözlerini keyifle gülümseyen Regulus'tan çekmeden yanıtladı.

"Her şey değişebilir Evans, hem de her şey."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro