Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

59. Bölüm: Anlatmam Lazım Sana, Dinler Misin?

Bölümler 600 - 700 kelime kısalmış bulunmakta.

Bundan sonra böyle olacak.

🍀

Monica Martinez asla beklememişti James Potter'dan böylesine bir atak.

İlişkilerde her zaman daha çok seven ve daha az seven taraf olurdu, Monica hep daha çok sevendi, kazınmıştı benliğine daha çok istemek, daha çok sevmek.

Bu durumdan James'i asla sorumlu tutmamıştı, tutamazdı da zaten.

Onun için her zaman suçlu Lily Evans olmuştu.

James'i reddettikten en fazla bir gün sonra umut veriyordu ona, mahvediyordu gencecik çocuğun tertemiz beynini, duygularını, hislerini.

Seviyordu Lily'yi, farkındaydı da bunu kendisi, ama bu durumda James'ten uzaklaşmayacaktı. Aslında özlerinde o kadar benziyorlardı ki. İkisi de asla kendilerine dönmeyenlerle uğraşıyordu, ikisi de çırpınıyordu, acı çekiyor, üzülüyor, karşıdakinin tek mimiğiyle dünyalara kavuşuyordu.

Böyle bir durumda el vermezdi vicdanı, çocuğu suçlamaya.

Ancak görünüşe göre Monica yanılmıştı. Başından beri hatalıydı.

James Lily'yi düşündüğü kadar sevmiyordu, öyle olsa çocuğun dudakları kendi dudaklarını örtmüş durumda olmazdı. 

Keyif alıyordu resmen yanılmaktan belki de ilk ve son defalığına.

Uzun parmakların belini esaretine almış olduğunu fark ettiği anda hormonlarının ani yükselişini de hissetmişti. Kasıklarında hissettiği gıdıklanma, kalbinin başında atması, ani ter basması bir olmuştu. Çocuğun yanaklarına dayadı parmaklarını, öpüşü derinleşirken akışa bırakmayı denedi güçten düşmüş bedenini.

Bedenindeki her damla kan alkolle yer değiştirmişti sanki o an. Tüm huzurlu anıları, tüm kahkahalar geçiyordu depresyonlar ve acılarla aynı anda zihninden. 

Kendini kaybetmişti uzun zamandır beklediği öpücüğün içinde.

Bedeni anormal tepkiler vermeye devam ediyordu, kalbi hiç durmayacak gibi bir ritimde atıyordu, davul sesi gibiydi, ancak rock konserinde duyacağı yükseklikte bir davul.

Gözleri otomatik olarak kapanmıştı, tüm diğer duygularını sabote etmeye çalışıyordu beyni, ki daha net hissetsin çocuğun dudaklarındaki yumuşaklığı, keskinliği, mükemmeliği.

Öte yandan, James, içinde hissetmeyi beklediği heyecandan uzaktı, sürüklenmişti ne hissettiğini veya düşündüğünü kestiremiyordu

Tek istediği Monica'nın dolgun dudakları, kahve kokan saçları, yumuşak elleri ve incecik beliydi.

Dertleri, yükleri, sorumlulukları silinmişti kızın temasında. Beyazlamış, ferahlamış, çözülmüştü anın etkisinde. 

Aynı zamanda pişmanlık baş göstermişti, duyguları karışmıştı, çığlık atıyordu beyni. Telaşlanmış, gerginleşmiş ve delirmişti de.

Kızın dudağını bir kez daha emerek bıraktı nefes nefese.

Hissetmediği şehveti duymuştu uzun ve derin öpücükte, bedenindeki dipsiz isteği açığa çıkarmıştı. Vücudunun zamansal hormonları artmıştı, dünya dardı.

Bıraktı isteksizce kızın dudaklarını yavaşça gözlerini açarken.

Monica'nın kara gözleri ışıldıyordu hiç olmadığı kadar, çocuğa bakarken.

James ise o an net olarak duydu beyninin çığlıklarını. Hissettiği pişmanlık ve karmaşıklık ezmişti beyazlamayı, ferahlamayı. Vücudunu terk etmemişken hormonları, bir de vicdanının yükü eklenmişti bedeninde taşıdığı yüklere.

"Bu-- " Monica sessizce fısıldadı lafı kesilene kadar.

James ellerini kızın belinden çekerek mırıldandı anında. "Gitmem lazım."

Kızın cevabını beklemeden hızlanarak yürümeye başladı. Adımları bahçeye yönelmişti şimdi, derin derin nefes alıyor ancak hep daha fazlasına ihtiyaç duyuyordu. Vücudu yönlendiriyordu onu, temiz havaya doğru.

Çelişkilerle dolu beyni oyunlar oynuyordu ona, karşısında beliriyordu Lily'nin yüzü; kızıl saçları koyulaşıyor, renkli gözleri renk değiştiriyor, yüzündeki masum ifade kaybolup Monica Martinez'in saçlarına, gözlerine, ifadesine dönüşüyordu. Arkadan bir çığlık kopuyordu. Kabuslarına giren tek çığlık.

Onca zaman boyunca inandırmıştı kendini, Lily'yi sevdiğine dair, şimdiyse bininci defa sorguluyordu kendini, hiç olmadığı kadar net olarak.

Aşkın veya sevginin, ne deniyorduysa ona, çözüm, kurtuluş, özgürlük olmadığını biliyordu. Diana Teyzesi öğretmişti ona bunu bilmeden, en acı şekliyle. 

Sevgi denilen kavram ise tamamen lükstü ona göre. Onsuz da yaşanıyordu, rahatça. Sevgi ise sadece renklendiriyordu hayatı, insanoğlunun biliçaltına yerleştirdiği duyguları yaşamak için çabaladığı bir sistemden çıkan basit bir üründü sevgi. James'in aklına takılan tek bir şey vardı.

Bunlar kendi fikirleri miydi yoksa beyni mi şekillendirmişti fikirlerini hayatta kalabilmesi için?

Daha doğal sevgiler de mevcuttu, zorlama olmadan gerçekleşen, yaşanan, nefes almaktan keyif alınmasını sağlayan. Bu kesinlikle Diana Black ile yaşadığıydı, teyzesi fark etttirmişti ona sevginin bu türünü. Asla vazgeçemeyeceğini hissetirendi o James'e, simsiyah saçları, mükemmel yüzü, gülen gözleri, kendisini rahatlatan en büyük şey olmuştu hayatının on yılı boyunca. Kadının uzun parmaklarının saçlarının dalgalarına dolandığında acıtmadan çözmesiydi düğümleri, teyzesini özel yapan. Bakışlarındaki acıyla kombinlenmiş hayat sevinciydi onu özel yapan. Ölümünü hissettiği o anlarda bile sadece James için yalvarmasıydı onu özel yapan. Teyzesinden yayılan doğal sevgiydi onu özel yapan.

James gözlerine dolan yaşları kovdu istemsizce. Çok bencilce geliyordu ona teyzesi için ağlamaktan kaçınması. Biliyordu, biliyordu ki eğer ölen kendisi olsaydı teyzesinin tek günü bile geçmeyecekti onun için ağlamadan. Şimdiyse kendisinin tek yaptığı beyninden kovmaktı acı hatıraları, gözlerinin ıslanmasını engellemek için. Ne kadar da zavallı bir koruma sistemiydi geliştirdiği.

Onu Monica - Lily çıkmazına sürükleyen de buydu zaten. Lily'ye duyduğu sevgiyi Diana'ya duyduğuna benzetmişti. İkisi için de hissettiklerini yoğunlaştırmaya çalışmamıştı, bilinçaltı zamanın oyunlarını sunmamıştı karşısına, kendiliğinden oluşan insancıl duygusuydu tek hissettiği. Bu yüzden sürekli emindi Lily'yi sevdiğine.

Ancak az önce yaptığı hem Lily'ye, hem doğal sevgiye olan inancına hem de onu en çok acıtana; Diana Black'e ihanetti.

James yüzüne çarpan soğuk havayı hissettiğinde huzurun yüzünü yaladığına dair yemin edebilirdi.

Birazcık daha hafiflemişti olağanca ağırlaşan ruhu, daha temiz düşünebiliyordu şimdi.

Hafifçe adımladı bahçeyi, gözleri anlamsızca çevreyi tararken.

Omzuna yerleşen kuvvetli eli hissedince çevirdi dolu bakışlarını yanındakine doğru.

Sirius Black duruyordu yanında, yüzünde muzip sırıtması ile. Uzun siyah saçları salınıyordu deli rüzgarda, tek eli cübbesinin cebinin içindeydi.

Çocuğun kara ve sert bakışları anında muziplikten uzaklaşıp yerini endişeye bıraktı. En yakın arkadaşının gözlerindeki yaşlar meraklandırmıştı onu. Kafasında türlü olasıklar dolanıyordu, her biri birbirinden korkunç.

"James, ne oldu sana?"

James gözlerini arkadaşının ezbere bildiği hatlarında gezdirdi. Beyni yalvarıyordu ona paylaşması için, daha fazla tek başına dayanamayacaktı sanki. İflas ediyordu tüm düşünme sistemleri, bedeni titreyen dizlerinin üstünde zor dengedeydi.

"Sirius, anlatmam lazım sana, dinler misin?"

Sirius Black arkadaşının omzundan çekti tek elini. Korkmuştu James'in tepkilerinden, yüzündeki ifadeden, mimiklerindeki kontrolsüzlükten, cansız gibi davranmasından.

Korkarak araladı ağzını, soracağı sorunun cevabından korkuyordu sormadan önce.

"Ne anlatacaksın dostum?"

James gözlerini yumup tuttuğu nefesini saldı rüzgara.

"Anlatacağım sana, Diana Black'in hikayesini."

🍀

Lily gülerek kesti arkadaşının lafını gördüğünün üzerine. Kendisine ters bakan Jenna Dare'e aldanmadan gözlerini kısıp fısıldadı.

"Regulus geliyor Jenna."

Jenna bedenini kaplayan ani telaş üzerine ellerini seri hareketlerle koyu renk saçlarından geçirip ela gözlerini büyülttü.

"Nasıl görünüyorum?"

Lily umursamazca omuzlarını silkti. "Sanki son nefesini alıyormuşsun gibi. Gözlerini çok büyütüyorsun, saçların yataktan kalkmışsın gibi, durmadan dudaklarını yalıyorsun, ama-- her zamanki gibisin."

Jenna kaşlarını çattı.

"Bunca zaman bana 'Her zamanki gibisin,' derken bunları mı ima ediyordun Merlin aşkına trafik lambam, delirteceksin beni!"

Lily susması için aniden Jenna'nın ayağına basıp gözlerini kızın ardındaki Regulus'a dikti.

"Selam Regulus."

Çocuk gözlerini kaçırıp Jenna'ya dönerek yanıtladı.

"Selam."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro