Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4.Bölüm

(MEDYA : İREM)

***
Arşivin tozlu rafları arasında merakla parıldayan tüm gözler kağıda çevrildiğinde Melodi'yi iterek hızla kağıdı okumaya başladım. "Kanar, oğlum. Sen bunu okurken nerde ne halde olacağımı bilmiyorum. Hafızanı geri getirmek için elimden ne geliyorsa yaptım. Ama zamanım yetmedi. Şimdi muhtemelen bırakacağım bu notu fark etmeden,elimdeki her şeyi aldıkları gibi bu kitabı da alıp arşive koyacaklar. Hafızanı geri getiremeyeceğim. Seni tekrar gördüğümde beni unutmuş olacaksın. Belki de bana inanmayacaksın. Ama şunu bilmeni istiyorum; yaptığım her şeyi senin için yaptım. Bir gün birbirimizi bulacağız. Sana sıkı sıkı sarılacağım ve her şeyin geçtiğini söyleyeceğim. Lütfen buna inan. Seni bu hayattaki her şeyden daha çok seviyorum. Annenin seni düşünmeyi bir an bile bırakmadığını, düşünmekten asla vazgeçmediğimi bil. Özür dilerim." Kağıdın sonunda Eliz ismini görmeyi bekledim. Fakat yazının çoğu yerinde olduğu gibi mürekkep göz yaşlarıyla dağılmış ve silinmişti. Gözüken tek harf belli belirsiz bir "i" harfiydi. Kanar "Annem." derken gözlerinden akan iki damla kalbime akmış gibi acıtıyordu. Sesindeki özlem, hiç tanımadığını sandığı birine duyduğu özlem ciğerlerimi yakıyordu. Kanar'ın ince uzun parmakları kağıtta gezinirken sırtını duvara yaslamış yavaşça yere çöküyordu. Tıpkı annesine duyduğu sevginin kalbine çöküşü gibi "Annem!" diyip yaşlarla gülümsediğinde kalbim Kanar'a gerçeği söylemek için çırpınırken mantığım sessiz kalmam için yalvarıyordu. Aldığım havanın boğazıma düğümlendiğini hissettim. Konuşamadım, yutkunamadım. Danla Kanar'ın yanına çöküp başını Kanar'ın omzuna yasladığında İrem'le göz göze geldik. İrem gözlerinden akan yaşları silip "Kanar ben..." diye fısıldadığında Kanar kağıttan başını kaldırıp çöktüğü duvarın dibinden hızla kalktı. İrem'e doğru ilerlerken İrem ne yapacağını şaşırmış görünüyordu. İrem'e sarılıp "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim..." diye mırıldandığında İrem Kanar'ın omzunun üstünden bana bakıp acı acı gülümsedi. Danla'da sarılan ikisine sarıldığında. Bende üçüne sarıldım. "Grup sarılması." diye ağlamam yüzünden garip çıkan sesimle cırlarken güldüler. Abim "Pekala sevgi yumakları akşam yemeğini kaçırmak istemiyorsanız ayrılmalısınız." dediğinde yumaktan ilk geri çekilen, zorluklarla da olsa 'yemek' kelimesini duyduğunu an çıkan Kanar oldu. Yemekten bahsediliyordu sonuçta. Biz de şu anda Danla'yla sarılmamızın saçma olduğunu düşünerek İrem'le Danla'dan ayrıldık. Kanar "İrem bu notu hangi kitapta buldun?" diye sorduğunda İrem başıyla yuvarlak masanın üstünde duran kitabı işaret etti. Kanar kitabı ve notu abime çevirerek "Bunları çıkartmak ve buraya sınırsız erişim istemek zorundayım. Beni bekleyen bir annem var. Hafızamı geri getireceğim." dediğinde Melodi "Mümkün değil!" diye bağırdı. Abim ise "Hayır mümkün. Bu bir istisna." derken sesi çok netti. İtiraf etmeliyim ki bu ses tonundan ben bile korkuyordum. Melodi "Bu bir palavra olabilir, notu bulan İrem'di. Ne malum Ateş Kraliyetiyle ittifak kurup daha güçlü büyüleri kullanmak için zaman kazanmaya çalışmadıkları?" dediğinde İrem'in elinin etrafındaki hava dalgalanmaya başlamıştı ve farkında olmadan yapsa da odanın ısısını düşürüyordu. Çatık kaşlar, sinirli adımlarla Melodi'ye doğru ilerlerken "Beni çok iyi dinle çünkü bu ilk ve son anlatışım olacak. Biz siz değiliz. Oyunlar oynayacak vaktimiz ya da sizden üstün olmak için ek büyülere ihtiyacımız yok. Burada söz konusu olan arkadaşımın ailesini bulması ve onun buna ulaşmasına engel olacak kraliyetten karıncaya her şeyi yok etmeye hazırım. O yüzden benimle iyi geçinmeni öneririm." Melodi korktuğunu belli etmemeye çalışarak başını dikleştirdi ve İrem'e ters bir şekilde baktı. Bu bakıştan ben bile korkmuştum ama İrem'in korkmamış olması bizim için iyiydi. Melodi sessiz kalmayarak konuşmaya başladı. "Sonuçta hepiniz bizden intikam almak istiyorsunuz. Neden yapmayacaksınız ki? Geçmişten beri Hava ve Ateş Krallığı böyledir. Dışarıya iyi görünürler ama kin beslemekte, intikam için doğru anı kollamakta üstlerine yoktur." sözlerinden özgüven almışcasına kollarını düğümledi. "Melodi, yeter." dedi abim. Kırmızı gözlerinde adeta kıvılcımlar çakışıyordu. "Görünen o ki ait olduğun yere yerin dibine girmek istiyorsun. Önemli değil. Kaba kuvvet kullanarak da, laflarımla da seni yerin dibine sokabilirim. Sinirlerimi daha fazla bozma. Kimse sizin krallıktan daha kinci, daha sinsi ve güç bağımlısı olamaz!" dedi sütlü çikolatam. Biraz daha odaklanırsam gözlerindeki şimşeklerin gürültüsünü duyabilecek gibiydim. Abim "İrem, kesin artık. Daha fazla saçmalamayın. Geçmişteki sorunların bir daha yaşanmasını istemiyorum. Hiç bir krallıkla düşman olmayacağız. Kendinize gelin. Pişman olacağınız şeyler yapmayın. Şımarık küçük kız çocukları değilsiniz. Öyle davranmayı kesin. Sorumluluklarınız var. " dediğinde oda İrem'in güçleri tarafından fazlasıyla soğumuştu. Ben İrem'in yanına geçip onu sakinleştirmeye çabalarken abimin çok da umrundaymış gibi görünmüyordu. "Şu an çıkmamız gereken bir krallık, kurtarmamız gereken iki büyücü..." Kanar'a bakarak devam etti. "...ve bulmamız gereken bir anne varken burada kavga etmemizin doğru olduğunu sanmıyorum. Çünkü eğer kavga daha fazla büyürse ve ben de kavganın içine dahil olursam olacak şeylerden sorumlu değilim." diyerek üstü kapalı bir şekilde tehdit etti Manas. Bu sefer de abim Manas'a sinirlenince sessiz kalmayı tercih etti ama istemsizce ortaya çıkan güçleri, İrem'in buz gibi yaptığı odayı ısıtmaya başlamıştı. İrem biraz hayranlık biraz da şaşkınlıkla abime bakıyordu. Kendisi de ısınmaya başlamıştı,bunu anlayabiliyordum çünkü titremesi durulmuştu sütlü çikolatamın. Muhtemelen şu an gidip abime sıkıca sarılarak vücudunu ve ruhunu ısıtmak istiyordu. İrem ne kadar kabul etmese de abimi seviyordu işte. Onun da bu durumun farkında olduğundan emindim.
***
Akşam yemeğine indiğimizde kesinlikle hepimiz o kocaman masaya sığamamıştık. Biz de mantıklı düşünerek ,ki bunu çok sık yaparım, yemeklerimizi aldık ve saraydaki spor salonuna gittik. Biliyorsunuz ya, biz yeni nesil prens ve prenseslerdik. Sarayımızda bir spor salonunun bulunması gayet normaldi. Çoğu zaman olimpiyatlar başladığında sporculara burda antreman yapılması için izin verilirdi. Nihayet hazırlık dönemi bitip olimpiyatlar başladığında da devasa arenamıza geçerdik. Hepimiz spor salonun parke zemininde dağınık bir şekilde yerlere oturmuş, yirmi yıllık dostlarmışız gibi muhabbet ediyorduk. Az önce birbirimizi boğazlamak üzere olduğumuzu unutmuş gibiydik. Kanar "Yemeyenler yemekleri bana versin bakalım. Yiyenlerde versin. Herkes versin yemeğini." diye kendisi için en anlamlı ve manevi değeri yüksek konuşmayı yaptıktan sonra bir iki kişinin tabağını kaba kuvvet uygulayarak önüne koyuldu. Kanar 'artık martık' demeden tüm yemekleri silip süpürdüğünde, hepimiz hayretler içerisinde ona bakıyorduk. Gerçi ben bu duruma alışkındım ama biraz önce annesini bulmaya bu kadar yaklaşmış olan Kanar'ın şu an neşesinden geçilmiyor, onun iştahından biz yemek yiyemiyorduk. Meyra abime sokularak "Şuradan suyu verir misin Uraz?" dediğinde abim ona suyu uzattı ve Meyra'nın teşekkürüne dudaklarını yukarı doğru kıvırarak karşılık verdi. Meyra güzel bir kızdı. Çok güzel bir kızdı. Bunu saklamayacağım. Hacimli sarı saçlar, mavi gözler, pürüzsüz ten ve kusursuz vücut. Abimin yanında olmak isteyen çoğu kız gibiydi. Onu farklı kılan tek şey prenses olmasıydı. Manas, İrem'in abime sinirlendiğini görünce yanına oturdu ve ağzına bulaşmış olan yemeği peçeteyle silerek "Niye sinirlendiriyorsunuz güzelim kızı?" dedi ve İrem'e göz kırptı. Ben sinirle olanları izlerken abim de İrem'i izliyordu. Manas Meyra'nın yaptığı hareketi yaparak İrem'e sokuldu ve İrem'in yanında olan suyu alarak kafasına dikti. Manas'ın bu hareketleri yapmasının nedeninin abimi sinirlendirmek olduğundan emindim. O 'da abimin sütlü çikolatamı sevdiğini düşünenlerdendi. Manas soğuk bir insan olarak iki günde İrem'e aşık olmuş olamazdı ya. Abim tam da Manas'ın istediği gibi ayağa kalkıp hızlı adımlarla spor salonundan çıkınca İrem'de homurdanarak onun peşinden gitti. Olanlara sinirlendiğini biliyordu çünkü. Onun hakkında çoğu şeyi bildiği gibi. Ben de dayanamayarak peşlerine düştüğümde Manas'ın gülüşlerini duydum. Şerefsiz...

Aralık kapıya yaklaştığımda İrem'in sesini duyunca durdum. "Uraz ne var bunda? Altı üstü arkadaşça yemek yedik." derken bıkkın görünüyordu. Manas'ın neyi neden yaptığını çok iyi biliyor ama uzatmak istemediği için salağa yatıyordu. Abim "Sen arkadaşça yemek yedin, o öyle değildi." dediğinde İrem sabırını yere düşürdü ve düğümlediği kollarını açıp yaslandığı masadan doğruldu. "Diyelim ki öyleydi bunda seni bu kadar ilgilendiren ne Uraz? Sen gidip Meyra'yı öpersen sadece izleyebilirim. Aynı şeyi biri bana yaptığında da sende sadece izlersin." İrem'in sözleri karşısında abim başta şaşkınca gözlerimi kırpıştırsa da toparlamaya çalıştı. "Ben sadece..." dudaklarını yalayıp bakışlarını tavana çevirdi. İrem "Bende öyle düşünmüştüm." dedikten sonra ilerlemeye başladığında abim onu kolundan tutup kendine çekti. Gözlerim kocaman açılırken abim İrem'e doğru eğildiğinde onu öperek sonsuza kadar mutlu yaşayacaklarını düşünmüştüm ki İrem'in dudaklarının üstüne "Seni korumaya çalışıyorum." diye fısıldayıp kolunu nazikçe bıraktı. Ve o an itibariyle İrem'in nefes aldığından bile şüpheliydim. Al işte gitti güzelim kız. Odaya dalıp "Ya abi napıyorsun bu kızın pun kodunu nerden bileyim ben dediğimde ikiside bana üç yüz numaralı 'sorunların mı var?' bakışı atarken abim asla erişemeyeceğim kadar havalı bir seviyede yavaşça odadan çıktı. Ben ise İrem'in yanına gittim. Tam ağzımı açacaktım ki ağlamaklı gözlerini benden alıp o da asla erişemeyeceğim seviyede asillikle odadan çıktı. Abimin odasındaydık ve yerdeki bir zamanlar ikisinin resmini koruyan kırık çerçeve orada neler olduğunu anlatıyor gibiydi.

İrem'in peşinden aşağıya indiğimde bankta oturduğunu gördüm. "Ne yapıyorsun burada?" dediğimde "Halay çekiyorum, sen?" diyerek saçmaladı. "Bensiz halay çektiğini duydum geldim." diyerek yanına oturduğumda güldü. "Her şey üst üste geliyor." dedikten sonra klasik dağ düşmanı derin bir nefes verdi. Devam etmesini bekledim. Ancak bu konuyu konuşmak istemediği belliydi. "Arya, Kanar'ın annesinin Eliz olduğunu kendisinin öğrenmesini istiyorum." diyip dank diye konuyu değiştirdiğinde üstüne gitmedim. "Bende." dediğimde yan banka oturmaya gelen iki kızı görünce sustuk. Ancak tek gelen onlar değildi. Abim de meşhur Abanoz kapıya yaslanmış bize daha doğrusu İrem'e bakıyordu. Ağlayıp ağlamadığını merak etmiş olmalıydı. Sanki ağlasa gelip özür dileyecekmiş gibi. Yan banktaki kızlardan biri "Umarım şu büyü geç kalkar." diyerek abime bakıp kıkırdayınca İrem'le göz göze geldik. Diğer kız da "Niye bizim krallıkta bunlardan yok." dedikten sonra oflayınca sırıttım. "İrem." diyip gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığımda İrem'in zaten kızgın olan yüzü mümkün olduğunu bilmediğim şekilde daha da kızgın bir hal almıştı. "Elimin tersindesin." diye tısladığında "Tamam prensesim saygılar." dedim ve güldüm. Beyaz elbiseli kız "Tarihin gördüğü en yakışıklı kral." diyip iç çektiğinde İrem "Seni tarihin gördüğü en dayak yemiş soylu yapardım da..." diyerek küçük yumruklarını sıktığında kahkaha attım.

***

"İrem nasıl?" dedi biraz önce yanına gittiğim abim. "Çok kötü abi, çok kötü. Toparlayamıyoruz." diyerek ağlama taklidi yaptım. İrem'i acındırırsam belki yanına gidip İrem'le konuşurdu. Ardından İrem gelinlikle yanımıza gelirdi, elit düğünde halay çekerdik falan. Bence gayet mantıklı bir plandı. "Seni tanımasam bu ağlama rolünü yutardım. Ama abine yapma bunu kardeşim. Artık hiç inandırıcı olmuyor." dedi beni ne kadar iyi tanıdığını belirten abim. "Onunla konuşsan iyi olur abi. İrem'in gerçekten iyi olduğunu söyleyemem. Seninle tartıştığı için morali oldukça bozuk." dedim ve bu sefer ciddiydim. "Konuşamam." dedi abim kestirip atarak. "Neden?" diye sordum ağlamaklı bir tavırla. Bu sefer rol yapmıyor ama neden bu kadar çok duygulandığımı anlamaya çalışıyordum. "Yapamam." diyerek hızlı adımlarla uzaklaşan abimin peşinden koşmak yerine çalılıkların arkasına saklanmış olan Kanar'ın yanına gittim. "Bir planım var prensesciğim." dedi Kanar sırıtarak. Korkmam gerekiyor muydu?

***
Kanar abimin odasına gidip yere yatmamı söylediğinde ne yapacağından habersiz bir şekilde yattım. Kanar kapıdan çıkıp "Uraz, İrem acilen gelin buraya! Arya düştü 'gururum var olmaz' diye onu kaldırmama da izin vermiyor. Gelin yardım edin! Kız gitti kız!" Rolünü o kadar gerçekçi yapıyordu ki gerçekten şaşırmıştım. Ama Kanar henüz benim oyunculuğumu görmemişti. Hemen bacağımı tutarak role girdiğimde kapıdan giren abim ve İrem'i gördüm. Kanar dışarıdan, odadan çıkmamı işaret edince abim ve İrem'in beni kaldırmasına izin verdim. Onlar beni meraklı gözleriyle sorular eşliğinde kaldırdıktan sonra saniyesinde dışarıya koştum ve kapıyı üzerlerine kapattım. Kanar önceden aldığı anahtar ile onları kilitlendiğinde kahkaha attım. "Çok kötüsün Kanar." Kanar "Teşekkürler." diyerek kötü adam kahkahası attığında bende kötü kadın kahkahası attım.
***
Tekrar bahçeye vardığımızda Meyra, Savaş, Danla, Melodi ve Kanar'ın oturup muhabbet ettiğini gördüm. İrem'in yanındaki halinden eser kalmayan Manas aşırı soğuk bir tavırla gözlerini devirdi. Ben ise gıcıklığına "Ne haber Manas'cığım?" dediğimde bana dönmeye bile tenezzül etmeden cevap verdi. Gülümsüyor gibiydi. "Bilirsin, ben her zaman harikayımdır. Bu gün aynaya bakana kadar çok mutlu değildim ama ayna önünde halay çekebilecek kıvama geliyorum." Manas'ın cevabına "Belki de Lunaparklardaki canavar aynalarına bakmışsındır. Seni canavar görüp insan gibi göstermiştir." diyerek karşılık verdim. "Bu konuda çok tecrübelisin galiba." dediğinde yediğim lafı aldım ve diğerleriyle konuşmaya başladım. "Dolunay yarın ortaya çıkacak. Birlikte son günümüz ha?!" dedi Meyra acı bir gülümsemeyle. Tabii ben de abime aşık olsaydım burada kalmak isterdim. Mendebur. Umarım mendebur dediğim için çarpılmam ama lafımın arkasındayım. Gerçi ben yoldan geçen kaslı çocukları keserken abim 'Sen o çocuklara mı bakıyorsun?' diye sorduğunda 'Hayır!' diyor ve çarpılmıyorsam şu an çarpılmazdım herhalde. Biraz muhabbet ettikten sonra aslında hiç farketmeden akşam olduğunu gördüm. Kanar abim ve İrem'i odadan çıkarmış, buraya geliyordu. Abim "Seni bir kralı hapsetmekten tutuklayacağım diye bağırırken İrem kahkaha atıyordu. Demek ki morali yerine gelmişti sütlü çikolatamın. Hemen İrem'in kolundan tutarak onu bizimkilerden uzak bir yere çekiştirdim ve en yakın arkadaşı olarak sormakla mükellef olduğum milyonlarca soruyu sormaya başladım. O ise sorularıma sabırla cevap veriyordu. "Hayır özür dilemedi. Evet onu affettim. Nedeni ise durumu açıklamış olması. Hiç kimseyi paylaşamıyor kim olursa olsun kıskanıyor. Uraz'ı tanıyorsun. Olay bu kadar yani. Aslında çok büyütülecek şeyin olduğunu da düşünmüyorum. Ama yine de ona birazcık bozulmuştum. Ha bir de, hayır evlenmedik." diye tüm olayı açıkladı sütlü çikolatam. Hayır evlenmedik kısmı beni biraz üzse de belli etmemeye çalıştım. O şu an mutluydu çünkü.
"Yarın dolunay çıkacak." dedim düşünceli bir tavırla. "Sanırım üzülüyorum." dedi arkadan gelen abim. "Bu süre zarfında aramızın düzeleceğine inanıyordum." abim hayal kırıklığına uğramış gibi konuşuyordu.
"Bende." dedi İrem on yıl önce aldığı nefesi yeni veriyormuş gibi bir nefes vererek. "Bende." diyerek ve nefes vererek İrem'in taklidini yaptığımda ikiside bana kıkırdamaya başladı. "Bu krallıklar aslında hiç düşman olmamalıydı." dedim ciddileşerek "Aynen." dediler İrem ve Abim aynı anda. Zamanlamaları bile muhteşem. Bunlar birbirleri için yaratılmışlar. "Hadi yatalım artık. Yarın yorucu bir gün bizi bekliyor." dedi abim. O anda esnediğimi farkettim. "Bence de bir tanecik, dünyanın en yakışıklı ve dünyanın en zeki abisi." dedim asla boynumdan çıkarmadığım kolyem ile oynayarak. "Hadi bizimkilere haber verip odalara çıkalım o zaman." dedi İrem. "Aynen." dedik ve esnemeler eşliğinde paytak paytak yürümeye başladık.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro