8 ⏳
İyi okumalar dilerim.
⏳
Afrika, Wakanda
21 Saat Kala
Öğlen
01.00
Stark'a göre külüstür olan ama kendisine yeten telefonunun ekranını kapatarak kenara koyan Steve, T'Challa'dan öğrendiği kadarıyla dizüstü bilgisayara odaklandı ve videoyu durdurdu. Sevdiği adamı o kadar çok özlediğini hissediyordu ki, incelemeye başladı.
Aradan geçen 5 aydan sonra onu ilk defa video da görüyordu. Saçları olduğundan daha da uzun, gözlerinin etrafı kızarık, gözlerinin altı ise mordu. Eskiden öpmeye kıyamadığı dudakları soyulmaya başlamış, boğazında ki damarlar zayıflıktan belli oluyordu. Omuzları olduğundan çöküktü, oldukça zayıf gözüküyordu. Döner yemeye cidden zamanı olmamış gibi gözüküyordu.
Hasta gibiydi sanki.
Tony'i incelerken Steve'in gözleri yanmaya başladı. Sevdiği adamdan uzaktaydı, sevdiği adam ihanete uğramış hissediyordu ve böyle hissetmekte haklıydı. Yanlış tercih yapmış olabilirdi ama en yakın arkadaşını bir kez daha kaybedemezdi. Dizüstü bilgisayarın kapağını oldukça sert kapattı ve kafasını avuçlarının içine aldı.
Tony'nin yanına gitmek, onu kollarının arasına almak istiyordu. Kendisine sığınmasını istiyordu. Kokusu ile sarhoş olmak istiyordu. Onunla uyumak, onunla uyanmak ve onunla yaşlanmak istiyordu ama, hayatında hep bir amaya yer vardı. Bucky'nin kabusları çok fazlaydı, bir tek Steve'i görünce sakinleşiyordu. Hatırlamak için çok çabalıyordu ve onu yalnız bırakamazdı.
Bucky'nin yanında olmalıydı.
"Steve."
Düşüncelerini dağıtan kişiye bakmak için kafasını kaldırdı. Kapının pervazına yaslanan Natasha'yı gördüğünde yüzüne sahte gülümsemesini taktı. Son zamanlar da kullandığı maske buydu. Gözleri, Natasha'nın elinde tuttuğu küçük çantaya baktığında ise gideceğini anladı ama kendisini sormaktan alıkoyamadı.
"Gidiyor musun?"
Natasha, kafasını sallayarak onayladı: "Bruce'un geri döndüğünü bile bile burada kalamam."
Steve, Natasha'yı anlayışla karşıladı. En azından aralarından biri sevdiği insana geri dönecekti. Ayağa kalktı ve kızıl kadına yöneldi. Natasha'yı kollarının arasına alıp, sarıldı. Natasha'dan ayrıldıktan sonra birşey rica etmek amacıyla dudaklarını araladı ama sonradan vazgeçti. Sormanın, rica etmenin bir anlamı yoktu fakat Natasha ne isteyeceğini anlamıştı.
"Haberdar ederim Steve, merak etme."
*
Amerika, New York
Yenilmezler Kulesi
20 Saat - 30 Dakika Kala
Öğlen
01.30
Bruce, Yenilmezler Kulesi'ne girdi ve etrafı incelemeye başladı. Yenilmezler Kulesi, hiç değişmemişti. Zemin katında çalışan birkaç kişi dışında Yenilmez Kulesi'nde birilerinin çalıştığını pek zannetmiyordu. Adımlarını asansöre yönlendirdi ve toplantı odasının bulunduğu katın numarasına bastı. Asansör kapısı açıldıktan sonra ise adamlarını toplantı odasına yönlendirdi.
Tony'nin istediği belgeleri almak için toplantı odasına girdiğinde toplantı masasının karşısında duran kitaplığın alt köşesinden birkaç belgeye uzandı ve içini kontrol etti. Tony'nin ne haltlar karıştırdığını bilmiyordu ama en yakın arkadaşının istediklerini gerçekleştirecekti çünkü kabuş etmek istemese de bu küçük istekler Tony'nin son istekleriydi. Belgeleri eline aldıktan sonra kapıya doğru yöneldi ama kapı o açmadan açıldı.
Bruce, ne yapacağını bilmeden durdu.
"Natasha."
"Bruce."
İki aşık aynı anda isimlerini telaffuz ederken birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Bruce kalbinin hızlandığını hissediyordu. Nefesleri derinleşti ve sakinleşmek için içinden 10'a kadar saymaya başladı. Tony'nin son saatleri kalmışken bunu kendi istekleri uğruna bencil bir şekilde harcayamazdı. Her saat, her dakika hatta her saniye Tony için çok önemliydi.
"Benim şu an ayıracak vaktim yok, gitmeliyim."
Bruce, Natasha ile göz temasını kesti. Birbirlerine daha fazla bakmaya devam ederlerse her an Hulk'a dönüşebilirdi ve bunu istemiyordu. Natasha'nın yanından geçerken kolunda hissettiği sıcaklıkla kaskatı kesildi ve Natasha'ya baktı.
"Ben de gelsem?"
Bruce, Tony'nin ne tepki vereceğini, ne yapacağını kestiremiyordu ama Natasha'nın varlığıyla mutlu olacağını biliyordu, bu yaptığı bencillik olacaktı ama kalbinin sesini dinledi ve kafasını sallayarak onayladı.
"Nereye gidiyoruz?"
Beraber toplantı odasından çıktılar ve asansöre doğru ilerlediler. Zemin katın bulunduğu rakama bastı. Natasha'nın kokusu ciğerlerine ulaştığında gözlerini kapattı ve dudaklarını araladı.
"Tony'e."
*
Stark Endüstrisi New York Eğitim ve Araştırma Hastanesi
20 Saat - 15 Dakika Kala
Öğlen
01.45
Tony, son kalan pizza dilimini ısırdı. Dizüstü bilgisayarından House M.D.*'yi izlerken Rhodey'in kendisine baktığını hissediyordu. Dizisini durduktan sonra Rhodey'e baktı.
"Ne düşünüyorsun, Demir Adam?" diye, sordu. Rhodey'in bunu kabul etmeyeceğini biliyordu ama şimdiden alışması gerekiyordu çünkü emeğinin boşa gitmesini istemiyordu, buna sahip çıkacak tek kişi Rhodey'di, biliyordu.
Rhodey, Tony'nin kendisine Demir Adam diye seslenmesine göz yummak istemiyordu. Sinirlerinin yıprandığını hissediyordu ama Tony'nin kalbini kıracak birşey yapmayacaktı, bu yüzden kelimelerini dikkatli seçti.
"Demir Adam sensin, Tony ve bunu sen bile değiştiremeyeceksin." dedi, Rhodey.
Rhodey'in zor kabulleneceğinin farkında olan Tony, gözlerini devirdi. Hemen alışmasını beklemiyordu zaten. Bilgisayarının yanında duran poşetin içinden turtayı çıkardığında turtaya Steve'miş gibi baktı. Kabul ediyordu; Steve'e olan sevgisi, turtaya olan sevgisi ile yarışır hale gelmişti.
Kendisini, Wanda'nın izlediği o dizide ki Dean Winchester** denen karaktere benzetiyordu. O karakterinde turtaya olan bir bağlığı vardı.
Kapının tıklatılmadan açılmasıyla, duvara sertçe çarpması bir oldu. Tony, turtayı ağzına atacakken yerinden sıçradı. Tüm ilgisini turtadan çekip kapının bulunduğu tarafa yönlendirdi. Bruce'un istediği evrakları getirmesini bekliyordu ama açıkçası Natasha'nın gelmesini beklemiyordu. Kardeşi gibi gördüğü ama asla kardeşinin yerini tutamayacak bir kadındı.
Rhodey'in uzattığı suyu yudumladıktan sonra kendisine dolu gözlerle bakan Natasha'ya hitaben konuştu.
"İnanın sizi beklemiyordum, Bayan Romanoff."
Alaycıl gülümsemesinin yerini maskesi aldı. Gözlerinde ki alaycıl ifade kayboldu, yerini soğuk ve sert bir ifade aldı.
"Neden geldin?"
Natasha, ne diyeceğini bilmediğinden dolayı susma hakkını kullandı. Tony ile elbet karşılaşacaklarını biliyordu ama karşılaşmalarının böyle olacağını düşünmüyordu. Düşündüklerini ifade etmek istiyordu ama söyleyeceği yanlış bir kelime Tony'nin kalbini kıracağının farkındaydı. Tony'nin kalbini kırmak istemiyordu çünkü şu an ki tek gerçek Tony'nin az zamanının kalmış olmasıydı.
"Ben..." dedi, Natasha ve devamını getiremedi. Tony'nin gözlerinin içine baktığında derin nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Özür dilemem gerekiyor biliyorum ama özür dilemeyeceğim, Tony. İnandığım şeyi savundum ama özür dileyeceğim tek şey, seni yarı yolda bırakmam. O an seni yarı yolda bırakmamalıydım, seni kardeşim gibi görüyorum biliyorsun."
Tony, Natasha'nın samimi itirafına karşı suratında oluşacak olan gülümsemeyi zorlukla bastırdı.
"Pişman mısın?"
Bu sorunun cevabı ne olursa olsun kararını değiştirmeyecek olan Tony, Natasha'nın da pişman olmamasını içten içe istiyordu çünkü kendisi pişman değildi. Seçimler insanların hayatını şekillendirirdi ve insanların yaptığı seçimlerin doğru ya da yanlış olduğunu bir tek kendileri karar verirdi.
"Üzgünüm, Tony. Pişman değilim çünkü bu benim doğrum." dedi, Natasha. Tony yüzünde ki maskeyi indirdi ve o gülümseye izin verdi. Natasha Romanoff'u böyle tanıyordu, pişman olmayacak biri.
"Kulübe hoş geldin, Bayan Romanoff. Biz kendimize pişman olmayanlar diyoruz."
⏳
House M.D.*: Medikal drama tarzında Amerikan dizisi.
Dean Winchester**: Supernatural adlı dizi de kardeşi Sam Winchester ile vampir, ruh, cin, şeytan, cadı kısacası her türlü yaratığı avlayan ana karakter.
Yanlışlarım varsa affola.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro