Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

6: Ateş

Merhaba. Nasılsınız?
Ben iyi gibiyim fakat sanırım biraz üşüttüm. Alırım bir geçmiş olsununuzu. Lütfen bölümü okurken yanlış görürseniz beni uyarın.

Someone You Loved: Lewis Capaldi

instagram: burhannakgun

Gözyaşlarım gözlerimin uçurumuna kadar tırmanmış ve şimdi kendilerini tekrar boşluğa bırakmak için can atıyorlardı. Bunu yapamazdım. Herkesin içerisinde bir zavallı gibi ağlayamazdım. Çünkü gözyaşları acı çekişin simgedeydi.

Yutkundum, hafif tükürüğümün boğazımdaki düğümü çözemeyeceğini bile bile. Gözlerim kırpmamalıydım. Karşımdaki çocuğa ve etrafımızdaki kalabalığa bakmamaya özen göstererek hışımla adımlarımı tuvalete yönelttim. Attığım her adım bedenimde ve zihnimde yeni depremlere neden oluyordu. En kötüsüde bu depremlerin tek kurbanının ben oluşumdu.

Tuvalete vardığımda kendimi içeri attım. Kabinlerin içini göremesemde büyük tuvalet şu anlık boş gibi görünüyordu. Bir aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Yaşananları idrak etmekte zorlanıyordum. Dün bir sapık tarafından tecavüze uğramak üzereyken kendimi zar zor kurtarmıştım ve kaçmıştım. Ondan şikayetçi olmamama rağmen o insanlara o odada benden bekaretimi almış gibi gösteriyordu. Bu onun için bir başarıydı. Belkide onlar için. Onların gururlanabilecekleri tek şey bir kadının iki bacağının arasından akan bir sıvı mıydı? Fazlasıyla ucuzcaydı bu.

Musluğu açtım ve avucumda biriktirdiğim suyu hızlıca yüzüme çırptım. Şimdi yüzüm fazlasıyla ıslaktı. Yüzüme yapışan su damlalarına karışan gözyaşlarım bana ağlıyor olduğumu hissettiremiyordu. Sadece gözlerim kan kusuyormuşçasına acıyordu o kadar.

Ruhumda bir yara vardı ve bu yarayı sadece hissedebiliyordum. Dokunamıyordum ya da saramıyordum. Kabuk tutmuyor istediği zaman kanıyordu. Arsız ve acımasız bir yaraydı. Nerede olduğumu bilmiyordum. Kiminle olduğumuda. Tek bildiğim bu yolda yalnız olduğumdu. Bir çıkmaz vardı fakat ben bu çıkmazı bile bulamıyordum. Kendi içimde kendimle verdiğim kanlı bir savaş beni yavaşça öldürüyordu. Kimsenin yardım edebileceği bir durumda olduğumu kabullenmiştim fakat yinede beni ayakta tutmaya çalışan bir umut güneşi vardı. Birgün birinin bana yardım eli uzatacağına beni inandırmaya çabalayan sönük bir umut güneşi.

Tuvaletin kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Başımı kaldırıp kimin geldiğine bakacak gücü kendimde bulamıyordum. Giren kişinin hemen kapının yanında dikilip beni izlediğini hissedebiliyordum. Yüzüme son bir kez su vurdum ve soğuk suyun tenime işleyip bedenimi titremetmesine müsade ettim. Yüzümü koluma sildikten sonra sağıma döndüm ve kimin beni bu kadar dikkatle izlediğine baktım.

Karamel renginde uzun saçlarını at kuyruğu yapmış ve yeşil gözlere sahipti. Yüzü oval ve pürüzsüzdü. Küçük sayılabilecek burnu, simsiyah, uzun kirpikleri ve dolgun dudaklarıyla o güzel bir kızdı. Benim aksime. Bakımlıydı. Kendini sevdiği gözlerinin ışıltısından belli oluyordu. Aramızdaki en büyük farkta bu olabilirdi.

Başımı sorarcasına salladığımda konuştu: "Dün seni beceren çocuğun sevgilisiyim." Sesi kulaklarıma ulaşır ve ben cümlesini idrak eder etmez ayaklarım titremeye başladı. Kendime hakim olamıyordum. Bu sinir miydi?

Gücüm yetmediğinden fısıltıyla konuştum: "Konuştuğunu bil. Kimse beni becermedi."

Kız söylediklerimin ardından uzunca bir süre bana baktı.

"Sana inanmıyorum."

Gözlerimi onun gözlerinden kaçırdım. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kimseye kendimi ifade edemiyordum. Ve şu an yapmadığım bir şey için yargılanıyordum.

Tekrar fısıltıyla, "İzin ver anlatayım." dedim fakat sesim az öncekinden daha kısık çıkmıştı.

Kızın gözleri her ağlamaya hazır gibi duruyordu. Fazlasıyla kederli ve sisliydi gözleri.

Başını iki yana sallarken, "Üzgünüm. Orospunun tekisin." dedi. Kelimeleri kuru sıkı misaliydi. Kalbime sıkmıştı fakat kalbime değil kulaklarıma zarar vermişti. Kız iki elini birbirine birkaç kez çırptı. Alkışından hemen sonra arkamda duran tuvalet kabinlerinden iki kız fırlamış ve beni ellerimden yakalamışlardı. Elimi o kadar sert tutuyorlardıki canım yanıyor ve en kötüsü hareket edemiyordum.

Karşımdaki kıza baktım. Kız bana öfke saçan gözleriyle bakıyordu. Az önce kederli bakan gözler gitmiş ve yerini bu korkunç gözler almıştı. Kız birkaç adım attı ve dibimde bitti. Aramızda mesafe yok denecek kadar az bir mesafe vardı. Bir eliyle saçımı tuttu ve sadece saçımı inceledi.

"Kahretsinki benden çok daha güzelsin!" diye haykırdığında büyük bir şok yaşadım. Onun gerçek beni gördüğünden emin miydik? Ben ondan güzel falan değildim. Ben daha söylediklerinin şokunu atlatamadan diğer eliyle yanağıma sert bir tokat geçirdi. Korkunç bir ses tonuyla konuştu: "Fakat bu orospu olduğunu değiştirmiyor!"

Yanağım yanıyor fakat umursadığım şey tam olarak bu değildi. Biri bana vururken ona hiçbir şey yapamıyor olmak beni aşırı olarak sinirlendiriyordu.

"Senin o küçük kukuna Berke'ninkinden çok daha büyük bir şey sokacağız!" arkamdaki kızlardan birisinin konuşması kulağıma nüksetti. Fakat hangisinin konuştuğunu seçememiştim.

Önümdeki kız bir kez daha elini kaldırdı ve tam yüzüme geçireceği sırada kapı açıldı. İçeri giren Alev'le göz göze geldiğimizde sinirim sanki mümkünmüş gibi birkaç kaç daha artmıştı. Her şeyin sebebi oydu.

Alev, sanki tuvalette değil podyumda yürüyormuş gibi yürüdü ve yanımıza vardı. Küçük ve sahte bir kahkaha attıktan sonra "Eşkiya mısınız siz ya? Bırakın kızı." dedi alay edercesine. Arkamdaki kızlar ellerimi bıraktığında bileklerimi ovmak ve uzun bir süre masaj yapmak zorunda kalmıştım. Alev önümdeki kızla bir şeyler konuşmuş ve ardından tuvaletten çıkmıştık.

Alev bana bakmadan benden birkaç adım önde yürüyordu. Kırmızı saçları arkasında dalgalanıyordu. Okulun koridoruna vardığımızda herkesin gözü yeniden üzerimdeydi. Bu çok rahatsız edici bir durumdu. Normal bir günde Alev'le yan yana yürüsek kimse bana bakmazdı. Alev birini görmüş ve ona doğru yürümeye başlamıştı. Tam onun peşinden gideceğim sırada birinin elini omzuma koymasıyla irkildim ve hemen ona döndüm.

Karşımda gözlüklü bir oğlan görünce "Efendim?" dedim.

"Müdür seni odasına çağırıyor."

Bugün beynim yeterince anlam veremediği cümlelerle karşı karşıya kalmıştı fakat bu en sarsıcılarından bir tanesiydi galiba. Üç yıllık lise deneyimimde ilk kez müdür tarafından çağırılmak bende tuhaf bir his yaratmıştı.

Nöbetçi arkasını dönüp hızlı adımlarla benden uzaklaştığında etrafıma baktım. İnsanlar öylece durmuş beni izliyordu. Alev'e döndüm. Yanında gri gözlü çocuk ve birkaç kız vardı. Gri gözlü tam olarak bana bakıyordu. O dün her şeyi görmüştü. Tüm gerçekleri ben ve pis sapık dışında bilen tek kişi oydu. Adımlarımın yönünü müdürün odası olarak belirledim ve kalabalığı yararak yürüdüm. Odanın kapısının önüne vardığımda adımlarım sekteye uğradı ve karnıma keskin bir acı saplandı.

Derin nefesler almaya çabalasamda bunu başaramıyordum. Ruhum burnumdan soluduğum oksijene adeta üflüyor ve adeta beni boğuyordu.

Elimi üç kez kapıya vurdum ve içeri girdim. Oda fazlasıyla büyüktü. Dikdörtgen şeklindeydi ve perdeleri sonuna kadar çekilmiş tavandaki led ışıklar yanıyordu. Kapıyı ardımdan kapattıktan sonra sola yöneldim ve karşımda müdürü görmeyi beklerken müdürün masasının önündeki misafir koltuklarında oturan babamla göz göze geldim. Yanlış görmüş olabileceğimi düşünerek gözlerimi defalarca kırpıştırsamda gördüğüm görüntü değişmiyor ve babam mucizevi bir şekilde oturduğu yerden silinmiyordu. Gözümü babamdan ayırıp müdüre yönelttim. Genç müdür bana üzülür gibi bakıyordu. Uzun siyah saçları özenle taranmıştı. Sakalları yeni traş edilmiş ve ince dudaklarının hemen üzerinde yüzüne uyumlu olan kemerli burnu vardı. Gözleri iriydi fakat şu an fazlasıyla kısmıştı.

Babam neden buradaydı?

Müdür tok sesiyle konuştu: "Gel, otur Maral." Konuşurken eliylede hemen babamın karşısındaki koltuğu göstermişti.

Birkaç adım atıp masaya yaklaştım fakat oturma teklifini başımı iki yana tereddütle sallayarak red ettim. Babam dümdüz bana bakıyordu. Çatık kaşları, bir şeyi anımsatamayan fakat beni telaşlandıran gözleriyle.

"Peki Maralcığım." dedi Müdür Bey ve babama dönüp ekledi: "Bir şey içmek ister misiniz Kadir Bey?"

Babam hırçın bir sesle homurdandı. "İçmeyeceğim öğretmen. Beni neden çağırdın okula? Bir suç mu işledi bu kız?"

Babamı ilk kez okulumda görmüş olmama mı şaşırayım yoksa birinin ilk kez ona bey diye hitap etmesine mi bilemedim. Benden bu kız diye bahsetmesi yüreğimde kapanması güç olan yaraları bir kez daha deşmişti. Baba demeye bin şahit isterdi. Müdür bana kaçamak bir bakış attı. Sanki söyleyeceği şeyi söylemek istemiyormuş gibi bir hali vardı.

"Maral, senin yaşananlardan haberin var. Babana anlattın mı bilemem fakat anlatmadıysanda benim ağızımdan duyacağı için çok üzgünüm. Kadir Bey, Maral dün okulumuzdan bir öğrenciyle birlikte olmuş ve birlikte olduğu çocuk bunu görüntüye alıp okuldaki tüm öğrencilere gönderm..." Müdür'ün cümlesini tamamlamasına izin vermeyen ben olmuştum.

"Hayır Kemal Bey. Ben kimseyle birlikte olmadım." Sesim kısık, titrekti. Korkuyla miyavlayan bir kediyi aratmıyordum. Bana o an bana öyle bir baktı ki hemen şimdi kalkıp bana saldıracak sanmıştım.

Müdür Bey sanki ben hiç konuşmamışım gibi beni yok sayarak devam etti. "Bu görüntüler velilerede ulaşmış durumda. Maral zaten burslu ve bu olaylarda yaşanınca... üzgünüm bu okulda eğitim almaya devam edemez."

Göz yaşlarım bu kez tüm zincirleri kırmış ve uçurumdan atlayıvermişti. Yanağımdaki ıslaklık aşağı doğru süzülürken ne yapacağımı bilemedim. Babam ayağa kalktı ve beni kolumdan tuttu. O an ne yapacağımı bilemedim. Kendimi babamın kollarından kurtarmak istesemde bunu başaramıyordum. Bir yavru kedi gibi Kemal Bey'in gözlerinin içine bakmak dışında bir şey yapamıyordum. Babam beni çekiştire çekiştire odadan çıkardı.

Babama baktım ve bana inanmasını umut ederek "Baba yemin ederim ben hiçbir şey yapmadım. Eve gidelim her şeyi anlatacağım." dedim.

Şimdi hıçkırmaya başlamıştım ve yüzüm sırılsıklamdı. Babam yüzüme tükürürcesine baktı ve kolumu dahada sıkarak beni koridorda yürütmeye başladı. Tüm herkesin gözü yine üzerimdeydi fakat bu kez aralarında fısıldaşmıyorlar adeta bağıra bağıra hakkımda konuşuyorlardı.

"Ay! Acaba öldürecek mi kızını? Şu tipe baksana seri katil tipi var adamda!"

"Bence bir pavyona verecek kızı. Dizilerde fakir kızlar böyle şeyler yapınca aileleri onlara bunu yapıyor."

...

Başımı yere eğe eğe babamın beni zorla çekiştirmesine katlandım. Okulun bahçeye açılan kapısından çıktığımızda gözüme ilk çarpan kişi Alev olmuştu. Fakat yanında gri gözlü çocuk değil birkaç kız vardı.

"Annenden bir farkın yok." dedi babam sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla. "İkinizde sürtüksünüz."

Aniden durdum. Anneme laf etmeye hakkı yoktu. Üstelik biz sürtük falanda değildik. Asıl sürtük olan oydu. O ve düşünceleri. Babam durmuş olmama anlam verememiş ve beni tekrar kolumdan tutup sürüklemeye çalışmıştı fakat tüm gücümü kullanıp buna engel olmuştum.

"Anneme laf edemezsin!" diye bağırdım. Sesimi ve söylediklerimi bahçedeki herkesin duyduğuna emindim.

"Ben göstereceğim sana ne yapıp yapamayacağımı. Yürü şimdi delirtme beni!" Onun ses tonu hala aynıydı. Kısık fakat bir köpeğin tıslamasını andıran bir ses tonuyla konuşuyordu.

Gün boyunca yaşadığım her şeyi şimdi onun üzerine kusuyordum ve bu hiddetli bir biçimde gerçekleşiyordu. "Ya ben senin kızınım! Nasıl bana inanmazsın?! Bir şey yapmadım diyorum!" diye bağırdım.

Dişlerini birbirine bastırdığını görebiliyordum. Fakat umurumda değildi. Onunla gitmeyecektim. Bana ne yapacağını bilmiyordum. Belkide az önce koridorda konuşulanların birini yapacaktı. Bu cani adamdan her şey beklenirdi. Beni tekrar kolumdan yakaladı ve yürümeye zorladı fakat adımlarımı resmen yere çivilemiştim. Beni hareket bile ettirememişti. Aniden elini saçıma attı ve saçımın tümünü eline doladı. Beni saçımdan çeke çeke arkasından sürüklemeye başladığında tırnaklarımı onun eline geçirdim. Çırpındım, kurtulmaya çalıştım fakat her hamlem canımın daha çok yanmasına sebep oluyordu.

Alev'in bize doğru koştuğunu gördüğümde buna anlam verememiştim.

Alev, "Ateş!" diye bağırmış ve tam o sırada babam saçlarımı bırakmıştı.

Arkamı döndüğümde ise babamın yediği yumrukla yere yığılmasına şahit olmuştum. Başımı yumruğun sahibine çevirdiğimde karşımda gördüğüm kişi gri gözlü çocuktan başkası değildi.

ATEŞ.

Sizce ilerki bölümlerde neler yaşanacak?

Yeni bir bölümde görüşmek üzeree!

Instagram: @burhanakgun_

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro