Instagram: @burhanakgun_
"Eksiklik hayatlarımızda değil. Zihinlerimizin içinde."
Kalabalığın arasına tekrar girdiğimde deli gibi dans eden insanlar ritimle bana çarpıyordu. Offlayarak onları solladıktan sonra Alaralar'ı görünce adımlarımı onların yönüne çevirdim.
Bana sahte bir gülümsemeyle bakan Alara'ya bende onun gibi sahteden gülümseyip keyifle "Parti nasıl gidiyor?" Diye sordum.
Alara ve yanındaki isimlerini bilmediğim kızlar uzata uzata "Güzel." dediler. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra onlara sırtımı döndüm ve partiyi izledim.
Hunharca zıplayarak dans eden kalabalığın arasından Alev'in siması gözüme çarpınca durakladım. Yüzü sirke satıyordu. Saçlarıyla oynuyordu ve üzgün bir yüz ifadesiyle etrafındaki insanlara bakıyordu. Birden yanına bir çocuğun yaklaştığını gördüğümde çocuğun kim olduğuna bakmak için gözlerimi sola kayırdım.
Bu kardeşimdi. Şimdi Ali ve Alev bir şeyler konuşmaya başlamışlardı. Birkaç dakika sonra çok derin bir sohbete dalmış gibi gözüküyorlardı. Onların bu halini keyifle seyrederken hoparlörden Selin'in sesi yükseldi.
"Evet! Hepiniz bir milyon partime hoş geldiniz! Eğleniyor muyuz?" Selin konuştuktan hemen sonra herkes deli gibi çığlıklar atmış, ıslıklar çalınmış ve alkışlanmıştı. Selin evin gösterişli korkulukları olan küçük bir balkondaydı. "Ben öncelikle size teşekkür etmek istiyorum. Bugün evime gelerek beni yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Sosyal medyaya attığım ilk adımdan beri yolumdaki engelleri kaldıran abim; Ateş'ede teşekkür ederim. İyi ki varsın kardeşim..." Selin'in duygusal konuşması devam ederken gözlerimi ondan aldım ve Ateş'e çevirdim. Ateş'in gözlerinde belli belirsiz bir parıltı vardı. Gurur duyuyormuşçasına kız kardeşine bakıyordu.
Selin'in konuşması bittikten sonra üzerinde koca koca '1M' yazan bir kasta kesilmiş ve ardından pasta partideki herkesi parmaklamalarına maruz kalmıştı. Ateş, Alev ve ben... Üçümüzde bir köşeye çekilmiş ve partiyi sadece izliyorduk.
"NEREDE LAN O?!" Sinirli bir adama ait olan ses hepimizin kulaklarına doluştuğunda birden sessizlik sağlandı ve herkes sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Kalabalık ikiye ayrılırken aralarından üzerinde siyah bir kaput olan adam çıkmıştı. Adamın sıska bacaklarını saran bol kotu, sarı, yıpranmış botunun üzerine düşüyordu. Gözlerimi kaldırıp adama baktığımda ise henüz otuzlarında olan birisi olduğunu anladım. Saçları seğermiş olsada gözlerine baktığınızda onun hayatının baharında olduğunu anlayabilirdiniz. Adam etrafındaki her yüze dikkatle bakıyor ve aradığı yüzü bulamamışçasına bir başka yüze bakıyordu.
Sağımda ve birkaç metre uzağımda duran Ateş'in yaslandığı duvardan sıçrayıp yürümeye başladığını göz ucuyla gördüğümde önüne atlayıp onu durdurmak istedim. Fakat tüm okul buradayken bunu yapamazdım. Ateş, hızlı adımlarıyla adamın dibinde bittiğinde adam sertleşmişti. Ateş ise iki elini belinde bağlayıp boynunu gererek adama baktı.
"Evime bu şekilde girmenin bir açıklaması vardır umarım." Ateş'in arkasında olsamda şu anki yüz ifadesini az çok tahmin edebiliyordum. Kasılmış dudaklar, sinirden titreyen gözler ve hiddetle soluyan yapılı bir burun.
Tmm bu kalabalığın içinden çıkarak eve koşar adımlarla giren Selin'in
"Ulan bacaksızlar!" Diye bağırdı adam gür sesiyle. Ateş'in adama saldırmak için bir hamle yaptığını gördüğüm anda koşar adımlarla yanlarına vardım ve Ateş'i kalın bileğinden yakalayarak geri çektim. Ateş onu tutanın kim olduğunu görmek için sağına dönüp beni görünce gülümser gibi olmuştu. Ya da bana öyle gelmişti. Tekrar adama döndüğünde adam tekrar bağırmaya başladı. "Benim kız kardeşime saldıran hanginiz lan? Berke kim? Ortaya çık, piç kurusu!" Adamın söyledikleriyle birlikte bir an duraksadım.
Yani adamın gelme sebebi Berke miydi?
Berke yavaş, tereddütlü adımlarla kalabalığın içerisinden çıktığında adam soluna döndü. Berke'yle göz göze geldiğinde Berke'nin titrediğini gördüm.
Ateş'in tuttuğum bileğiniyse sürekli çekiştiriyor ve sanki onu bıraktığım anda saldıracakmış gibi gözüküyordu. Her yaptığı hamlede gücüm sınıyor ve onu daha sert tutmaya çalışıyordum.
Berke titreyen sesiyle "Ne s-saldırması?" Diye sorduğunda adam birkaç adım attı ve Berke'yi siyah gömleğinin yakasından kavradı. Yuvarlak oluşturmuş olan kalabalık adam Berke'ye yaklaşınca çığlıklar atarak geri sıçradı.
Adamın gözünü sinir bürümüştü sanki. Gözleri fal taşı gibi yuvalarında dönüyordu. Adam "Olum ben senin erkekliğini kesmez miyim, lan?" Diye bağırdığında Berke geri kaçmaya çalıştı fakat adam onu yakasından yakaladığı için geri kaçamadı.
Adam elini pantolonunun cebine atıp içerisinden gümüşi gri renginde olan bir çakı çıkardı. Ateş tam bu sırada beni ittirdi ve bileğini benden kurtarıp hızlı adımlarla adama koşmaya başladı. Berke'de o sırada kaçmaya çalıştığı için gömleği havalandı ve çıplak karnı gün yüzüne çıktı. Adam çakısını açıp bıçağı Berke'nin karnına sapladığında bunu oldukça hızlı yamıştı. Kalabalıktaki kimsenin bunu görmediğine emindim. Adam çakısını kapatıp cebine attığında Ateş adamın yanına varmış ve adama uçan bir tekme savurmuştu.
Adam tekmenin etkisiyle yere düşerken Berke başını kollarının arasına aldı ve derin bir nefes aldı. Bıçaklandığından haberi yoktu! Siyah gömleği darbe aldığı bölgeyi kapattığında tüm kalabalık Berke'nin etrafına doluştu ve iyi misin gibi sıradan sorularla Berke'nin sırtını sıvazlıyorlardı.
Kapıda biletleri kontrol eden kaslı ve orta yaşlı güvenlikle bahçeye gelip adamı aldıklarında adam köşeyi dönmeden hemen önce bana döndü ve pis pis sırıttı.
Tamam. Şimdi konuyu toparlamam gerekliydi. Adam Berke'yi bıçaklamıştı. Berke şu an kan kaybından ölme tehlikesiyle karşı karşıyaydı fakat bıçaklandığından haberi yoktu. Hatta kimsenin haberi yoktu.
Bu işi bitirme vaktiydi. Az önce Selin'in konuşma yaptığı mikrofonu gözüme kestirdim. Benle mikrofonun arasında sadece Berke'ye sualler yönelten kalabalık dışında hiçbir mesafe yoktu. Kalabalığı aşıp mikrofona ulaşabildiğimde Alev'le göz göze geldim. Alev bana sanki yalvarırcasına baksada mikrofona birkaç kez vurdum ve dikkati üzerime topladım. Berke'de bana baktığında gözlerimi ondan kaçırdım. Ateş nazarıma değdiğinde bir süre ona baktım fakat bu bakışmayı bozan yine ben oldum.
Üzerimdeki tüm bakışlar benden bir şey bekliyor gibiydiler. Berfin bana kaşlarını çatarak bakıyor ve ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordum.
Boğazımı temizledim ve mikrofonu dudaklarıma doğru götürdüm. "Iıı. Böldüğüm için üzgünüm fakat hepinizle kapanmamış bir defterim var. Hepinizin beni tanıdığını biliyorum. Sebebide belli. Konusu açılmışken bu konu hakkında konuşmak istedim. Biliyorsunuzki Berke benim olduğunu iddia ettiği bir takım fotoğrafı hepinize gönderdi. Ve sizde sazan gibi avına düştünüz. Size gönderdiği fotoğraftaki kan bana ait değildi. Ona aitti. Bana tecavüz etmeye kalkıştı ve bende kafasına vurup oradan kaçtım. Evet şimdi onunla yüz yüzeyiz ve onada sorma şansınız var."
Uzun konuşmamın ardından herkes birbirine bir şeyler söylemiş ve şaşkınlıklarını gizleyemeden gözlerini Berke'ye çevirmişlerdi.
Berke iğrenç sesiyle, "Hayır. Doğru değil." Dediğinde ondan birkaç metre uzakta olan Berfin'in sertleştiğini gördüm. Fakat bozuntuya vermedim kalabalıkta göz gezdirdim.
"En çokta bir kadının düşmanının bir kadın oluşu yaralıyor beni. Kızlar o gün o iftiraya maruz kalan sizde olabilirdiniz. Sizide bir renkle yargılayabilir ve dalga geçebilirlerdi. Ya siz beyler? Bunun anneniniz ya da kız kardeşinizinde başına gelebileceği ihtimalini hiç düşünmüyorsunuz değil mi? Hayır. Bu çok saçma. Berke gibi insanlar toplumumuzda barındığı sürece bu her kadının başına gelebilir. Eksiklik hayatlarımızda değil. Zihinlerimizin içinde. Benden bu kadar. Tecavüzcü bir piçe inanmak istiyorsanız bu sizin tercihiniz." Deyin mikrofonu bıraktığım sırada bir kızın çığlığı kulağıma doluştu ve hızla kalabalığa koştum.
"Aptallar!" Dedi Berfin, Berke'ye doğru koşarken. "Bu it benim kız kardeşimede tecavüz etti." Berfin çığlık çığlığa söylediklerinin ardından Berke'nin yanına varınca yumruğunu sıktı. Şu an tamda havuzun kenarındaydılar. Berke'nin karnından bacaklarına damlayan kanı gördüğümde bir an duraksadım. Kan kaybediyordu. "Fakat kız kardeşim Maral kadar güçlü değildi. Kendini öldürdü." Dedi Berfin bunları söylerken kendinden bir parçada ondan göçmüş gibi. Berfin "Bu kardeşim için." Deyip yumruğunu kaldırınca onlara doğru koştum.
"Hayır, yapma!" Diye bağırdım fakat Berfin yumruğunu Berke'nin gözüne geçirdi. Berke sarsıldı ve yapılı bacakları artık onu taşıyamıyormuş gibi titredi. Bacaklarının bağı çözülüp havuza düştüğü sırada Berfin'in yanına yeni varabilmiştim. Havuz taşıp ikimizide ıslattıktan sonra Berke su yüzüne çıktı. Havuzda damarlar halinde yayılmaya başlayan kanı gören herkes çığlık çığlığa koşturdu.
Hareketsizdi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro