Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

9: Acı

İyi geceleeeeer. Bugün benim doğum günüm ve doğum günümde siz bana değil ben size hediye vermek istedim. 00.00'da İnstagram'da aktif olacağım. Doğum günümü kutlayabilirsiniz. İnstagram: burhanakgun_ Bölüm içime sindi diyemem ama sinmedide diyemem. İkisinin arasında kaldım. Fakat yinede bölüm atmamış olmamdan daha iyi.

İyi okumalar ve iyi geceler.

Gözlerim karardı ve mideme keskin bir bulantı saplandı. Beynim bir yelkenliydi, düşüncelerim ise koca dalgalarla sarsılan bir deniz. Aklım fazlasıyla karışmış ve ne yapacağımı bilemezken Alev'in komutuyla arkamı dönüp okula girmiştim. Müdürün odasına ne zaman vardığımı anlamasamda şimdi kapının dibindeydim ve içeriye girip girmemek arasında bir gelgit yaşıyordum.

İçeriye girdiğimde karşılacağımı düşündüğüm manzara beni korkutmaya yetiyordu. Kardeşim gerçekten geri mi dönmüştü? Onu geri dönmeye sürükleyen şey neydi? Yüzleşmekten kaçındığım yüzlerce soru işte bu şekilde beynimde cirit atıyordu.

Elimi kulpa götürdüm.

Yapabilirim.

Yapamazsın!

Bana kötü bir enerji salgılayan iç sesimi bir kenara attım ve kulpa yükümü verip kapıyı açtım. Müdürün ihtişamlı odası nazarıma girerken ürkek ve titrek adımlarla içeri girdim. Müdür her zaman oturduğu koltuğundaydı ve karşılıklı olan misafir koltuklarında daha önce hiç görmediğim iki kişi vardı. Yaşlı bir kadın ve adam. Bunlar kimdi? Ali neredeydi?

Gözümü sadece biraz kaydırdım ve gördüğüm genç erkekle irkildim. Oydu. Gördüğüm kişi kardeşimdi ve bana hüzün dolu gözlerle bakıyordu. Onlara ördüğüm duvarları kırıp özgürlüğe koşan gözyaşlarımı durdurmadan koştum ve kardeşime sarıldım. Bu ani sarılışla sarsılsada başını omzuma gömdü.

Yıllarca görmediğim kardeşim şimdi somut bir halde kollarımın arasındaydı. Güzel kokusu genzime yumuşak dokunuşlarla değiyordu. Gözlerinden akan yaşlar omzumu ıslatıyordu.

Buradaydı. İnanması benim için çok zordu fakat bu gerçekti ve inanmaktan korkacağım bir şey değildi.

"Bana yaşadığını söyleyebilirdin!" Dedim kızgın bir sesle, onu kemiklerini kıracak bir şekilde daha fazla sararken.

"Öhöm, öhöm!" Duyduğum öksürme sesiyle kardeşimden ayrıldım ve soluma dönüp yabancı adama baktım. Yumruğa dönüştürüp sıktığı eli dudaklarının hemen önündeydi. "Maral şimdi bunları konuşmanın zamanı değil." Adamın pürüzlü ve olgun sesi tenimi ürpertsede dik dik bakmaya çalışmıştım.

Ali, heyecanlı adımlarla adamın yanında yer aldı ve ellerini adamın omuzlarına yerleştirip bir tür masaj yaptı. Bu da neydi böyle? Bu insanlar Ali'yle mi gelmişlerdi? "Abla sana gerçek ailemizi getirdim."

Kaşlarım istemsizce çatılırken Ali'nin söylediklerini sindirmeye çalıştım. Ne kastettiğini anlayamıyordum. Yaşadığım şok nedeniyle kasılan çenemi konuşmaya zorladım ve ağızımdan sadece "Ali sen ne saçmalıyorsun?" Cümlesi döküldü.

Yaşlı fakat oldukça bakımlı ve süslü olan kadın göğsünü gererek oturduğu yerde dik bir konum aldı. Bu insanları daha önce görmediğime emindim fakat beni onlara doğru çeken görünmez bir ip vardı. Sanki yabancı değillerdi. Evet, bu çok saçma.

Ali'nin dudakları aralandığında heyecanla dudaklarının arasından dökülecek kelimeleri bekledim. "Abla bu anneannemiz, bu da dedemiz."

Gözlerim istemsizce büyürken nefes alıp verebildiğimden emin değildim. Midemdeki keskin ağrı yer değişikliği yapmış ve bu kez kabime saplanmıştı. İkisinede tek tek ve uzun uzun baktım. Kadının yeşil gözleri olması gerektiğinden daha büyüklerdi ve sanki her an yuvalarından fırlayacakmış gibiydiler. Açık alnı fakat buna rağmen gür olan saçı ve ince kaşları vardı. Yüzünde birkaç buruşukluk vardı ama bunlar sürdüğü fondötenle kaybolmuştu. Gözlerimi çevirdim ve bu kez adama baktım. Yüzündeki kırışıklıkları fondötenle kapatamazdı bu yüzdende hepsi su yüzündeydi. Buz mavisi gözleri vardı ve beyaz saçları vardı. Kaşları görülmeyecek kadar dökülmüştü.

Nasıl olurdu bu?

Birkaç adım attım. Adam ve kadınla göz teması kurmamaya özen göstererek Ali'yi kolundan tutup arkamdan çekiştirerek odadan çıkardım. Odanın kapısını sesli ve sert bir şekilde kapattığımda koridordaki çoğu insanın benle kardeşime baktığını görmüştüm. Fakat bu şu an takmam gereken son şeydi.

"Ali her şeyi anlat. Şimdi."

Ali gerildi ve geriye doğru bir adım atıp duvara yaslandı. Boyu o kadar uzamıştıki artık aramızda beş santim kadar bir fark vardı.

"Abla bu okula gerçekten çalışkan olduğun için mi alındığını sanıyorsun? Öyle sanıyorsan yanılıyorsun çünkü bugüne kadar başımıza gelen güzel şeylerin sebebi o içerdeki insanlar. Her şeyi anlatacağız ama şimdi değil."

Kurduğu cümlelerle bir şeyler daha fazla karmaşıklaşmıştı ve kafam gittikçe daha çok karışıyordu.

"Siktir!" Ağızımdan kaçırdığım küfür lügatımda yıllarca saklanmış olan bir kelimeydi ve aslında ortaya çıkmak için doğru zamanı bekliyor olduğunu şimdi fark etmiştim. Başımı kollarımın arasına aldım ve kendi eksenimde döndüm. "Şimdi ne istiyorlar?"

Ali bu halime sanki acırcasına yüzünü buruştururken, "Seni kurtarmak istiyorlar; bu sefil hayattan."

"Bu nasıl olacak?" Diye sordum. On yedi yaşındaydım ve baba demeye utandığım adamın onayı olmadan birileri beni ondan kurtaramazdı.

Ben bunları düşünürken birden işittiğim ve babama ait olduğunu anladığım sesle irkildim. "MARAL!" Korkak adımlarla sesin olduğu yöne dönerken paytak adımlarla bana doğru gelen babamı ve onu durdurmaya çalışan Alev'i görmüştüm. Alev çaresizce babamı kolundan kavramaya çalışsada babam bir şekilde buna her seferinden engel oluyordu. Kanım geri çekilirken omzumun üzerinden Ali'ye baktım. Korkuyla bana bakıyordu.

Birden aklımda beliren planı şimdi uygulayacaktım. Gözüme sol duvara yerleştirilmiş kamerayı kestirdim ve gözlerimi tekrar babama çevirdim. "Ali beni bu adamdan kurtarmak istiyorsun değil mi? İçeri bir ve babam ne yaparsa yapsın odadan kimse çıkmasın. Haydi!" Ali anlamsız bakışlar eşliğinde aceleyle odaya girdi ve kapıyı sert bir biçimde ardından kapattı.

Babam dibime kadar vardığında Alev onun arkasından bana üzgün olduğunu belirtircesine bakmıştı. Ben ise onun bu bakışlarına kayıtsız kalmış ve babama döndüm.

"Maral," dedi nefes nefese babam ve öksürüp devam etti. "Dün biraz düşündüm ve aklıma çok iyi bir plan geldi. Her ne halt yediysen bunu telafi etmek için sana bir şans vereceğim..."

Babam tam konuşmaya devam edecektiki lafını böldüm ve ben konuştum. "Senden şans istediğimi kim söyledi?"

Babam sinirle gerilirken gözlerimin içine baktım. Birden aklımda beliren planı şimdi uygulayacaktım. Gözüme sol duvara yerleştirilmiş kamerayı kestirdim ve gözlerimi tekrar babama çevirdim.

"Canına mı susadın sen, he? Annesi kılıklı!" dedi ve sert bir şekilde ve sözüne gerilerek devam etti: "O çocuktan şikayetçi olacaksın. Bana tecavüz etti diyeceksin. Bak bunlarda iyi para var ailesi çocuklarının mapusa düşmesine müsade etmezler. Tonla para dökerler bize."

Söyledikleriyle birlikte ona karşı olan nefretim arttı demek isterdim fakat ondan o kadar nefret ediyordumki zaten artmayacak bir rapteye gelmişti. Bir baba kızından nasıl böyle bir şey isteyebilirdi? Bu adam baba kelimesinin yüz karasıydı.

"Yapmayacağım." Kaşlarını çattı ve tuttuğu kolumu canımı yakacak bir biçimde sıktı. "Sen var ya gördüğüm en leş adamlardan birisin. Baba olmayı hak etmeyecek kadar acizsin."

"Bak sen!" dedi alay edercesine fakat yüzü gerilmişti ve söylediklerimle onun sinirini bozmayı başarmıştım.

"Annemi hak etmeyen birisin ve o kadını sen öldürdün. Polise şikayet etmem gereken birisi varsa o da sensin!" Diye bağırdığımda koridordaki herkes bize dönmüştü.

Babam kaldırdığı elini yanağıma geçirdi ve tam saçımı kavramış beni yere atacakken onu göğsüne vurarak sertçe ittirdim.

"Teşekkür ederim, baba. Bana istediğimi verdin."

Kameralar önünde bana şiddet uygulamıştı. Babam dediklerimden ve yaptıklarımdan hiçbir şey anlamamış ve bana donuk bakışlarla bakmıştı. Alev aceleyle yanıma gelip iyi olup olmadığımı sorsada ona bir şey söylememiştim.

İyiydim.

Şimdi oyun oynama zamanıydı.

Bugüne kadar bana acı çektiren herkese acı çektirme zamanıydı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro