Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

13: Yeni Kızlar



Kitap hakkındaki tüm gelişmelerden haberdar olabilmek için Instagram'dan beni takip edebilirsiniz. IG: burhanakgun_

Ruelle: War of Hearts

13. Bölüm: Yeni Kızlar

Alev'in evinden ayrıldığımda saat gece yarısını kovalıyordu. Beni kapının önünde bekleyen Selim'i başımla onayladıktan sonra arabaya binmiştim ve evin görünmesini dört gözle beklemiştim. Eve girdiğimde ayakta olan kimsenin olmayışı beni şansı kılmış ve bende sessiz adımlarla odama çıkarak kendimi yatağıma bırakmıştım.

Gözlerim mucizevi bir tavırla alarmdan saniyeler önce aralandığında kuşağımı birkaç saniye sonra maruz kalacağı ızdıraptan kurtarabilmiştim. Günlük rutinlerimi tekrar ettikten hemen sonra dolabımın önünde durmuş ve giyecek bir şeyler bakınmaya başlamıştım.

Tam o sırada odamın kapısı açıldı. İçeri giren Ali, "Abla müsait misin?" Diye sorduğunda sesli bir şekilde gülerek ona döndüm.

"Kapıyı açtıktan sonra mı soruyorsun bunu?" Dediklerimle o da gülümserken içeri girip kapıyı ardından kapatmıştı. Onun gözlerine baktığımda ne hissettiğini ya da ne yapacağını az çok kestirirdim. Şimdiyse gözlerinde telaş görüyordum.

"Çok kötü bir şey oldu abla." Dediğinde birden tamamiylen ona dönüp ona doğru yürüdüm.

Kolunu kavrayıp bedenini sarstıktan sonra "Ne oldu? Söylesene!" dedim. Beynimin bana sunduğu yüzlerce senaryo gözlerimin önünden kayıp giderken kardeşim hala dudaklarını kımıldatmamıştı. Bu yaptığı hem sinirimi hemde sabrımı zorlarken zaten kolunu kavramış olduğum elimle onu dürttüm.

Ali onu dürtmemle kendine gelip gözlerini bana çevirdi. Yavaşça konuşmaya başladı: "Benim okuduğum okulda bu sabah yangın çıkmış abla. Okul tamamen kullanılamayacak bir haldeymiş. Az önce anneannemi aradılar. Artık seninle aynı okulda okuyacağız."

Söylediklerinin ardından içim bir nebze rahatlamıştı. Yüzündeki ifadeden yola çıkarak binbir türlü senaryo üreten beynim hayal kırıklığına uğramıştı. Ali'nin yüzündeki ifade halen silinmemişti.

"Peki ya, neden sanki kıyamet kopmuşta sende sağ çıkmışsın gibi bir ifade yüzünde?" Diye sorduğumda Ali sanki başından beri beklediği soru buymuş gibi birden canlandı.

Hiç beklemeden lafa girdi "Abla okuduğum okulda burslu öğrenciler çok fazlaydı. Ve okulda uyuşturucu satıcılarıda vardı. Burslu öğrencilerin kaydı otomatik olarak çevredeki okullara atılacak."

İşte şimdi yapbozun parçaları birleşmeye başlamıştı. Ali benden bir tepki beklerken birden yatağımın üzerindeki telefonumun çalmasıyla ona sırtımı döndüm ve eğilip telefonu elime aldım. Arayan Alev'di. Parmağımı ekranda sağa doğru kaydırdıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm.

"Alev Karahan Koleji yanmış. Bugün okula yeni öğrenciler gelecek. Üstelik bu okulun öğrencileriyle biz birbirimizi hiç sevmeyiz. Hızlıca okula gel. Kaos çıkacak."

Duyduklarımla birden sarsıldım. Güne böyle başlamayı hak edecek ne yapmıştım. Ali kaşlarını kaldırarak sorar gözlerle bana baktığında ona bir şey yok dercesine gözlerimi kırptım. Alev bunları söyledikten sonra telefonu yüzüme kapattığı için telefonu tekrar yatağın üzerine bırakmıştım.

"Ablacım o zaman hazırlanda okula birlikte gidelim." Diyerek Ali'yi odadan çıkarmaya çalıştığımda söyleyeceği bir şey daha olduğunu anlamamla durdum. Ali odamın kapısını açtı ve kapının önündeki sarı koliyi sürükleyerek odama soktu.

Ona baktığımda açıklaması şu olmuştu: "Okulda yükselecek olan burslu öğrenci nüfusundan dolayı artık okulun kendi üniformaları var."  paytak paytak yürüyerek odadan çıktığında bende koliyi alıp hızla yırtarak açtım.

İçerisinden siyah, kenarları ve yakasının üzerinden mavi çizgiler geçen bir ceket, beyaz bir gömlek; siyah bir etek çıkmıştı. Bu fazlasıyla şık bir üniformaydı fakat üzerimde nasıl duracağını tahmin bile edemiyordum.

Birkaç dakika sonra kendimi boy aynasının önünde bulduğumda üniformanın üzerimde sandığımdan daha iyi durduğuna şahit olmuştum. Gömleğimi içerisine tıkıştırdığım eteğim pek uzun sayılmasada kabarıktı. Ceketim ise tam bileklerimdeydi ve omuzlarımada oldukça oturmuştu. Saçımı sırtıma attıktan sonra çantamı, telefonumu ve montumu alıp odamdan çıktım.

Aşağı kata indiğimde kahvaltı hazırdı. Sanırım beklenen kişi bendim.

"Günaydın." dedim soğuk bir sesle ve masada yerimi aldım.

Anneannem taş kadar sert sesiyle "Ne talihsiz bir olay." Dedi üzülmüş gibi yaparak.

Dedem ise yüksekten yüksekten anneme baktı ve ardından "Birde iyi tarafından bak Ali artık ablasıyla aynı okulda. Ablasına göz kulak olur." dedi. Dedemin söylediklerini işitir işitmez sinirin damarlarımda dolaşan kana karıştığını hissettim.

"Birinin bana göz kulak olmasına ihtiyacım yok, dede." Dedim fakat dedeme değil masaya bakıyordum. Dedemin kaşlarının yarım yamalak çatıldığını gördüğümde görmezden gelmeye çalışıp ayağa kalktım. "Ben doydum. Haydi çıkalım Ali." Dediğimde Ali ağızına tıkıştırdığı lokmasıyla birlikte bana sinirle bakmıştı. Bense onun ne tepki vereceğini beklemeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Dedem ve anneannemin ensemdeki bakışlarını hissedebiliyordum. Evden çıkıp arabanın yanına vardığımda bu kez Selim'in kapıyı açmasına izin vermiştim. Ali'de solumda yer aldığında Selim şöför koltuğuna oturup arabayı çalıştırmıştı.

Ali'nin yüzünden okuyabildiğim heyecan ona bir yandanda korku salıyordu. Böyle hissetmesini normal karşılıyordum çünkü yeni bir okul ve yeni insanların arasına girecekti.

Endişesini birazda olsa su serpebilmek adına "Okuldaki herkes çok sıcakkanlıdır. Kısa bir sürede alışırsın." dediğimde bakışları anında beni buldu.

"Söylediklerin beni rahatlatmıyor, abla." Hırçın bir sesle söyledikleri kaşlarımın çatılmasına sebep olurken elimi kaldırdım ve onun saçlarının arasına daldırdım.

"En azından eski okulundaki gibi uyuşturucu satıcıları yok." Dediğimde bir an düşünmem gerektiğini hissettim. Birkaç saniyelik düşünüşümün ardından "Yani sanırım yok." Dediğimde Ali gözlerini devirip kafasını çekince elim boşluğa düştü.

Yolun geri kalanında konuşmamıştık. Selim "Okula geldik." deyince bir an kalbimin üzerinde bir baskı hissettim. Yeni öğrenciler hakkında benim bile endişelerim vardı. Kendimi hazır hissedip kolaylıkla nefes alıp verebilmeye başladığımda kapıyı açıp arabadan indim. Arabasının kapısını kapatmak için döndüğümde Ali'ninde benimle aynı anda kapıyı kapattığını görmüştüm.

Onu elimle kendime doğru çağırdığımda küçük adımlarla yanımda yer almıştı. Elimi onun omzuna attım ve okula doğru yürümeye başladık. O sırada sağdan ve soldan gelen kişileri gördüğümde küçük bir şok geçirmiştim. Sağımdan Alev ile kızları, solumdansa Ateş ve tayfası geliyordu. Üstelik yüzlerinde oldukça hiddetli bir ifade vardı. Sonunda yanımıza vardıklarında Ali'nin bir yavru kedi misali bana sokulduğunu görmüştüm. Bu kadar kişiden korkmuş olması oldukça normaldi. Bu sırada Ateş'in üzerinde görünce dikkatle incelediğim üniformanın erkekler için tasarlanmış halinin çok daha güzel olduğunu görmüştüm.

Ateş kin ile Ali'ye bakıyor ve sanki her an Ali'ye saldırabilecekmiş gibi duruyordu. Ateş'in arkasında duran Mahir'in "Bu çocuk Karahan kolejinden gelmiş. Onu görmüştüm." Demesiyle Ateş'in arkasındaki tüm çocuklar Ali'ye saldırmak için hamle yapmışlardı.

Tam o sırada Ali'yi arkama alarak "Hey, ne oluyor?" Diye bağırdım. Fakat çocuklara bakarak değil, Ateş'e bakarak yapmıştım bunu.

"Ne mi oluyor?" Dedi Ateş alaycı fakat erkeksi çıkan ses tonuyla. "Karahan Koleji'nden bu okula gelecek uyuşturucu tüccarlarının hepsini uyaracağız. Tek tek." Diye eklediğinde sesi bu kez bir köpeğin hırlarken çıkardığı sesi aratmamıştı. Üstelik uyaracağız deyişinden her şeyi çıkarmıştım.

"Aranızdan birisi bile kardeşime dokunmaya kalkarsa bende onu uyarırım." Dediğimde arkamda duran kızların aralarında bir şeyler konuştuklarını duymuştum.

Birden Alev'in sesini işittiğimde içim biraz olsun rahatlamıştı. "Bu çocuk Maral'ın kardeşiyse hiçbiriniz ona dokunmayacak."

Ateş'in yanı başında duran çocuklar yavaşça geri çekilirken Ateş hala sert bir şekilde bana bakıyordu. Sola doğru taradığı saçları gür ve hacimliydi. Gri gözlerinde sanki bir buz eriyor gibiydi. Dudakları ise aralıklı ritimlerle titreye duruyordu.

Alara'nın "İşte meşhur okulun kızları geldi." Dediğini işitir işitmez arkamı döndüm ve yola baktım. Lüks bir araçtan inen iki kız yönümüze doğru yürüyordu.

Birisi benden beş santim kadar kısa diğeriyse benimle aynı boydaydı. Benimle boyu eşit olan kız bal sarısı saçlara sahipti ve saçları omuzlarına değiyordu. Kısa boylu kızın saçlarıyla çenesiyle aynı hizadaydı. Uzağımızda oldukları için yüzlerini seçemiyordum fakat bize alaycı bir ifadeyle baktıklarını görebiliyordum.

Alara fısıldayarak "Berfin ve Didem." Dediğinde sesinde bir korku sezmiştim. "Bu okulu başımıza yıkmaya geldiler."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro