Ben
"Yemeğime zehir koydu!Beni öldürecek!"
"Hayır,kimse seni öldürmeyecek"
"Yalan söylüyorsun!Beni zehirlemek istiyor,biliyorum."
"Bak,Didem sakin ol.Nil'i istemedin,Seda ise zaten izinli.Bugün bu yemeği yemelisin.Sonra istersen yarım saat telefonunla oynayabilirsin."
"Ge-gerçekten mi?Telefonumu bana verecek misin?"
"Tabiki.Verdiğim sözleri hep tuttum değil mi?"dediğinde kafamı salladım.Reha amcayı severdim.Yasakları benim için çiğneyen tek doktordu.Çok tatlı bir amcaydı.
"O zaman bu yemeği ye,telefonu al."
"Ama yemeğe o kadın zehir koydu.Zaten yemek yesem zehirlenip bayılırım.Baygınken telefonumu elime versen ne olur Allah Aşkına!"
"Didem.Sence bu yemeğin içinde zehir olsa ben sana yedirebilir miyim?"
"Yedirmezsin.Ama se-"
"O zaman ye be kızım!"
Ağzımı açıp en sevdiğim yemek olan brokoliyi yerken,ne kadar acıktığımı farkettim.Bulunduğum bembeyaz odada krem rengi elbisenin ve piersinglerimle o kadar saçma bir haldeydim ki aynaya bakmak bir işkenceydi.
"Reha Amca?"
"Efendim?"
"Sence buradan ne zaman çıkarım?"
"Bilmem.Genelde buradakiler hayali kanatlarıyla buzdan kalelerine giderler.Ya da prensleri gelip kaçırır hanımefendileri.Bazen de.Bir deli başka bir deliye aşık olur,birilerinin telefonunu çalar sonra an-"Birden sustu.Sanki bir şey hatırlamıştı.Yüzünde başka bir ifade belirdi.
"Pek mümkün değil.Yani buradan çıkman.Ama insan kanat çırpmayı öğrenirse,uçmak pek sorun olmaz."
Gülümsedim ona.Kızı da bu hastanede yatıyordu.Onun da insanlardan korkma hastalığı vardı.Hastalığın ismini unuttum diğer birçok şey gibi.Onun işi çok zordu.Herkesten korkuyordu.Kontrole gelmeden önce uyumasını beklerler,sonra onu uyuturlardı.Babası bile onu göremezdi.Kimseyi istemez ve birini görünce ağlamaya başlardı.Ama bazıları,yani bazı aptal doktorlar korkusuna aldırmadan içeri dalar,hiç önemsemezlerdi onu.
"Maral.O nasıl?"
"Aynı.Ama atlatıyor.Birini görünce kalbi duruyordu ya hani!Artık sadece kalbi hızlanıyor."
"Bu çok iyi!Onun adına sevindim."
"Haydi biraz daha ye."
Brokoliye limon sıkarken bir yandan da telefonumun hayalini kuruyordum.
"Reha amca,şu çocuğu tanıyor musun?"
Pencereyi gösterdiğimde iki adım atıp dışarı baktı.Yine oradaydı.
"Çağan.Tanımıyor musun?Seni o getirdi.Hatta ortaokulda Sibel ve sen, karım Pelin'in öğrencisiydiniz.Sibel'in abisi sizi okuldan alırdı ve eve giderken hep görürdük sizi."
"Hatırlıyorum tabi ki."dedim gözlerimi kısıp kocaman gülümserken.Yalan söylediğimde kendimi kasardım hep.Ama bunu o bilmiyordu tabi.
"Ee bitirdim yemeği?"
"O zaman uyu.Uykun da gelmiştir."dedi gülerken.
"Reha amcaa telefonum!"
"Tamam vereceğim.Ama sadece 15 dakika."
"Tamam."
Dışarı çıktığında okul yıllarımı hatırlamaya çalışıyordum.Sibel dediği kişi kim olabilirdi ki?Bu çocuğun kardeşi ise,hepsi beni tanıyor ise,neden beni buradan almıyorlardı?İyi olan birini burada tutamazlardı.
Sorun da bu ya,iyi değilsin.
Kafamı salladım.Ben çok iyiyim.
Kendini kandır,iyi değilsin.
Gözlerim yana doğru kayarken bilincimi yitirmemek için kendimi zorluyordum.Hayır,telefonum gelecek.
Telefonunu getirmeyecek.Onu da öldürdüler.Onu kurtar.
Ölemez.Reha amca ölemez!Eğer onu buldularsa beni de bulurlar.İstemiyorum,işkencelerini çekmek istemiyorum.İstediğim tek şey buz tutan ayaklarına giydirilmiş bir çorap.
Git o zaman,kurtar onu.
Usulca yerimden kalktım.Odada turlamaya başladım.Eğer beş saniye sonra gelmezse,gideceğim.
4, 3, 2, 1, 0,
Gelmiyor.Öldü kesin öldü.Lanet olsun beni de bulacaklar.Söz vermişti,nerede bu adam?
Dudaklarımdan istemsizce bir kahkaha geldiğinde,kendimi kaybetmiştim resmen.Yanımdaki alet delicesine öterken gözlerim kapandı ve etraf karardı.Galiba,çilekli dondurma çikolatalıdan daha güzel.Başım yerle temas ederken tek düşündüğüm buydu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro