Birinci Kısım | Altıncı Bölüm
Tipi, tarih öncesine aitmiş gibi görünen malikânenin duvarlarını döverken dışarıdaki soğuk, içeride yanan yüreklerin soğumasına yetmiyordu. Malikâne, uzaktan bakıldığında bir kartpostalı andırıyordu âdeta. Malikânenin devasa giriş kapısının iki yanındaki aslan heykelleri, kar felaketine meydan okuyarak dikiliyordu. Sonu malikâneye çıkan yolun iki tarafındaki ağaçlar, beyaz felakete teslim olarak dallarını eğmişlerdi toprağa doğru. Bakımlı bahçenin diğer tarafındaki kış bahçesinde hâlâ birkaç gazeteci, kameraman ve muhabir vardı. Geceki festival kalabalığı araçlarına çekilmişti. Bahçeye ve malikâneye giden yoldaki araçların içleri birkaç dakikalığına da olsa dinlenmek isteyen basın çalışanlarıyla doluydu. Genç Yağmur'un odasına kurulan iletişim istasyonunda görevlerini yapan memurlar saatlerdir tüm telsiz kanallarını dinliyor, gelebilecek herhangi bir arama olma ihtimaline karşı araması muhtemel şahısların konumlarını en hızlı şekilde belirleyebilmek için tüm sistemler açık bir şekilde bekliyordu. Herkesin üzerine ölüm yorgunluğu çökmüştü. Herhangi bir ipucu olmadan geçen saatlerde polis memurları, artık telsizlerden gelebilecek, bir yerlerde bulunan genç bir kadın cesedi anonsuna hazırlanıyordu. Güven Dağlı, pes etmek üzere olduğunu hissediyordu. Annesiyle babasının öldüğü trafik kazasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, kayıp sonrası yaşadıkları ve onlarla olan anıları her aklına gelişinde, acısını ilk günkü gibi hissediyordu. Bir kaybı daha kaldıramazdı. Bağlantılarını kullanarak başlattığı çalışmanın bir şekilde sonuç vereceğine inanıyordu. Sokaklara astırdığı fotoğraflar, sosyal medya üzerinden kız kardeşi hakkında bir bilgiye sahip olan kişiye ödeyeceği servet duyurusunun insanları harekete geçireceğini biliyordu. Öyle de oldu. Bot hesapların ülke gündemine soktuğu Yağmur Dağlı ismi üzerine atılan tweetlerde kısa süre sonra gerçek hesaplar konuşmaya başlamış ve birlik olmuştu. Aynı bölgede yaşayan bir esnafın attığı tweette, siyah bir Tofaş araba göze çarpıyordu. Tofaş araç gün içerisinde aynı noktadan defalarca geçiyordu. Bu, elbette şüphelenilebilecek bir şey değildi. Ancak birkaç kullanıcının da aynı aracın yakın güzergâhlardaki geçişlerinin paylaşılmaya başlamasıyla görüntüler incelemeye alındı. Hiçbir görüntüde aracı kullanan kişinin yüzü görünmüyordu. Denk gelinen görüntülerin yalnızca birine sürücünün kafasına siyah bir kapüşon giydiği yansıyordu. Görüntüler şiddetli kar yağışı yüzünden bulanık olsa da güç bela okunan plaka, Yeliz Komiser'in emriyle araştırılmaya başlandı. Kısa bir süre sonra, aracın iki ay önce Sakarya'dan çalındığı ve aracı çalınan adamın çalıntı araç kaydı yaptığı öğrenildi. Komiser, adamın ifadesinin alınması için Sakarya Emniyeti ile gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra aracın gerçekten küçük Yağmur'un kaçırılması ile bağlantılı olduğuna karar verdi. İstanbul'un çoğu noktasında günün her saati kayıt yapan kameraların görüntülerinin incelenmesi için bir ekip oluşturuldu. Toplamda bin altmış saatlik kamera kayıtlarını incelemek, sonu olmayan bir film serisine başlamaktan farksızdı. Paylaşılan görüntülerde görünen plaka, şehrin her noktasında faaliyetini sürdüren ekiplere ve polis merkezlerine hızlıca anons geçildi. Çok kısa bir sürede haber geldiğinde malikânenin üzerine âdeta bir güneş doğdu. Bu sırada yakın arkadaşı ile telefonda görüşen Güven Dağlı, Yeliz Komiser'in bağırmasıyla görüşmesine ara verip heyecanla kardeşinin odasına kurulan iletişim odasına koştu.
"Tüm kameralar incelendi mi? Emin miyiz aynı araç olduğundan?" diye bağıran Yeliz Komiser, elinde telsiziyle etrafa emirler yağdırmaya başlamadan önce Dağlı, arkadaşıyla olan görüşmesini sonlandırıp sordu.
"Ne oluyor, Yeliz Hanım?"
Komiser, Güven'in sorusuna cevap vermeden yeniden bağırdı.
"Hemen tüm ekiplere anons geçilsin!"
İpek, yanında Gülten Hanım'la koşarak geldi Yağmur'un odasına. Genç yıldız, artık dayanamayacak kadar yorgun görünüyordu. Yanındaki yaşlı kadın birkaç saat dinlenmiş olmasına rağmen ondan daha kötü durumdaydı. İkisinin de ağlamaklı bakan gözleri heyecanla Yeliz Komiser'in ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu.
"Çok yaklaştık, Güven Bey. Çok yaklaştık."
Yalnızca birkaç dakika sonra küçük Yağmur'un odasında yankılanan polis telsizi anonsuyla çiftin, yaşlı kadının ve saatlerdir çalışan memurların yüreğinde umut ışığı yandı.
"Tüm ekiplerin dikkatine! Dağlı olayına ilişkin şüpheli araç, 98 model siyah Tofaş. Plakası 34 Trabzon, Ordu, Lüleburgaz 96. Tekrar ediyorum, 34 TOL 69."
Birkaç saniye sonra telsizden başka bir anons duyuldu.
"3442 merkez, şüpheli araç az önce E5 üzerinden Çekmeköy istikametine giderken görüldü."
Güven, hiçbir şey söylemeden Yeliz Komiser'in sonraki emrini bekledi. Bu kadar yaklaşmışken, kimsenin dikkatini dağıtmak istemiyordu. Heyecanının onu yenmesine izin vermeyecek kadar profesyoneldi.
"3442"
"Dinliyorum."
"Tekin Devir konuşuyor."
"Dinlemedeyim, Komiserim."
"Şüpheli aracın istikameti hakkında detaylı bilgi lütfen."
Dağlı, yakın arkadaşının sesini duyduğunda kendini rahatlamış hissetti. Tekin'in, kız kardeşini ne kadar sevdiğini, ona ne kadar değer verdiğini biliyordu. Onu kurtarmak için elinden geleni yapacağına emindi. Sonraki anonsu duyduğunda, başının döndüğünü hissedip en yakınındaki sandalyeye oturdu.
"3447 Merkez. Şüpheli araç şu anda Polonezköy Ormanı'na giden yola girdi. Arkasındayız".
Anonsu duyduktan sonra geçen süre boyunca Dağlı, oturduğu sandalyeye âdeta kilitlendi. Etrafındaki sesleri duymuyordu. Görüntüler bulanıklaşmaya başlamıştı. Güçlü kalması gerektiğini biliyordu ama çaresizce beklemekten başka bir şey gelmiyordu elinden.
"Tüm ekipleri oraya yönlendirin!" Yeliz Komiser'in telsize bağırdığını duyduğunda, kendini toplayarak ayağa kalktı. Elini beline dolayarak başını omzuna koyan kız arkadaşı İpek'e sıkıca sarıldı ve heyecanla Komiser'e baktı.
"Kim varsa bölgeye yönlendirin!"
Komiser'in emriyle, iletişim istasyonunda çalışan polisler haricindeki tüm ekipler birkaç dakika içerisinde evden ayrılıp Beykoz'a oldukça yakın olan Polonezköy'e doğru harekete geçti. Dağlı'nın aklına birden onlara katılmak geçse de bu isteğinden vazgeçti.
"3447"
"Komiserim!"
"Konum."
"Hâlâ takipteyiz. Dur ihtarlarına rağmen durmuyor. Fren, fren yap!"
Güçlü fren sesi genç kızın odasındaki telsizlerden yankılandığında, odadaki herkes olduğu yerde sıçradı ve sessizliğe gömülüp sonraki anonsu bekledi.
"Allah'ım sen koru..." diyerek sessizliği bozan Gülten Hanım, İpek'e bakarak, "Ben dayanamayacağım, kızım," dedikten sonra yapabileceği en iyi şeyi yapmak için odadan ayrılarak malikânenin misafirhanesine gitmek için kendini dışarıya attı. Yaşlı kadın misafirhaneye girmeden önce etrafına baktı. İçinde büyüyüp zihnini ve kalbini ele geçiren korku, malikânenin mutfağının zemindeki yaşam ağacı sembolünü gördüğündeki andan çok daha fazlaydı. Artık zihni karanlığa çekilmişti. Yeliz Komiser ve Güven Dağlı'ya sırf korktuğu için anlatamadığı gerçekleri ise o karanlıkta saklanıyordu. Dua edecekti. Elinden, Tanrı'ya yalvarmaktan başka bir şey gelmiyordu.
"Neler oluyor? Biri cevap versin!"
Kurulan iletişim istasyonunda sessizce bekleyen polisler, Yeliz Komiser'in telsize bağırmasıyla kendine geldi.
"Takipteyiz, Komiserim! Tekin Komiser araca çok yakın! Bir dakika, bir dakika!"
"3447! Cevap ver! Ne oluyor!"
"Tekin Komiser dur ihtarlarına cevap vermeyen aracı durmaya zorlamak için ona çarpıp çekiliyor. Kaza yapacak!"
Dağlı, yerinde duramıyordu. Derin bir nefes vererek İpek'in onu saran kollarından kurtulduktan sonra hızlıca kız kardeşinin yatağındaki pencerenin önüne gidip pencereyi açtı. Soğuk hava dalgası, hâlâ devam eden kar yağışını odanın içine taşıdığında derin bir nefes daha vererek başını yeniden odaya çevirdi.
"Kaza meydana geldi! Araçlar yolun farklı taraflarına savruldu! Takla atan Tofaş'taki sürücünün ve Tekin Komiser'in akıbeti belli değil! Çok yakındayız!"
Dağlı, sırtını dışarıya döndürerek pencerenin pervazına oturdu. Soğuk onu diri tutuyordu. Artık etrafındaki her şey netti. Polislerin nasıl çalıştığını, Yeliz Komiser'in yüzündeki endişeyi görebiliyordu. Arkadaşına kötü bir şey olmayacağını umarak bekleyişini sürdürdü.
"Şüpheli aracın sürücüsü araçtan çıktı! Ormanın içine kaçan kar maskeli şüpheliyi Tekin Komiser yakın takipte. Mesafeyi koruyarak ormanın içlerine dağılıyoruz! Çabuk! Sarın etrafını!"
"Hadi! Hadi! Hadi!"
Yeliz Komiser ellerini önünde duran sandalyenin üzerine koymuştu. Odadaki herkes, operasyona sanki oradaymış gibi tanıklık ederken telsizlerden tek el silah sesi duyuldu. Dağlı, sesle birlikte oturduğu yerden sıçradığında, İpek korkudan tiz bir çığlık attı. Yakalanacak kişinin, kardeşi hakkındaki soruları cevaplayacağına inanıyordu Güven. Pencerenin önünden ayrılarak telsizlerin ve bilgisayarların kapladığı iletişim istasyonuna yaklaştı. Birkaç dakika sonra gelen anonsla tuttuğu nefesi bırakıp rahatlama hissinin vücuduna yayılmasına izin verdi.
"Tekin Komiser konuşuyor. Şüpheli etkisiz hâle getirildi. Maskenin altından kimin çıktığına inanamayacaksınız."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro